48.Bölüm

48 10 1
                                    

Fotoğrafta kanka Mehir ve Yeşim var.

Mavi Gri & Ahmet Hatipoğlu - Ölümle Yaşam Arasında

Keyifli okumalar...

"Bence bu küpeler sana çok yakışır, aşk lokumum." diyen Yeşim'in bana gösterdiği küpelere baktım. Sarı renkte olan yıldızlı küpeler gayet güzel görünüyordu.

Gülümseyerek elime aldı küpeyi. "Güzelmiş gerçekten." diye mırıldandım.

Öğlen birden beri geziyorduk. En son takıcıda durmuştuk. Birkaç mağaza gezmiştik kıyafet almak için ama Yeşim bir türlü düzgünce karar veremediği için girdiğimiz her mağazadan elimiz boş dönmüştük.

En son girdiğimiz mağazadan da ümidimi kesmişken Yeşim beni şaşırtarak tüm ihtiyaçlarını buradan almış ve en son takıcıya girmiştik. Şimdi de kırk yılda bir gelen takı alma perilerimle güzel küpe ve kolye seçmeye çalışıyordum.

Bileklik pek benim tarzım değildi ama küpe ve kolye takmaya bayılırdım.

Yeşim'in arkasından küpe standına dönüp biraz daha güzel şeyler aradığımda karşıma çok güzel kalpli bir küpe çıktı. Hevesle küpeye uzandığımda benden başka bir el daha uzanmıştı.

Elimi küpeden çekmeden küpeye uzanan elin sahibine döndüm. Karşımda esmer, açık kahve gözlü muhtemelen benden 5 cm filan kısa olan ve yüzünde normalinden fazla abartarak yaptığı makyajıyla bir kız duruyordu.

"Affedersiniz-..." diyerek söze girdiğimde ne diyeceğimi hiç beklemeden sözümü kesmişti. "Elinizi çekerseniz sevinirim, ilk ben gördüm küpeyi. Ben alacağım."

Kaşlarımı çatarak yerimde dikleştim. "Sizde fark etmişsinizdir ki, bu küpeden tek bir tane yok, arkada var. Onlardan herhangi birini alabilirsiniz."

Sinirle bir nefes alıp elimi sertçe küpeden indirmeme sebep olduğunda kaşlarımı çattım. Durup dururken bu nefret neydi? Bu hareketler neyin nesiydi?

"Almak istiyorsanız benim arkamdan geleni alabilirsiniz. Zaten size de benim arkamdan geleni sevmek düşer." dedi ukala bir tavırla. Ama burada küpeden bahsetmediği aşikardı.

"Ne demek istiyorsunuz? Alt tarafı bir küpe, ha önden almışsınız ha arkadan. Bu kadar büyütüp de drama bağlamaya ve saçma laf sokma yarışlarına gerek yok."

Stanttan küpeyi sertçe alarak bana doğru bir adım attı. "Bana ne yapacağımı söyleyemezsin benden sonra gelen."

Bardağı taşıran son damlayla bir adım ona doğru attım. "Yerinizi ve haddinizi bilin. Bana böyle ithamlarda bulunamazsınız." dedim bastırarak. "İstediğiniz buysa, buyurun tüm stant sizin olsun."

Ona doğru attığım adımı geri atarak sinirle bir nefes verdim. Sırf bir küpe beğendiğim için maruz kaldığım manzaraya bak! Hayır yani, sen kimsin gibi kendimi büyük göstermek istemiyorum ama sen kimsin?!

Ne hakla öyle sanki havadan sudan konuşuyormuş gibi 'sonradan gelen vs.' cümleler kullanabilirsin?

"Ne oldu, yenilmek hoşunuza gitmedi sanırım. Sonuçta herkes ilkine geri döner. Tıpkı bu küpeyi ilk gören ve şu anki sahibinin ben olmam gibi."

Alayla karşımdaki kişiye dönüp güldüm. "Neyden bahsediyorsunuz ya? Alt tarafı bir küpeden bahsediyoruz, aldınız şimdi gidin. Beni de rahat bırakın."

"Bu saatten sonra rahatlık artık sizin için değil, benim için olacak. Ve emin ol, rahat olmamanız için her şeyi yapacağım."

"Ne saçmalıyorsun ya sen?!"

Sesimi yükseltmemle anında boğazımdaki acı kendini belli ederken acı ve yavaşça yutkundum. Yeşim neredeydi ve artık nasıl dalmışsa neden gelmiyordu?

"İşte acizliğin buradan belli, zayıflığın ve sevgiye muhtaç olman. Bende merak ediyordum nasıl sevdi diye seni?"

Artık tam anlamıyla fazla olduğunda elimi boğazımdan çektim. Parmağımı ona doğru sallayıp ona yürüdüm ama alayla gülüp geri çekildi.

"Sen beni ne kadar tanıyorsun ki böyle konuşuyorsun? Haddini bil ve defol git buradan."

Alayla gülmesi kesilirken aramıza bir başka beden girmişti. "Mehir, iyi misin? Ne oluyor burada?" Sonunda gözünü takılardan çekip yanıma gelen Yeşim'le bir adım geri giderek boğazımı ovmaya devam ettim.

"Hande," dedi Yeşim. "Senin burada ne işin var? Defol git buradan."

Karşımda bana gayet rahat bir tavırla söyleyen kızı tanıyor muydu?

"Sana da merhaba ex kankam ve görümcem. Görüşmeyeli çok oldu, değil mi? Nasıl, özledin mi beni?" Kızın Yeşim'e dedikleri zihnimde bir oraya bir buraya giderken boğazım daha da ağrımaya başlamıştı. Bir de yetmezmiş gibi burnum akmaya başlamıştı.

"Uzak dur bizden!" diye bağırdı Yeşim. Bu kız düşündüğüm kişi olabilir miydi? Eğer öyleyse neden Savaş bana anlatmamıştı?

Yeşim, ona sırtını dönüp bana döndüğünde yavaşça sırtıma yerleştirdi elini. "İyi misin Mehir?"

Elim hala boğazımda ileri geri giderken diğer elimle peçeteyle burnumu sildim. "İyiyim." dedim çatallı sesimle. Yine başlamıştı kabus. Sesimin çatallaşması birkaç kez boğazımı temizlememle bile geçmezken hala karşımızda bize -daha doğrusu bana, sırıtarak bakmaya devam ediyordu.

"Bak sen Mehir Hanıma. Nasıl da nazlıymış, ne oldu canım? Geçmişin yüzüne dan diye vurdu mu? Sen busun işte, yarım bir insansın! Ölüme herkesten en yakın olan ve herkesi yarı yolda bırakacak aciz birisin."

Ağır ağır yutkunurken o acımadan konuşmaya devam etti.

"Seni bu yüzden seviyor Savaş-..."

"Sus Hande! Sus!"

Ama o susmamış ve devam etmişti.

"Seni bu yüzden seviyor." dedi acımadan. Eliyle beni göstererek devam etti. "Şu haline bak ya, sırf bir küpe için tartışma sonunda ne hale geldin. Çok zayıfsın ve insanların seni sevmesinin tek nedeni bu hastalığın."

"Hande, sana sus dedim ve siktir ol git buradan."

"Asıl sen sus Yeşim! Doğruları söylemek ne zamandan beri yanlış oldu? İkimizde çok iyi biliyoruz, Savaş'ın onu değil beni sevdiğini. Ben onu bırakmasaydım, hala beraberdik."

"Beyinsiz, sen abimi değil abim seni bıraktı. Anla artık bunu! Senin gibi haysiyetsiz ve kendisini aldatan birini bıraktı. Şimdi al o iğrenç düşüncelerini de buradan defol git!"

Ne ara dolduğunu bilmediğim gözlerimden bir yaş aktığında onlara bakmayı sürdürdüm. Ama elim boğazımdan düşmüştü. Duyduklarım çok ağırdı. Önceden sevgilisi olması beni ilgilendirmezdi ama bunu bana anlatmaması...

Kırılmıştım. Zamanında kendim hakkında düşündüklerim yıllar sonra bu kadar mutlu hissedip, aşık olmuş ve en önemlisi hayatıma ilk defa birini almışken bunların tekrar yaşanması, üstüne bir de bunları sevgilimin eski sevgilisinden duymak beni hayal kırıklığına uğratmıştı.

Evet, belki onun dediklerini umursamamalıydım fakat ha deyince her şey olmuyordu.

Hande, üstünü başını düzeltip saçlarını geri attı. Bana doğru bir adım atıp parmağını bana doğru salladı. "Bu burada bitmedi ama sana benden bir tavsiye." dedi alayla. "Savaş, sadece sana acıdığı için seninle. Muhtemelen seni bilmediği bir nedenden dolayı kırmıştır ve vicdan azabı için sana katlanıyordur."

Son sözlerini de söyleyip mağazadan çıkıp giderken olduğum yere çöktüm. Yıllar sonra çektiğim acı tekrar nüksetmişti. Boğazım feci şekilde ağrırken zihnimde sadece tek bir cümle geziyordu.

Sana acıdığı için seninle.

Kaosu ayağınıza getirdim 

KOMŞU KIZI | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin