Kıvır Kıvır Düğümler

3.2K 162 246
                                    

''Bak güzelim, ne kadar da uzun oldu kulemiz!''

''Evet evet, çooook uzun oldu! Al sana kule! Paaaat!''

Ada, lego kuleye beklemeden bir tane yapıştırırken kocaman kahkahalarla da mutluluğunu ilan etmişti. Alaz ise kızının, bozmaktan aldığı müthiş keyfe bakakalırken emek emek büyüttüğü kulenin iki saniyede yerle bir edilmesine içerlemişti biraz...

Kızının odasında, oyuncak yığının içinde bağdaş kurmuş oturmaktaydılar. Hayli zamandır keyifle oynuyorlardı.

Yemekten sonra Asi'ye ellerine sağlık deyip oyun oynamaya koşturmuşlardı. Daha doğrusu Ada, babasının elinden tuttuğu gibi çekiştirerek odasına götürmüştü onu. Sürekli oyun oynamaları lazımdı artık! Babası çoook iyi görünüyordu; evlerine gelmişti, gülüyordu ve Ada'yı yemek boyu güldürmüştü. İyileşmiş olmalıydı. İyileştin mi sen, sorusuna iyileştim, cevabını aldı. Çok eğlenceliydi babası!

Ada, babasını çooook acayip seviyordu!

''Bir daha, bir daha yap baba, hadi bir daha!'' derken ayağa kalkmış ellerini heeycanla çırpmaya başlamıştı.

Alaz, eskiden kalma bir anıyla çarpışmıştı aniden.

''Hadi abi hadi!''

Ece'nin incecik sesi kulaklarına doluvermişti.

Elinde tuttuğu lego parçaları ağırlaştı.

''Ya babaaa! Hadiseneee! Kulemizi yap!''

Minicik eller, yüzünü avuçladığında gerçekliğe de dönüverdi. Ada'ya bıraktığı buğulu gülümseme eşliğinde kuleyi yeniden inşaya başladı.

Ayrılıklar, insanı gün içinde daha derinden afallatıyordu. Yokluğun farkına varmanın insanlık tarihinde bir çözümü yoktu henüz. Ömrüne dokunmuş minicik eller ne kadar büyüse de hatta büyüyüp buralardan gitse de hatırasını, kalanın bağrına işliyordu bir kere. İşlenen anılar, gün içinde ya da gecenin bir kısmında hatırlayanın bağrına konuveriyordu. İnsan, nakavt oluyordu böyle zamanlarda.

Ece, abisinin eline doğmuştu.

Küçük Alaz için, Ece'nin doğduğu günü hâlâ hatırlaması başka bir mucizeydi şimdi. Bir yerden sonra minik kardeşinin her şeyi olmuştu abisi. Peşinde emekleyen, peşinde pıtı pıtı koşturan ve yine peşinde oradan oraya savrulan büyüyüşü hayranlık ve kederle adım adım izlemişti. Sonra Ece'nin ölümle koyun koyuna yattığı günleri anlamaya başlamıştı çocuk aklıyla. Canının nasıl yandığını hâlâ hatırlıyordu. Bir gün iyileşivermişti Ece, hayat dolmuştu. Fakat hayat, onun için haddinden fazla dolmuş olacak ki artık, ölümle hakikaten koyun koyuna yatıyordu minik kardeşi. Alaz, bunu unutamıyordu.

Nefesi daralacak gibi oldu.

Gözlerini karanlıkta çekip Ada'ya baktığında sakince nefes almaya çalışmıştı.

Minik mucizesinin mutluluğu yüzünün her yerine yayılmıştı. Yıktığı kule onu çok mutlu ediyordu. Ya bunu hiç göremeseydi...

''Biliyor musun ben de kule yapabilirim ki! Böyle kocaman hem de! Biliyor musun taaa bulutlara değebiliyor!''

''Yaa! O kadar uzun kuleyi nasıl yapabiliyorsun, harikasın!''

''Ohooo benim için çok kolay ki yapmak! İstersen sana da yapabilirim.''

''Çok isterim, yap lütfen.''

Ada'nın her şeyi anlatıyor oluşu, zihnini sonsuz bir huzura erdiriyordu. Rahatlıyordu bulanık ruhu.

''Taa taaaa! Bittiiii! Çok uzun oldu çooook! Al sana kule! Paaaaat!''

Odaya dolan neşeyi, çekebildiği kadar içine çekti Alaz. İyi ki buradaydı.

Asi'nin Hiç Yazılmamış GüncesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin