Nihayet yarına kavuşmuştu.
Sekizinci güne varırken bir damla yaş da son kez akmıştı gözlerinden.
Hayatlarının güneşli günlere kavuşacağı inanışı, minik koalasının yanında oluşundandı.
Ada, babasına veda edeli çok çok gündüz olmuş, sonra çok çok gece olmuş, sonra da bir sürü çok çok gün ayrılıklarının arasından geçiiip gitmişti.
Sanki ikisi, bir sürü arabanın vın vın geçtiği kalabalık caddenin, karşılıklı kaldırımlarından birbirini seyreden kişilerine dönüşmüşlerdi. Kırmızı ışık hep onlara yanıp durmuş; kavuşmaları bir türlü mümkün olamamıştı. Fakat Ada, yeşil ışığın bir gün yanacağına o kadar çok inanmıştı ki nihayet bu masum istek gerçekleşmiş; düş perilerinin sihriyle beraber yeşiller, onlar için ışıl ışıl parlamaya başlamıştı.
Sonsuza kadar yeşil ışıktı artık.
''Lütfen beni takip edin.''
Kibar görevlinin gösterdiği yolda ilerlerken buraya gelebilmek için hatrı sayılı çabaları nihayet sonuca ulaştırıyordu onları.
Uzun beyaz koridor pek çok sağlı sollu bitkiyle süslenmiş, bakanların içini açacak resimlerle donatılmıştı duvarlar.
Acaba hangi kapıydı, niye bu kadar uzun sürmüştü yol?
Birbirlerine benzeyen bu kadar kapının ardında neler vardı? Canavarlar mı yoksa prensler mi? Belki de sürpizli çok komikli şeyler!
Sağ koridora döndüklerinde Asi, tedirginlikten kusacak gibi olmuştu. Şu aptal odanın bu kadar uzak olması algılarının mı sabırsızlığındandı? Kaç saattir bu yerdeydiler? Yeni mi gelmişlerdi yoksa günlerdir buradalar mıydı?
''Anne!''
Kucağında sımsıkı sarıldığı minik koalası kulağına doğru fısıldamıştı.
''Efendim?''
Annesi de ona aynı fısıltıyla karşılık verdi.
''Babam bizi görünce çok şaşıracak değil mi! Aynı böyle!'' derken gözlerini ve ağzını kocaman açıp minik ellerini de yanaklarına götürürken dünyanın en şaşkın ördek yavrusu pozunu icra etmişti.
Asi, Ada'nın sevimliliğine kıkırdarken midesini burkan bu tedirginlikten bir nebze de olsa uzaklaşabilmişti. İyi ki minik pandası vardı. İyi ki Asi'ye gelmiş, iyi ki onun küçük ailesi olmuştu. Kafasını sallarken kızının yanağından bir öpücük alıp görevlinin peşi sıra sürüklenmeye devam etmişlerdi.
Tam da, gelmedik mi hâlâ, diye söylenecekken görevli, bir kapının önünde durup onlara geçmeleri için eliyle işaret etmişti.
''İşte geldik, burası. Konuştuğumuz gibi; çok kalamazsınız. Zaten çocuk olduğu için buraya girmeniz de doğru değildi fakat özel izniniz sebebiyle buna bir defalık müsade ediyoruz. Alaz bey şu an ilaçların etkisinden uyuyor ama uyanma saati yaklaştı. Sizi görünce çok şaşıracak keşke bize vakitli haber verseydiniz... Neyse lütfen onu çok yormayın. Aldığı ilaçlar çok güçlü olduğu için sakinliği sizi afallatmasın. Duygusal olarak onu yıpratmayın. Evet uyarılarımız bu kadar. Vaktiniz dolunca sizi almaya geleceğiz, lütfen kendi başınıza dolaşmayın ve yanınıza gelmemizi bekleyin. Acil bir şey olursa yatağın sağ üst tarafındaki kırmızı butona basarsanız hemen bir görevli sizinle ilgilenmek için yanınızda olacaktır.''
Görevlinin lüzumsuz nutuğu o kadar uzun sürmüştü ki Asi, kapının yanındaki oturaklara çöküp biraz içinin geçmesini hayal ederken bulmuştu kendisini. Biraz uyursa tedirginliği de geçerdi belki... Artık sussa ve gitse de içeri girsek, diye sabırsızlıkla beklemişti bitişi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asi'nin Hiç Yazılmamış Güncesi
Ficção GeralAsi'nin Alaz'dan ayrı olduğu beş senelik zamanda kızını, babasına anlatma isteğiyle ortaya çıkmış karalamaları ve beş yılın sonunda yaşananlara dair