Ada Sahilleri

1.7K 136 251
                                    

Ada'nın sevdiği pek çok şey vardı ve bunları soran birisine hepsini tek nefeste sayabilirdi.

Çilekli dondurma! Patates kızartması! Çilekli pasta! Şeftali suyu! Anne çorbası! Boyaları! Dayısının çuçak oyunu! Halasının çizdiği resimler! Annesiyle ilgili her şey ve en çok da babasının ona bakan sımsıcak gözleri.

Şimdi, yine o sevdiği şeylerden birindeydi.

Hayatı sevdikleriyle geçip gidiyordu.

Mutluydu.

Okuldan gelir gelmez çantasını yere atmış, koşarak babasını aramaya çıkmıştı. Acaba nereye saklanmıştı bu oyuncu babası? Merakla içerilere bakınırken böh! diye odasının içinden çıkan babasına koca bir kahkahayla karşılık vermişti. Azıcık da korkmuştu ama böyle şeyler olabilirdi, çok normaldi korkmak. Bir şey yoktu, hiçbir şey yoktu ki, iyiydi iyi!

Kucağına atladığında birlikte dönmeye başlamışlar bir müddet sonra da başı feci halde döndüğünden neşeyle babasının bağrına saklanmıştı. Sonunda durduklarından kafasını gülerek kaldırıp kendisine sımsıcak gözlerle bakan babasını görmüştü. Minik elleri hemen onun yanaklarını bulmuştu. Gülümseyip sessizce bakıştıkları bu an, Ada için çok önemliydi.

Her şeyden çok hem de.

"Benim babaaammm!" diyerek kahramanına sımsıkı sarılmıştı sonrasında.

Bu kokuyu seviyordu. Bu güçlü kollarla onu tutan babayı da. Çünkü babalar, çocuklarını assssla yere düşürmezdi, annesi söylemişti.

Ada'nın birtakım rutinleri vardı.

Annesinin matkaş malzemelerini karıştırmaya bayılmak gibi.

Halasıyla neşeli ve oyuncu bir tavırla sandalyeyi çekip oturmuşlardı. Aynadaki yüzlerini boyamak çok çok çok eğlenceliydi.

"Halaaa, annem gelmeden yapmamız gerek tamam mı?" derken bir taraftan da kapıyı kontrol ediyordu.

"Sakin ol içeride o, bizim burada olduğumuzdan haberi bile yok pamuğum!"

Halasıyla bu gizli matkaş oyununa da bayılmıştı. Kırmızı rucu yüzünün her yerine sürmeye başlayınca halasının ufak çığlığıyla hareketlerini de hızlandırmıştı. Elinden çekilen ruj hatrı sayılır şekilde yanaklarını kırmızlaştırmıştı bile. Sevinç çığlıyla oturduğu kucakta zıpladığında; "Ama Ada beklemeliydin! Naptın yüzüne ya!" serzenişi umrunda bile olmamıştı.

Babası telaşlı gözlerle odaya girdiğinde kocaman sırıtarak ona bakmış ve sanat eserini gururla göstermişti.

"Noldu, niye çığlık attın!?"

"Kızının yüzüne bak! Bir an bakmadım her tarafını boyadı! Ahh Adacığım makyaj malzemelerini böyle kullanmamalısın ama!"

"Babaaa, biliyor musun bak yüzüme maktaş yaptım! Güzel oldum dimiii?"

Babası rahatlamış bir edayla gülümseyip kızını cevaplamıştı.

"Dünyanın en güzel kızı olmuşsun bebeğim!"

Tamamdı, istediği cevabı almıştı sıradaki maktaş malzemesine hızlıca uzanıp yüzüne sürmeye devam edebilirdi.

Bir gün, annesiyle en sevdiği hikaye kitaplarından birini okuyorlardı. Annesinin kucağına sırtını dayayıp ayaklarını da kitabın üstüne koymak ve sayfaların değiştirilmesini engellemek acayip şekilde hoşuna gidiyordu.

"Anneciğim ayağını çek, kitaplara böyle davranmamalıyız!"

"Ama nedeeeen! İstiyorum!"

"Birisi senin yüzüne ayağını koysa hoşuna gider mi?"

Asi'nin Hiç Yazılmamış GüncesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin