''Sonra ne oldu?''
Sabahın en erken saatleriydi. Güneş, yüzünü göstermemişti henüz.
''Ada, onu her gördüğünde pis pis bakmaya başladı, bir kere yere düşürüldü ya bir daha hayatta oynamaz artık o çocukla! Gördüğü yerde kafasını 'hıh!' diye çevirip başka oyuncağa gitti hep.''
Gülüştüklerinde Alaz'ın hafifçe yükselen göğsünde olmak Asi'yi, her şeyin olması gerekeni buymuş hissiyle sarmalamıştı.
Alaz'ın göğsüne uzanmış, birbirlerine karışmış vücutlarıyla muhteşem bir sabahı karşılayacaklardı.
Günün ilk ışıkları perdeleri delip geçmek istercesine çarpmaya başlamıştı camlara.
Kuş seslerini duyuyordu Asi, bir de Alaz'ın içten kıkırtılarını.
Gecenin tekinsiz karanlığı nihayet onların üzerinden uzağa savruluyordu. Gün, onlar için doğuyordu bu sefer.
''Seni çok özledim.''
Alaz'ın derinden çıkan pürüzlü sesi, Asi'nin uyku mahmurluğunu işgal edecek gibiydi.
Başını koyduğu yerden kalp atışlarını dinlerken sol eliyle de Alaz'ın sağ kolundaki çizikleri usul usul okşamaktaydı. Alaz da sol eliyle sımsıkı kavrayıp bağrına çektiği kadının beline, anlamsız daireler çizerken tenlerinin fütursuzca birbirlerine değişinden büyük bir haz duymaktaydı.
''Beter olsaymışsın!'' derken tatlı bir gülüş de dudaklarından firar etmişti Asi'nin. Bu şiddetli sevgiyle derin bir bağ kurduklarını kabulleniyordu nicedir. Alaz'ı bir yerlere çarpa çarpa sevmek kalbini başka şekillerde heyecanlandırıyordu.
Saçlarının üstüne konan güçlü öpücük huzurlu sabahına ayrı bir güzellik katmıştı.
Daha fazla dayanamayıp sere serpe uzandığı göğse tırmanmış; vücutları bütün olacak hale gelince Alaz'ın kalbinden kaldırmıştı kafasını. Kollarını yasladığı bağır kocamandı sanki, burada küçüçük kalmak hiç sorun değildi Asi'ye. Alaz'a yukarıdan bakarken yüzüne düşen kıvırcık saçları da, dokunuşlarına bayıldığı parmaklar tarafından kulaklarının arkasına kıstırılmıştı. Yüzüstü uzandığı altındaki diri vücut, onu her şeyiyle kabul edip kendine bağlamıştı yine.
Alaz, sol kolunu, başının altına sıkıştırıp Asi'nin kendine eğilmiş yüzüne iyice yaklaşırken; sağ elini de tül gibi üstlerine kondurulmuş çarşafın altından Asi'nin pürüzsüz teninde gezdirmeye başlamıştı.
Ağrıyan omuzlarından bel boşluğuna doğru dans eden parmaklar Asi'nin çok hoşuna gitmişti o an. Hep orada kalmalarını arzuladı. Alaz'ın teni kendi teninden öteye savrulmasın istemişti.
Yaramaz parmaklar ise dansın şiddetini artırmak istercesine pürüzsüz tende daha da aşağılara hareketlenirken Alaz, başının yaslı olduğu sol elini de Asi'nin ensesine götürüvermişti. Bu arzuyu durduramıyordu. Asi'nin vücudunu ahtapot gibi sarmaktan kendini alamıyordu. Genç kadının dudaklarını kendi dudaklarına usulca çekerken yaramaz parmakları bambaşka bir tonda hızlanmaya başlamıştı.
Buluşan dudakları Asi'nin gerçekliğini parçalıyordu yine. Çıplak tenlerindeki dokunuşlar aklını kaçırtacak gibiydi.
İçi yanmışçasına onun dudaklarını yudumluyordu simdi Alaz.
Kendini zar zor geriye çekerken burunları birbirine dokunmaya devam etmişti. En uzak mesafeleri bu kadarcıktı sanki.
''Dur, dur artık, kalkmalıyız...''
Gönülsüz isteği Alaz'ın yoğun gözlerine çarpıp çoktan reddedilmişti. Onun kirpiklerine bu kadar yakından bakmak Asi'yi çıldırtıyordu. Dudakları arsızca yeniden buluşurken Alaz, tek hamlede konumlarını değiştirmişti. Şimdi üstten bakma sırası ondaydı ve parmakları gittikçe daha da yaramazlaşıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asi'nin Hiç Yazılmamış Güncesi
قصص عامةAsi'nin Alaz'dan ayrı olduğu beş senelik zamanda kızını, babasına anlatma isteğiyle ortaya çıkmış karalamaları ve beş yılın sonunda yaşananlara dair