Rüzgarlı Günler

3.3K 156 215
                                    

''Her sabah gitmemek için seninle pazarlık yapıyor resmen...''

Alaz, mutfak masasındaki yerine oturduğunda ocaktan yeni indirdiği omletten kendi tabağına biraz almıştı.

''Sen varsın ya evden gitmemek için her yolu deniyor.''

Asi, gülerken üstündeki ceketi portmantoya asıp mutfağa girmiş; ellerini yıkayıp o da kendi sandalyesine oturmuştu. Ada'yı kreşe bırakıp eve yenice dönmüştü.

''Eline sağlık. Sen bayaa maharetliymişsin mutfakta.''

Omletten aldığı parçayı afiyetle yemişti.

''Seninki kadar olmasa da kötü yemek yaptığım görülmemiştir Asi kız.''

Alaz'ın onlarla yaşamasının üzerinden neredeyse üç hafta geçmişti.

Birbirlerine alışırlarken geleneksel çatışmalarını ihmal etmemişler yine de günün sonunda sarılıp uyudukları küçük bir rutin oluşturmuşlardı kendilerince.

O gece mekandaki kaostan bir hafta kadar sonra Alaz, iyileşip evdeki varlığını yeniden hatırlatır olmuştu. Ada ise babasıyla uyuyup uyanmayı alışkanlık haline getirince Asi'yle her gece ve her sabah ufak tartışmalar eder olmuşlardı.

Yerinde uyuyup uyanması ve kreşe giderken zorluk çıkarmaması üzerine yaptıkları konuşmalar günün sonunda havada kalan cümleciklere dönüşmekteydi. Babasına olan sevgisi gün geçtikçe artarken her şeyi beraber yapma hevesi de abartılacak bir noktaya erişmişti. Annesi, Ada'nın bu aşırı ilgisine anlayış gösterse de kızının ileride büyük bir kederle karşılaşmaması için kendince tedbirler almaya çalışıyordu. Yine de Ada'nın büyük sevgisini kontrol altında tutamıyordu. Hoş, kendisini de tutamıyordu ki kızının kapılışına nasıl engel olsundu...

Kızının, babası eve gelmeden önce aralarında oluşmuş rutinlerin bozulmamasına gayret ederken Ada'yla epeyce takışıyorlardı.

Minik pandası gittikçe büyürken kendisinin daha çok farkına veriyor ve isteyip-istemediği şeyler hakkında daha fazla söz sahibi olmak istiyordu. Mesela kreşe gitmesinin artık gerek olmadığına, zaten çok zeki bir çocuk olduğuna ve babasıyla kalıp oyunlar oynamanın daha mantıklı olduğuna dair uzun nutuklarda bulunabiliyordu.

Annesi bazen bu dilli düdükle nasıl baş edeceğini bilemiyor ve kızına hayranlıkla bakıp konuşması bittikten sonra kreşe gitmelerinin nedenlerini açıklayarak elinden tuttuğu gibi onu okuluna götürüyordu. Günün sonunda Ada'nın istekleri oluyormuş gibi görünürken annesi mükemmel bir politik duruşla kızının alıştığı düzeninin bozmasına göz yummuyordu. Aslında Asi uzaktan bakıldığında her şeyi çok iyi idare ediyordu.

''Yapmak istediğin bir şeyler var mı Alaz?''

''Ne gibi?'' diye sorarken Asi'ye uzak kaldığını düşündüğü domates tabağından bir parçayı Asi'nin ağzına uzatmıştı.

''Ne bileyim... Sürekli evdesin. Sıkılmıyor musun?''

Asi, domates dilimini yerken içini kıpırdatan mutluluğu kendine saklamaya çalışmıştı.

''Sıkılmıyorum. Sizinle olmaktan nasıl sıkılabilirim?''

''Bir şeylerle ilgilensen fena olmaz hani...''

''Seninle ilgileniyorum ya.''

Asi'ye peynirli omletten bir parça uzatıp konuşmasına fırsat vermeden ağzına sokuşturmuştu.

''Ya Alaz!'' diye gülerken aralarındaki her şeyin açıkça konuşulmaması hâlâ kemiriyordu içini.

''Ne yapmamı istersin mesela, söyle?''

Asi'nin Hiç Yazılmamış GüncesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin