Uçurumun Güncesi

3.8K 204 98
                                    

Kuş sesleri yoktu, ışıl ışıl bir gün ışığı da vurmuyordu yüzüne. Hafif bir esinti de yalayıp geçmemişti tatlı uykusunu. Tüm bu bahar tasviri farklı bir şekilde dokunuyordu hayatına; kıkırtılar, bedeninin üstüne uzanmış küçük bir ağırlık ve yüzünde yaramazca gezinen minicik parmaklar...

Gözlerini açmaya çalıştığında Ada daha çok gülmüştü. Babasının göz kapaklarının üstüne konmuş elleri, açılmalarına engel olma oyunu oynuyorlardı şimdi.

Alaz'ın dudaklarına yayılıveren tebessüm, nicedir gülememiş yanaklarını gerilmekten ağratıvermişti hemen. Rüya mıydı yoksa tüm bunlar?

Küçük elleri büyük elleriyle kavrayınca rüya olmadığına kanaat getirdi bininci defa. Dünden beri tepetaklak olmuş hayatı iyice algılarını bükmüş, zihnini bambaşka mevsimlere büründürmüştü. Gözlerini, Ada'nın cıvıltılı gülüşlerinin eşlik ettiği yüzüne doğru açtı. Güneşe bu kadar yakın olmak buz tutmuş ruhunu sımsıcak hissettirmişti.

"Sen uykucu musun galiba?" diye sordu Ada vakit kaybetmeden. Hâlâ kıkırdıyordu ve bu Alaz'ın şu zamana kadar duyduğu en güzel ezgilerden daha güzeldi. Yüzü gözü, uykudan yenice kalktığını belli edercesine şişmişken haylazlık yapmak için vakit kaybetmemesi nasıl bir enerji yumağıyla karşı karşıya kaldığını sorgulatmıştı bir anlığına.

"Sen gerçek misin?" diye sorarken buldu kendini. Siktir, niye böyle demişti?

Her şey gerçek Alaz, inan buna, bambaşka bir hayattasın artık. Başka bir hayat yok ki? Var, buradasın.

Kafasındaki sesin onunla konuşmasına alışmıştı, yine de Ada varken konuşmasını istemiyordu. En azından şu kısıtlı zamanlarını başka seslerle doldurup bulandırmak tercih ettiği bir şey değildi şu an.

"Sen şaşkın mısın! Ben Elsa değilim ki, gerçeğim ben! Sonra... Biliyor musun? Annem de gerçek."

Elsa... Ece'nin en sevdiği animasyonlardandı... Şimdi Ada'nın da o çizgi filmi izlemiş oluşu içini farklı şekillerde burkmuştu.

''Yaa... Gerçeksin demek...'' pürüzlü sesinde Ada'nın bilmediği şeyler vardı.

Babasının üstüne sere serpe uzanmış ve dirseklerini onun omuzlarına yaslayıp yüz yüze sohbet etmelerine bayılmıştı. Babasına bu kadar yakın olmak harika bir şeydi! Çenesine dayadığı elleriyle o kadar güzel görünüyordu ki, Alaz, vereceği nefesle onun güzelliğini bozmaya çok çekinmişti.

''Biliyor musun?''

''Neyi?''

Ada biraz daha düşünmeye ihtiyaç duymuştu, cümlesini nasıl kuracağına karar vermek bazen zamanını alabiliyordu.

''Biliyor musun çok komik görünüyorsun aynı çizgi filmlerdeki gibi!''

Alaz nasıl göründüğünü ilk kez merak etti.

''Buraları siyah siyah olmuş. Boyadın mı?'' derken babasının bir gözünün altındaki halkaları parmağıyla sıvazlamıştı. ''Çenende saçların var çok komikler beni gıdıkladıkları için uyandım'' derken de küçük parmaklarıyla Alaz'ın kirli sakallarını gıdıklamaya çalışmıştı. Alaz, hayatına aniden girmiş bu gün ışığıyla ne yapacağını hâlâ kestiremiyordu. Kendinde biraz güç kuvvet bulsa onu doya doya öpmek, çektiği her yere gitmek isterdi.

''Ama benden korktun...'' Sesindeki kırgınlığa küfretti. Uykusundan uyanmamış bir çocuğun kabuslarına ortak olmak geceden beri içine oturmuş bir türlü kalkmamıştı anlaşılan.

''Yoo. Ben senden korkmam ki!'' diye cevap veren Ada'nın boncuk gözleri mümkünmüş gibi daha da açılmıştı. Kafa karışıklığı ve hayret çocuklara ne de çok yakışıyordu!

Asi'nin Hiç Yazılmamış GüncesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin