Fotoğrafta Mehir ve Savaş var.
The Neighbourdhood - Sweater Weather
İyi okumalar...
Matematik hocasının tahtaya yazdığı ve bilmem kaçıncı 'bunu da yazın, lazım olur' dediği notları yazmaya devam ederken, ağrıyan eklemlerim isyan bayrağını çekmişti. Tam kırk beş dakikadır hocayla birlikte soru çözüyorduk. Hocamız ise her soruda bize sınavda işimize yarayacağını düşündüğü formüller vermeye devam ediyordu. Birini yazmak istemesem içime bir şüphe düştüğünden hepsini yazmam gerekiyordu ama durum ellerim için hiç iyi değildi.
Savaş da bana ders anlatırken yazdırıyordu arada böyle notlar ama elimin ağrıyacağını düşünüp ya kendi yazıyordu ya da yazdığı defteri bana veriyordu. İlk konuştuğumuz anlarda defterini bana vermeyen Savaş, şimdi elim ağrımasın diye kendi yazıyordu defterime.
Ama hâlâ defterini tam anlamıyla vermeye kıyamıyordu. Bu halini gördüğümde yalancı bir sinirle tavır yapıyordum ona. O anlarda ciddi olup olmadığımı anlamak için dibime giriyordu ve ben anında ciddi ifademden ayrılarak gülüyordum. Sonuç olarak ise, yanaklarımı kızarana kadar öpüyordu ve tam bir domatese dönüyordum.
Yaşadığımız anlar zihnimde canlanırken dudaklarımda ufak bir tebessüm oluşmuştu. Kafamı dirseğime yaslayarak yazmaya devam ederken onu düşünmeye başlamıştım bile. Acaba şu an ne yapıyordu?
Arka sırada oturmama rağmen sınıftaki bazı ders dinlemezler yüzünden hocamız derslerde telefonları toplama kararı almıştı. Ve bu karar alınana kadar hiçbir sorunum yokken şimdi de ona ulaşma imkanım varken de ulaşamadığım için kendimi kötü hissediyordum.
Ama o telefonu elime alıp internetimi açtığımda ekrana düşen bildirimler arasında onun mesajını görmek beni çok mutlu ediyordu. Hatta gözüm hep mesajını arıyordu. Atmadığı zaman, ki bu çok nadirdi- hemen ben atıyordum.
Düşüncelerden çıkmam, hocanın sözüyle bölünmüş ve dersin bittiğini söylemişti. Hoca sınıftan çıkarken herkes telefonunu almak için atağa geçmişti. Her zamanki gibi kutuda son kalan telefon benimki olacağı için kalabalığın bitmesini beklemiştim. O kalabalığa girmeme gerek yoktu.
Telefon kutusunun önündeki kuyruk biterken bende eşyalarımı toplamış ve hiç zaman kaybetmeden telefonumu da alarak sınıftan çıkmıştım.
Havaların ısınmasıyla sınav zamanı yaklaşırken stresim git gide artıyordu. Durağa yürürken içimden bir an önce otobüsün gelmesini umarak kulağımda çalan ritme verdim kendimi.
***
Elimde tuttuğum poğaça dolu tabakla Savaşların apartman kapısından içeri girdim. Asansörle 3.kata çıkarak zile bastım iki kez. İçeriden ne Fidan Teyzenin sesi ne de Yeşim'in sesi gelirken zile bir kez daha bastım.
Savaş'tan haberim yoktu birkaç saattir ve annemin poğaça yaptığını görünce tabağı aldığım gibi kendimi Savaşların kapısının önünde almıştım.
Zile bir kez daha basmadan kapıyı tıklattığımda içeriden bir şeylerin düşme sesi gelmişti. Kulağımı kapıya yaslayarak dinlesem acaba çok mu ayıp olur düşünürken kapı açılmış ve beni battaniyeyi kafasına kadar örten sevgilim karşılamıştı.
"Mehir?" dedi çatallı sesiyle. Gözlerimle baştan aşağı onu süzerken en son sararmış yüzünde durdurdum maviliklerimi. "Savaş, senin bu halin ne?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMŞU KIZI | Texting
Teen FictionYan blok komşusunun geceleri oynadığı oyunlara kendini çok kaptırmasından şikayetçi olan Mehir Tansel, arkadaşa uyarı mahiyetinde mesaj atar. Arkadaşla iletişime geçtikten sonra artık yapacağı tek bir şey vardır: O da çocuğun ona uykusuz geçirttiği...