31.Bölüm

568 35 4
                                    

Didomido - Yarım

İnsan onu anlayan biriyle beraber olmalıydı. Onu dinleyen, onu seven ve ona anlayış gösteren. Yeri gelince onunla ağlayan, yeri gelince beraber gülebilen biriyle. 

Savaş'a her şeyi anlattıktan sonra yaklaşık on dakika ağlamıştık. Benimle beraber ağlamıştı. Benim için ağlamıştı.

Savaş her geçen gün bendeki yerini sağlamlaştırıp daha da derinleştirirken ben aşina olmadığım bu duygularla çok mutlu ve heyecanlıydım. Daha önce birini sevmemiştim ama güvenin ne demek olduğunu biliyordum. Savaş'a güveniyordum.

Savaş'ı seviyordum.

Ellerim onun büyük elleri arasında kaybolmuş montuma daha fazla asılmış bir durumda parkı bilmem kaç kere turluyorduk. Yani bir nevi yediklerimizi sindiriyor da olabilirdik ama neyse. "Savaş," dedim yerimde durarak. Anında o da durup tebessüm ederek bana çevirdi bakışlarını. "Abim ne dedi sana?" dediğimde gülümsemesi sırıtışa dönmüş ve ufak bir kahkaha atmıştı.

"Seni eve sapasağlam getirmem konusunda ufak çaplı tehditli bir konuşma yaşadık."

"Başka bir şey demedi, değil mi?" dediğimde tekrar gülmüş ve beni de kendiyle beraber yürüterek banka oturmamızı sağladı. "Seninle mümkünse sevgili olmamamı söyledi."

"Sen ne dedin?"

"Tabi ki hayır dedim."

"O ne dedi?"

"Ufak bir küfür meydan muharebesine maruz kaldım ve telefonumu yüzüme kapattı." dediğinde kahkahamı tutamadım. Abim yapardı kesinlikle. Ondan beklenirdi böyle bir davranış. "Gülme ya, gelecekteki çocuğumuza kadar laf etti." dediğinde kahkahamın öksürük krizine dönmesi bir olmuştu. Savaş anında su şişesini bana uzatıp içmeme yardım ettiğinde dedikleri tekrar beynimde yankı yapıyordu.

Gelecekteki çocuğumuza... 

Onunla benden bir parça olan çocuk, velet, bebek.

"Derin nefes al, güzelim. Hadi bak iyi olacak." dediğinde ben hala far görmüş tavşan gibi ona bakıyordum. Sudan bir yudum daha alarak içime derin bir nefes alıp verdim. Kendimi biraz daha iyi hissettiğimde düz bir ifadeyle Savaş'a döndüm. "İyiyim tamam."

"Emin misin?"

"Eminim."

Su şişesini yanıma bırakıp beni kolunun altına çekti. Anında bende yerimi biliyormuş gibi göğsüne sinerken kısık kısık güldüğünü duymuştum. "Abim sana biraz çektirecek sanırım."

"Evet, kesin de ben hak ederek çekmeyi tercih ederim." dediğinde anlamadığım için kafamı hafifçe kahvelerine çevirdim. "Nasıl yani?"

"Şöyle ki... Eğer gerçekten sevgili olursak hak ederek çekmiş olurum hem de aramızda belirsizlik namına hiçbir şey kalmaz ve de en önemlisi şu ki seni istediğim zaman görür, istediğim zaman konuşur, istediğim zaman öperim."

"Savaş!" 

"Ne ya? Öpmek suç mu? İnsan sevgilisini öper de sever de, Allah Allah." dediğinde tekrar gülmüştüm. "Sende güldüğüne göre kabul ediyorsun yani?"

Aslına bakılırsa onu benimseyeli çok oluyordu. Ama daha önce böyle duygular yaşamadığım, yaşadığım bazı tecrübelerden ve gözlemlediğim bazı ilişkilerden dolayı ön yargılıydım bu tür işlere. Doğrusu nasıldır bilmezdim ama annemin bana anlattıkları ve önümdeki en büyük örnek olan annemle babamdan anlamıştım az çok nasıl hissetmem gerektiğini.

Aramızda aşk var mıydı emin değildim ama benim için aşktan da önce güven geliyordu. Şimdiye kadar güvenden yediğim kazıklardan dolayı güvene zaafım olması normaldi ama ben hayatımda ilk defa aşk duygusunu da tatmak istiyordum.

"Liseli ergenler gibi sakın teklif etme diyeceğim ama maalesef ki bende liseliyim. Ama olsun yine de etme." dememle yaslandığım göğsünden beni hafifçe kaldırmış ve şaşkınca bana bakıyordu. "Yani sevgilinim?" Yanaklarımı avuçlamış ve umutla suratıma bakıyordu. "Evet, sevgilinim." dedim gülümseyerek. Başta ne dediğimi anlamaya çalışsa da girdiği transtan çabuk çıkmış ve beni tekrar kendine çekmişti.

"Sevgilinim, sevgilimsin." dedi fısıldayarak. Gülerek ona daha sıkı sarıldım. "He Savaş he." dememle ortamın tüm romantik ambiyansını bozmuş ve odunluğumu ilk saniyeden göstermiştim.

Odun her yerde odundu sonuçta.

"Mehir sen benden daha odunsun." dedi gülerek. "Ama olsun boş ver. Çivi çiviyi söker derler." dediğinde sahte bir kızgınlıkla ona döndüm. "Ne demek istiyorsun sen? Ayrılıyorum şu an, evet tam da şu an ayrılıyorum senden." dedim biraz ondan uzaklaşarak. 

Yandan Savaş'a döndüğümde bana şoka uğramış gibi bakarken ben gülmemek için kendimi tutuyordum. "Ciddi misin ya? Şaka falan de, lütfen."

Dedikleriyle kahkahamı tutamazken o da şakayı anlamış ve gülmeye başlamıştı. "İtiraf et, korktun."

"Yoo, biliyordum şaka yaptığını." dediğinde bu defa ben şoka uğramıştım. O arkasına yaslayıp kıs kıs gülmeye başladığında sinirle kaşlarımı çatıp gözlerimi kısarak ona döndüm. "Savaş," dedim uyaran ses tonumla. Ellerini havaya kaldırıp teslim olur gibi yaptığında sinirim azda olsa azıcık azalmıştı.

Bu defa kahkaha sırası ona geçerken ben somurtmaya başlamıştım. Güzel gülüyordu şerefsiz, o yüzden susturamıyordum da. Kollarımı göğsümde toplayıp ayaklarımı gelişi güzel sallamaya başladım. Savaş da girdiği gülme krizinden çıkınca bedenini tamamen bana dönmüş ve beni de kendine çevirmeye çalışmıştı. 

İnatla baktığım karşı duvara bakmaya devam ettiğinde yerinden kalkarak tam önümde dikilmeye başladı. Aramızdaki boy farkından ve benim oturmamdan dolayı yüzünü göremesem de bana bakıp sırıttığına emindim. Dizlerini kırıp benimle göz göze gelince kafamı başka tarafa çevirdim. Bu halime kahkaha atarken göğsümde bağladığım kollarımı açarak ellerimi elleri arasına aldı.

"Mehir, baksana yüzüme." Omuzlarımı silkerek gelmekte olan gülme isteğimi geri yollamaya çalıştım. "Bakmayacağım." dediğimde kafamı çevirdiğim yere doğru önüme geçti. "Emin misin?"

İnadım inat diyerek gözlerimi sıkıca kapadım. "Aç şu maviş gözlerini bakayım. Sen bana küs kalamazsın. Hele ayrılık asla." dediğinde tepkisizliğime devam etmiştim. Tabi ki de dedikleri doğruydu ama azıcık nazdan zarar gelmezdi. Hem insan sevdiğine nazlanırmış, annemden biliyorum.

"Lan daha yeni sevgili olduk! On dakika geçmedi be, ayrılıyorsun hemen..." dediğinde artık gülmemi tutamamış ve gülmüştüm. Benim gardımı indirmemle hemen yanıma oturup beni kendine çekmesi bir olmuştu.

İyi alıştı bu da sarılmaya he.

Küçük bir çocuk nazlanmamdan dolayı içimde ufak bir korku oluşmuştu. Ben şimdiye kadar babam, abim ve Murat dışında kimseye böyle davranmamıştım. Ve şu anda Savaş bu gruba dördüncü olarak girmişti. Ama korkum hâlâ devam ediyordu çünkü o, belki de yaşına göre davranan biriyle olmak isterdi.

"Fazla saçmalamadım, değil mi?" diye sordum çekinerek. Savaş'tan ise cevap gecikmedi. 

Saçlarımı okşamaya devam ederken arada okşadığı yere öpücükler bırakmaya devam etti. "İstediğin kadar böyle davranabilirsin, Mehir. Bunlar beni bunaltmaz aksine sana daha da bağlanmamı ve hayran kalmamı sağlar."

İyi günler. Ben hayatımda Savaş gibi biri olmadığı için depresyona girmeye gidiyorum.

KOMŞU KIZI | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin