12.Bölüm: KAİDE

933 39 13
                                    

"Rütbeni alabilirler,ordudan kovabilirler ama askerliğini alamazlar. Askerlik rütbe ve elbise değil,ruhtur."

***

"Gökçe? Uyan güzelim hadi. Bak biz geldik." Boğuk çıkan sesler sağırlaşmış kulaklarıma teli kesilmiş bir keman gibi cızırtı yayarken bedenime dokunan eller ile gözlerimi zorda olsa araladım.

"Abla... Abla uyan..."

"Yengee,aloo?"

Şap diye bir ses gelince irkilerek gözlerimi tamamen açtım. Etrafıma bakarken zaten beni izleyen bir çift gözde duraksadım. Bir dakika,beni bulmuşlarmıydı? Evet beni bulmuşlardı. Göktuğ yanımdaydı. Ellerimi hareket ettirmek istedim,fakat yapamadım kısık bir inilti firar etti dudaklarımdan...

"Şerefsizler.Sikeceğim onları ne hale getirmişler seni!" Hemen önümde diz çökmüş olan Barbaros'a baktım.

"Komutanım siktik zaten" diyen tanıdık sese çevirdim başımı. Pusat.

Susuzluktan kurumuş dudaklarımın arasından "Buldunuz!" Diyerek aniden boynuna atladığımda belimin incindiğini anlamam uzun sürmedi. Şaşkınlık içinde bekleyen adamı son anda fark edip geri çekildim. Gözleri gözlerime değince ateşe dokunmuş gibi hemen geri çekti.

Onun yerini Göktuğ aldığında kardeşime sıkıca sarıldım. Benimle birlikte havalandığında kollarımı boynundan çekmeden iyice yumuldum. Ne yani şimdi o beni taşıyabiliyordu,ve benim ondan büyük olmama rağmen? Salak saçma düşünceler Gökçe. Buldular lan! İyide... Gerizekalı öküz kulaklı tavşanlara ne oldu?

Kesik kesik aldığım nefesler boğazıma bir yumru halinde oturuyordu. Dışarı çıktığımızı anladığımda kapalı gözlerimi araladım. Gün ışığı... Kaç gün buradaydım hiç bilmiyorum,ama bildiğim ve emin olduğum tek şey ise bir bordo berelinin giremeyeceği delik,alamayacağı kelle ve geçemeyeceği sur yoktu. Bunun kanıtı ise tam karşımda duruyordu.

Yerde yatan ölü bedenlere takıldı gözlerim. Biraz ileride duran kocaman beden ise dikkatimi çekti. Beni kaçıran adamların başı Esat.

Esatın baş ucunda ayakta dikilen Barbaros'un yanına yaklaştık. Beni kucağında tutan kardeşim yavaşça yere, ayaklarımın üzerine bıraktığında kaybolmaması için çocuğunun elinden tutan bir anne gibi elimden tuttu. Kuruyan ağzımda kalan son damlaları birleştirip tükürük haline getirdim ve olabildiğince gücümle üstüne tükürdüm.

"Iyy yenge balgam attı." Dedi ardımdan birisi... Şuan gülerdim,fakat hiç halim yoktu.

"İstisnalar kaideyi bozmaz." Diyerek adamın üzerine tüküren Göktuğ tekrar beni kucağına aldığında algım yavaşça kayboldu.

***

"Şimdilik durumu iyi ilaç yazacağım ama dikkat etsin, yüzündeki morluklar 3 haftaya kadar iyileşmez ki uyanınca bunu kendisi de anlayabilir,geçmis olsun."

Hastanede olduğumuzu anlamam fazla sürmedi.Duyduğum sesler ile gözlerimi araladım. Kalkmak için yeltendiğimde belime bir el dokundu.

"Kalkma,serum takılı." Gözlerimi sesin sahibine çevirdim.

Uzandığım yastığa tekrar başımı koyarak yanımdaki adamı izledim. Sakince bir sandalye çekip yanıma oturdu.

Aklıma gelen soruyu sordum.
"Göktuğ nerde?"

"Dışarıda, birşeyler yemesi için izin verdim." Başımı onaylayarak salladım. Oysa konuşmaya devam etti.

"Çok korktum." Korkmuş muydu? Bana birşey olacak diye korkmuş muydu gerçekten?

Sessiz GölgelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin