Ulaş Yiğiter
"Söyle lan! Ne yaptın o kadar parayı!"
Kan kusacak raddeye gelen Ulaş,öksürmekten boğazı delinecekti. Borç aldığı adamdan aldığı parayı,faiziyle birlikte geri ödemesi gerekiyordu.
Keyfine aldığı parayı,escortlara, dışarda yiyip içmek için almışçasına yemişti. Geri ödemesini ise asla düşünmemişti.
Adı Yusuf olan,ama Diken olarak bilinen bu adam,tefeci yancısıydı. Onun daha üstü ise kesinlikle ne yüzü,ne ismi biliniyordu.
Ulaş aldığı paranın geri ödemesini tam 4 ay geciktirmişti.
Şuan yapabildiği tek şeyse, sandalyede bağlı bir şekilde dayak yemekti.
"Söyle lan puşt!"
"B-Bitt-" cümlesini tamamlayamadan tekrar öksürdü.
"Kimin canını alayım şimdi? Söyle bana kimin! Sakat babanın mı,yoksa yürüyecek gücü bile kalmamış ananın mı?" Otuzlarının ortasında olan Yusuf'un yüzünde hince bir gülümseme oluştu.
"Yoksa sarışın fıstığın mı?"
Biliyordu,borç verdiği adamların hepsinin soyunu sopunu,sülalesini. Yedikleri içtiklerine kadar. Ulaş ablasının adını duyunca gözleri kocaman açıldı. Ailesinden hiçbirine zarar gelmemeliydi,ama bu gidişle canından olacaktı.
Kendi canı daha önemliydi. O yüzden binbir türlü pişman olacağı şeyi seçti... Annesi ve babasından olamazdı,o yüzden ablasını seçti.
"Annem ve babama hiçbirşey olmayacak, kızı vur!"
Yusuf bile bunu diyeceğini tahmin edememişti.
İşler bu raddeye geldiği için Ulaş pişmandı,ama iş işten geçmişti. Annesi ve babası önemliydi. Kendi canı bile... Ablasından geçecek kadar buraya geldiği içinde pişmandı.
Yusuf arkasını dönmeden Ulaşı kontrol etti. Gercekmi söylüyordu diye,ama ciddiydi. Ulaş ne buradan kaçabilirdi,nede sağ çıkabilirdi. Tek kural;Aileden birinin ölmesiydi...
"Çıtırın adresini bulun." Arkasını dönüp boş depodan çıktı. Ardında Ulaş'ı çelişki içinde bırakarak. Ve Umay'ın ölüm emrini veren kendi kardeşi olmuştu...
***
İlkbahar gelmişti. Sonunda yani...
Cicili bicili elbiselerimi giymek için henüz erkendi biliyordum,ama dayanamayıp giymiştim. Müstakbel kocacımla biraz tartışmıştık ama olsun... Yine de dediğim olmuştu,giymiştim.
Yaşasın kadınsal güçlerim!
Bir aydan az kalmıştı düğünümüze,annemler o sırada sürekli gelip gidiyorlardı,sanki iki sokak ötede oturuyorlarmış gibi... Her neyse, bugün yoklardı. Gerçi daha dün gitmişlerdi orası ayrı... Gelinlik bakmak için kaç saat yol geliyorlardı,onlara gerek olmadığını söylesem de halam anneme gaz verip 'bizden habersiz evlenecek ' diyordu.
Halam yokmu... Düğünümde atacağı göbekleri, göbekten gidecek olan yağları düşünüyordu.
Rahat bir nefes verip Umayın odasına fırladım.
Dün o kadar gezmemize rağmen bugünde Umay ile birlikte gezmek istiyordum. Üstelik çok vakit geçiremiyorduk.
"Tak tak tak,orda mısın?" Normalde kapısını çalmazdım,ama geçenlerde Pusatı gizlice odasına soktuğu için haliyle basmış oluyordum.
"Gel."
"Başka kimse varmı?" Dediğimde kahkaha attı. Kapıyı açıp girdim. Gerçekten kimse yokmuş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Gölgeler
Teen FictionDudakları tekrar dudaklarımı buldu. Sert öpücüğüne karşılık verirken kokusunu o kadar net hissediyordum ki,bir an dedim ki. Kocam olmalısın adam sen! Kendini içime her ittiğinde sarsılırken nefeslerimiz birbirine karıştı. Vücutlarımız birbirine kene...