29.Bölüm

456 30 0
                                    

Savaş

Bugün öğlen ikiye doğru eve varmıştım. Benimle beraber Oktay da gelmişti. Oktay benim dört senelik arkadaştan öte kardeşimdi. Onunla aynı liseden mezun olmuştuk. Aynı üniversiteyi kazanmıştık. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmediği gibi aynı evde yaşıyorduk üç senedir.

"Savaş, oğlum akşam bizimkilerle buluşalım mı?" Onun da vizeleri bitmişti ve benimle ailesinin yanına dönmüştü. "Olmaz Oktay. Akşam randevum var." Tek kaşı havaya kalktı ve sırıtmaya başladı.

"Hayırdır Savaş, ne işler karıştırıyorsun?" Oktay beni benden iyi tanırdı. Hal ve hareketlerimi ne kadar fazla anormal gibi göstermemeye çalışsam da anlamıştı yine. Ama sıkıntı da yoktu zaten. Ona Mehir'i anlatmıştım. Ve bana Mehir'le alakalı kurduğu ilk cümle 'o kızı kırma ve kaybetme' olmuştu.

Tabi bunu dedikten sonra ona yumruğu yapıştırmıştım. Mehir'den 'o' diye bahsedemezdi. Bahsetmemeliydi.

Ama tabi ki sonuca odaklandığımızda o benim anlattıklarımdan benim abayı yaktığımı söylemişti. Ki zaten inkar da etmemiştim. Hislerimin basit bir hoşlantı olmadığının farkındaydım ama insan bir kere yediği kazıktan sonra güvenemiyordu.

Güvensizliğim Mehir'e değil, hislerimeydi.

Yıllar önce yaşadığım o boktan hissi Mehir'e yaşatmak istemiyordum. Kullanılmışlık hissi.

"Mehir'le buluşacağız akşam." dedim kısaca. Ama adını anmak bile yüzümdeki gülümsememin artmasına sebep oluyordu. "Vay demek Mehir'le buluşacaksınız. Harika kardeşim, harika." dedi sevinerek. "Çocukları dert etme ben oyalarım onları."

Liseden tanışıklığımızın devam ettiği bir arkadaş grubumuz vardı. Oktay kadar yakın olmasak da yakındık. "Tamamdır kardeşim, sağ ol." dedim gülümseyerek.

"Ben gidiyorum şimdi, Fidan teyzeme selam söylersin. Yarın gelirim zaten yine." Aramızdaki ufak mesafeyi kapatıp yanıma geldi ve kollarını sardı bana. Birkaç kez de sırtıma vurup öğüt verme moodunu açtı.

"Artık Mehir'i resmi yengem yap. Yap ki Beren ile tanıştırayım onu." Yumruk yaptığım elimle omzuna vurdum birkaç kez. 

Tabi ki Mehir'le aramızdaki konuşmaları ona anlatmadığım için Mehir'i hastalığından haberi yoktu. Sadece rahatsız olduğunu biliyordu ve aramızda çözmemiz gereken konular olduğunu.

Beren ise Oktay'ın sevgilisiydi. O da bizimle gelmişti ama onu evine bırakmıştık. Berenle Oktay iki yıldır sevgiliydi ve Oktay'la birbirlerini çok seviyorlardı.

"İnşallah kardeşim, inşallah." Oktay'la son kez vedalaşıp binadan içeri girdim.

Mehir dershanedeydi şu an. Çıkışta yemek yiyecektik o yüzden hızla kendime gelip hazırlamam gereken bir yemek vardı. Merdivenleri hızla çıkıp kapının önüne geldim. Zili çalıp bekleyecek sabrım bile yoktu şu an.

Cebimden anahtarımı çıkarıp hızla içeri girdim. Benim içeri girmemle annemin mutfaktan seslenmesi bir olmuştu. "Yeşim! Baksana kapıya."

Yeşim'den cevapsa geç gelmedi. "Anne kimse anahtarla girdi, benim kalkmama gerek yok."

Bu kızın rahatlığı beni öldürecek.

"Kız kalkıp baksana şu kapıya, ya hırsızsa. Ya anahtarı kapının üstünde unuttuysan." dedi annem sinirle. Yeşim'in huyunu bildiği için kurmuştu bu cümleleri. Yeşim sürekli kapının üstünde anahtar bırakırdı. Hayatımız komşuların anahtar haber vermek için kapımızı çalmasıyla geçmişti resmen.

Hanımefendi bir de suçunu kabul etmezdi. Bazen cidden beyin yapısını sorguluyordum.

Yeşim kısa bir süre sonra kapının önüne geldi ve beni görünce rahat bir nefes verdi. Sanırım o bile tereddüt etmişti anahtar konusunda. Kendine güvenme seviyesi şaka gibiydi gerçekten. Ama kendisi zaten şakaydı. Yani ben küçüklükten beri hep öyle diyordum.

KOMŞU KIZI | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin