Arabadaki sessizliği bozan tek şey, Ada'nın bağıra çağıra söylemeye çalıştığı bir çocuk şarkısıydı.
Tek başına arkada otururken alışverişe hep beraber çıktıklarından çılgınlarca mutluydu ve bu mutluluğu son günlerde öğrendiği o şarkıyla taçlandırmayı seçmişti.
‘’We’re going on a bear hunt! We’re going on a bear hunt!’’
Alaz, Asi'den tarafa bakamazken oturduğu yere iyice gömülmüş boş boş yolu seyrediyordu. Ada'nın mutluluğu ortamı şenlendirse de babasına henüz ilişememişti. Biraz fazla önde oturuyordu maalesef ki babası.
Asi, salonda yaşananlardan sonra onunla konuşmak istese de yanına gittiğinde Alaz'ı, misafir odasında uzanmış dünyaya ilgisiz bulunca, bir şey demeden ev içindeki işleri halletmeye geçmişti. Yola çıkarlarken de sadece, hadi gidiyoruz, demişti. Alaz ise bi şey söylemeden sessizce onu takip etmişti.
Alaz'ın kalbini kırdığını düşünmesi üzerine çöreklenmişti bir yerden sonra.
Çok mu ileri gitmişti bilemedi. Bir müddettir onun geleceğini biliyordu, bir müddettir içindeki meyli de engelleyemiyordu. Biliyordu başlarına gelecekleri. Ona son sürat çekileceğini de biliyordu. Ve bildiği gibi yine o noktada buluşmuşlardı. Birbirlerine koşmakta daima çok hızlıydılar. Yetişememişti olanlara. Senelerin nereye gittiğini bile anlayamamıştı o ânda.
“Aklında bir model var mı?”
Alaz, cevap vermeyince daha sert bir tonda seslendi.
“Sana diyorum, hey?”
“Hı? Ne?” derken uykudan uyanır gibi irkilmişti yanındaki.
“Gözün açık mı uyudun Alaz?”
“Ne alakası var, düşünüyordum…”
“Ne düşünüyorsun ki babaa?”
Çocuk koltuğunun el verdiği kadarıyla öne eğilmeye çalışan Ada, sohbete katılmaya pek hevesliydi.
''Bilmem ki babacığım, dalmışım öyle.''
''Yaa! Denize mi gittin?''
''Evet anneciğim, baban şu an denizde gördüğün gibi.''
Annesinin iğnelemesi, somurtacağı yerde bayaa güldürmüştü Ada'yı.
''Anne ya! Çok komiksin sen!'' derken katılan katıla gülüşü öndekilerin de sinirleri bozulmuş hâlde gülmelerine neden olmuştu.
Biraz iyi olmuştu böyle.
Sonunda alışveriş merkezine geldiklerinde Ada'nın heyecanı çocuk koltuğunda tutulamayacak boyuta erişmişti.
''Hadi, hadi çocuklar! Çözün şunu hadi çabuuuk!''
Bir yerden de ayaklarını ön koltuğa vuruyordu...
Buradaki oyun parkı Ada'nın en sevdiği yerlerden biriydi.
Asi, ''Ada, vurma ayaklarını koltuğa, vurma geliyoruz!'' derken Alaz, inip Ada'nın kemerlerini çözmüştü hemen. Kızının elini sımsıkı tutması, yaydan çıkan ok gibi kalabalığa karışma hevesine dur deme önlemiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asi'nin Hiç Yazılmamış Güncesi
Genel KurguAsi'nin Alaz'dan ayrı olduğu beş senelik zamanda kızını, babasına anlatma isteğiyle ortaya çıkmış karalamaları ve beş yılın sonunda yaşananlara dair