Mehir
Yine her zamanki gibi odaklı bir şekilde önümdeki bitirmem gereken derslerle uğraşıyordum. Ama bu uğraşım abimin seslenmesi ile bölünmüştü. Seslenme değil de el kol hareketi. Neyse onunla mutfağa gitmiş ve en sevdiğim tatlıdan tabağıma biraz koymuştum. Kadayıf.
Elimde tabakla odama geri döndüğümde arkamda bir ses işittim ve arkamı döndüm. O an bakışlarımız kesişti. Savaş. Buradaydı. Odamda.
"Savaş."
Ufak bir gülümseme yerleştirdi yüzüne.
"Selamün aleyküm."
Şaşkınca bakmaya devam ettim. "Ve aleykümselam."
İkimizde birbirimize bakıyorduk. Ben şaşkınca bakarken o gülümsüyordu. Çömeldiği yerden kalktı ve kendini düzeltti. Ne zamandan beridir oradaydı?
"Senin ne işin var burada?" Etrafa bakındı.
"Seni ziyarete geldim. Baktım sen gelmiyorsun ben geleyim dedim. Nasıl iyi demiş miyim?" Çok rahattı. İstemsizce güldüm.
"Ya odaya ben tek değil de başka biri girseydi Savaş? Dan diye odaya girilir mi?" dedim arkamdaki kapıyı kapatarak.
"Dengemi kaybettim ondan yoksa dayak yemeye meraklı değilim. Hem kardeşin ya da kızının odasında yabancı biri. Gerçi ben yabancı sayılmam da neyse her yönden korkutucu." dedi. "E misafir eder misin beni?"
Tek kaşım havaya kalktı. "Misafir? Benden habersiz girip koloni bile kurmuşsun sen ne misafiri?"
Gülümsedi. "Tanrı misafiri." Tam cevap verecekken Murat'ın sesiyle kapıya döndüm. Hem sesleniyor hem de yanıma geliyordu.
"Abla!"
Aynı anda Savaşla birbirimize baktık. Savaş hiç olmaması gereken bir yerde odamdaydı ve bunun açıklaması neredeyse sıfırdı.
"Savaş çabuk saklan!" Bir sağına bir soluna baktı ve olduğu yerde kalmaya devam etti. "Savaş hadisene!"
"Mehir bilmem kaç metrekarelik odada nereye saklanayım bu cüssemle?" dedi eliyle kendini göstererek. Kafasını yatağımın altına çevirdi. "Yatağının altı çok dar."
"Gel buraya!" dedim. Bana doğru hızlıca geldi ve onu yönlendirmeme izin verdi. İki kolundan tutarak kapının arkasına sakladım. Balkona gitse harika olurdu ama hem bir süre orada beklemişti hem de o balkona gidene kadar Murat çoktan gelmiş olurdu.
"Abla, duymuyor musun beni?" Boynumdaki kulaklığı gösterip "Kulaklığım takılıydı duymamışım. Bir şey mi oldu?" dedim. Elimle kapıyı sıkıca tutmuştum. Murat'ı kapı eşiğinden içeri geçirmemem gerekiyordu.
"Annemler seni soruyordu bende bi' bakayım dedim." Adımları odamın içine doğru ilerleyince hemen önüne geçtim.
"Dur, içeri girme!"
"Neden?"
Evet harika bir soru, neden?
"Özel eşyalarım var ve biraz dağınık ablacım." Huh, iyi yırttık.
"İyi de on dakika önce abim girdi içeri o zaman yoktu da sen tatlını aldıktan sonra mı oldu?" Bu çocuk neden bu kadar zekiydi?
"Ablacım onu mu sorguluyorsun şu an? Hem odama girip ne yapacaksın?" Kafasını haklısın anlamında salladı.
"Doğru." dedi. "Geliyor musun içeri peki?"
"Yok bitmedi ödevim. Size iyi eğlenceler. Ve kulaklığım takılı olacak seslenirseniz falan. Ayrıca odaya mümkün olduğu kadar girme tamam mı? Odağım dağılsın istemiyorum."
"Peki abla. Kolay gelsin." dedi. Elinden tuttum ve yanağına bir öpücük bıraktım.
Murat odadan çıktıktan sonra bende ardından çıkıp mutfaktan bir bardak, bir çatal ve dolaptaki şeftalili Ice Tea'yi alıp odaya döndüm ışık hızında.
Odaya geri döndüğümde Savaş hâlâ yerindeydi. Kapıyı öne çekip kapattım. "Savaş neden hâlâ oradasın?"
"Ha sen miydin?"
Kapı aralığından çıktı ve bana doğru geldi. İlk defa bu kadar yakın duruyorduk. Aramızda fazla boy farkı yoktu ama ben ona bakarken biraz başımı kaldırmam gerekiyordu. Uzun bir bakışmadan sonra ilk gözlerini kaçıran ben oldum.
"Gel tatlı yiyelim." dedim masadaki tatlıyı alıp yatağımın üstüne koyarken. O da beni takip etti. Yatağımın baş ucuna ben sonuna doğru olan kısmına o oturdu. Elimde tuttuğum çatalı ona uzattım. Çatalı aldı ama içeceğini ona vermediğimi hatırladım ve kalkıp masanın üstünden alıp ona uzattım. "Geçen şeftalilisine bayıldığını söylemiştin. Afiyet olsun."
Bakışları elimde ona uzattığım içecek ve bende gidip geliyordu. Hafifçe gülümsedi. "Unutmamışsın."
Yerime oturduğumda, "Evet, unutmadım." dedim.
Bir süre ikimizde konuşmamış ve önümüzdeki tatlıyı yemiştik. Sessizliği ise o bozmuştu.
"Hâlâ bana tripli misin?" Kafamı kaldırıp ona baktığımda o zaten bana bakıyordu. Kafamı hayır anlamında salladım.
"Emin misin?"
"Eminim."
"Neden öyle davr-"
"Sen sormadan söyleyeyim hoşuma gitti. Ben daha önce böyle bir duyguyu yaşamadım ve hoşuma gitti. Ama bir yandan da haklıyım çünkü sen akşam birlikteyken bana söylemedin. En azından gideceğini söyleyebilirdin bende bir mesajla öğrenmezdim." Sonlara doğru sinirlenmiştim.
"Haklısın. Bunun için savunmam yok, cezam neyse onu çekmeye hazırım dişi aslan."
"Böyle bir zorunluluğun yok." dedim tatlıdan bir çatal daha alırken.
"Hayır var, ne yapmamı istersin? İste yeter." dedi o da bir çatal daha alırken tatlıdan.
"Bana ders çalıştırabilirsin."
"Kabul." Ama o benden bir şey istememişti.
"Anlaşma tek taraflı olmaz sende benden bir şey iste." Umarım benden geçmişimi anlatmamı isterdi çünkü bu gidişle ben anlatmaya güç bulamayacaktım.
"İsteyeceğim ama bilemiyorum, kararsızım. Ama yok ya en fazla ne dersin ki?" Aynı anda iç sesiyle de tartışıyordu. "Ben bana geçmişini anlatmanı istiyorum. Çünkü belki herhangi bir adımım, sözüm sana geçmişi hatırlatıyor ve ben istemeden de olsa seni üzüyorum. Seni üzmek istemiyorum Mehir. Üzülmeni istemiyorum."
"Anlatacağım ama şimdi değil." Kafa salladı. "Teşekkür ederim Savaş."
"Niçin?" Gülümsedim. Ama bu buruk bir gülümsemeydi.
"Bu kadar iyi yürekli olduğun için." Gülümsedi.
Günler önce yüzüne baktığımda üzüldüğüm ya da inanmadığım çocuğun yüzüne bugün de bakıyordum ama farklı duygularla.
Ben ona güveniyordum. Zira şu an odamda kapım kapalı karşılıklı sohbet ettiğim çocuğun karşımda olmasının başka açıklaması yoktu.
Bu sevgi miydi, aşk mıydı bilmiyordum ama güven olduğu kesindi.
Aşk onun neli Ice Tea içtiğini unutmamak mıdır, bence öyledir.
İstek sahne varsa yazabilirsiniz bu satıra 💙
Instagram: venusunmavisi
![](https://img.wattpad.com/cover/369298984-288-k420676.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMŞU KIZI | Texting
Teen FictionYan blok komşusunun geceleri oynadığı oyunlara kendini çok kaptırmasından şikayetçi olan Mehir, komşusuna uyarı mahiyetinde mesaj atar. Arkadaşla iletişime geçtikten sonra artık yapacağı tek bir şey vardır: O da uykusuz geçirttiği günlerin hesabını...