»39«

282 28 4
                                    

carlos baute-colgando en tus manos

Gecenin yıldızları kayboluyor, yerini güneşe bırakıyordu. Günler hızla gelip geçiyordu. Fakat Taehyung'a olan kırgınlığım bir türlü azalmıyordu. Yaklaşık bir haftalık sürecin ardından benimle konuşmak istemiş fakat ben istemediğim için ilerisine gidememiştik. Biraz şaşırmıştı, ama en çok kırılmıştı.

Aramızda oluşan bu problemi düzeltmek istemişti farkındaydım. Çabalıyordu, onu da görebiliyordum. Kötü bir haldeydi. Kimseyle konuşmuyordu. Bazen derslerde bakışlarının üzerimde olduğunu hissediyordum. Fakat ben ona hiç bakmak istemiyordum. İnat yaptığım için değildi. Gerçekten böyle bir amacım da yoktu. Sadece o gece söylediklerini zihnimden bir türlü silemiyordum.

Ben de denemiştim. Problemi düzeltmek, onu affetmek istemiştim. Haline de üzülüyordum. Ama olmuyordu işte. Konuşasım gelmiyordu. Hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya devam etmek istemiyordum. Görüşmek istemiyordum. Bazı zamanlar ne kadar özlesem bile varlığı beni rahatsız ediyordu. Hal böyleyken onunla konuşmaya devam edersem isteksiz olacaktım. Bu sefer de Taehyung huzursuz olacaktı. Kavga çıkacaktı, beni affetin ne bu tavrın, niye unutmuyorsun diye sorgulayacaktı. Gerek yoktu böyle şeylere.

Ne zaman içimdeki bu kırgınlık dinerdi kestiremiyordum. Dinecek miydi, ondan da emin değildim. Onu çok seviyordum, aşıktım bir kere. Ama kendi içimde bu kırgınlık hissini yenemezsem de ayrılmak çözüm geliyordu bana. Onu nasıl bırakabilirdim, duygularımı nasıl aşabilirdim bundan da emin değildim.

Ama Taehyung bana bir şeyi çok iyi öğretmişti. O da kimsenin vazgeçilmez olmadığıyla ilgiliydi. Öncelik kişinin kendini sevmesi, kendi mutluluğuna sahip olabilmesiydi.

Doğru söylediğini şimdi daha iyi anlıyordum. Mutlu değilsem onu da mutlu edemezdim. Kendimi sevip, değer vermezsem onu da sevemezdim. Bundan dolayı kararlıydım. Kendimi rahatsız hissettirebilecek hiçbir durumun ortasında bırakmayacaktım artık. Bu kişi Taehyung bile olsa kararlıydım.

"Jimin?" Düşüncelerimden an itibariyle sıyrıldığım sırada karşımda duran ve endişeyle beni izleyen Jisoo'ya bakmıştım. "İyi misin?"

Sonra diğerlerinde gezdirmiştim bakışlarımı. Kötü mü gözüküyordum? "İyiyim?"

"Biraz dalgınsın da, ondan sordum."

"Bir sorun yok."

Taehyung aramızda yoktu. Aslında ben de burada olmayacaktım ama bir anda yanımda bittikleri için ayıp olmasın diye ayak üstü laflıyordum.

"Kamp yapalım diyoruz." Demişti bu sefer de. "Taehyung'u zor ikna ettik. Sen de gel."

Aramızın açık olduğunu bilmelerine rağmen neden böyle bir davet aldığımı anlayamamıştım. Ama sorgulamamıştım da. "Gelemem." Demiştim. "Kamp için malzelemelerim, onlara ayıracak da param yok açıkçası. Bir de hava oldukça soğuk."

Bir kolu sevgilisinin omzunda duran Hyunjin umursamaz bir ifadeyle "Taehyung'un çadırı var, onunla kalırsın." Dediğinde istemsizce gülmüştüm. Sevindiğim için değil, sinirim bozulduğu için.

"Onunla kalmayacağımı, hatta aynı ortamda bile bulunmak istemediğimi biliyorsunuz."

"Aranız düzelirdi belki." Bu sefer de Hyunjin'in kız arkadaşı konuşmuştu. Hayır, beni anlamıyorlardı. Basit bir kavga falan mı sanıyorlardı? Bana neler demişti. Birkaç ay görmezlikten gelip yalanlar sıraladığına değinmiyordum bile.

"Size iyi eğlenceler." Diye mırıldanmıştım. Çünkü Taehyung ağır adımlarla yanımıza doğru geliyordu. Konuyu uzatmanın bir manası yoktu. O yüzden "Sonra görüşürüz." Diyerek bir cevap beklemeden yanlarından uzaklaşmak için adımlamaya başlamıştım. Tam o esnada ise Taehyung adım atmayı durdurarak beni izlemişti. İfadesizdi. Çok kafaya takmamaya çalışarak bakışlarımı ondan çekerek biraz ileride arkadaşlarıyla sohbet eden Jungkook'un yanına doğru ilerlemiştim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 15 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

nyctophilia あ vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin