Aydan'ın sesini duyunca daldığım alemden sıyrıldım. Annemde gözlerini kısmış, Aydan gibi bana merakla bakıyordu ki konuşmaya başladı. Bende zaten bu kadar zaman tepkisiz kalmasına hayret eder bir haldeydim açıkçası! "O hergele üzdü seni yine değil mi? Melek'i onunla gönderdiğinden beri bir başka alemdesin. Ne dedi ha? Ne yaptı? Ama ben dedim sana daha ilk günden hayatına sokarken olmaz bu çocuk dedim Selin."
Oflayıp gözlerimi sıkıca yumarken derin bir nefes aldım. Annem durmaksızın konulmaya devam ediyordu. "Özünde iyi olsa da sana göre değildi ve hala da değil.",
"Anne lütfen" diye tısladım. Aydan'ın yanında annemle kapışmak istemiyordum. "Tamam kızım, öyle olsun" dedi sonrasında bana bozulmuş bir tavırla annem ve oturduğu yerden kalktı. "Ben en iyisi evime dönsem iyi olacak. Sende rahat rahat o hergeleyi alırsın artık evine. Size rahatsızlık vermeyeyim."
Sözlerini ederken çoktan merdivenlere yönelmiş ve hızlı bir şekilde merdivenleri çıkmaya başlamıştı bile! Arkasından seslensem de aldırış etmeyince hafifçe nefes alıp yukarıya çıkmasını izledim. Bir süre sonra ise Aydan'la salonda baş başa kalmış olduk işte. "Nalan teyze hala bu konuda çok sinirli."
Derken sesi neredeyse mırıltı gibi çıkıyordu Aydan'ın sanırım annemin duymasından çekinmişti. "Onu anlıyorum yani Melek için bende aynı davranırdım galiba ama beni gerçekten çok zorluyor.",
"Selin belki de ayrıntılı olarak bilmesi gerekiyordur her şeyi ha?" Anneme "Alp" ismini dahi zikredemezken içinde bulunduğumuz durumu nasıl anlatacaktım ki? Melek'i alması bile annemi neredeyse çığrından çıkarmış ve olmadık laflar etmeye başlamıştı. "Neyse onu bunu bırakalım da nereye daldın sen az önce?"
Aydan'ın sorusuyla yanaklarımın kızardığını hissederken gözümün önünden tekrar o anlar geçmeye başladı! Bana temas edişi, beni öpüşü...
Dudaklarımı onun dudaklarından zor belada olsa koparmayı başardım. Yıllar sonra onunla bu hale geliyor olmak bir yandan canımı sıkıyor olsa da kalbimin atış hızı kendime öfkelenmeme neden oluyordu. Onca geçen zaman boyunca bende hiçbir şey değişmemiş miydi? Oysa beni dimdik ayakta tutan o şeyin adı neydi o halde? Öfke mi? Alp'e duyduğum o uçsuz bucaksız öfke sayesinde mi dimdik ayakta durmuştum ben? Öyle miydi gerçekten? Alp nefes alıp bana bakarken elini yanağıma götürüp hafifçe okşadı. "Seni çok özledim Selin."
Mırıltı şeklinde konuşurken söylediği söz yutkunmama sebebiyet verdi. Bende o kaçmak istediğim duygunun esiriydim aslında bir yerde. "Anneeee!" Melek'in sesi kulaklarımıza dolunca biraz birbirimizden uzaklaştık. Ben de kapının açılmasını sağladım. Melek çantasını hazırlamış koşar adımlarla bize doğru geliyordu. "Oley babam gelmiş!"
Sevinçle çığlık attıktan sonra kendisini resmen Alp'in kucağına attığında buruk bir gülümsemeyle ikisini izliyordum. O kadar uzun zaman bu anı beklemiştim ki, şimdi izlemek hakkımdı herhalde! Ah Alp, Melek'ten bu anları almayacaktın. İçimden yine aynı şeyi geçirdiğimde öfkem yola çıkmak üzereydi ki, öfkemi bir şekilde durdurmayı başardım. "Biz gidiyoruz anne" dediği sırada Alp kızımızın tombul, pembe yanaklarına peş peşe öpücükler bırakıyordu. "Oh! Çok özlemişim ben kızımı. Prensesim benim.",
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıllar Sonra
Romance"Ben gidiyorum ve Melek'e dört ay sen bakacaksın." Selin'in ettiği birkaç kelimenin ardından yıllar sonra aynı hikâyenin kapağı yeniden aralandı. Alp, Selin ve Melek'i yeni bir hayat bekliyordu bundan böyle. Büyük sözler etmek kolaydı ya da kırıcı h...