adele - lovesong
Soğuk hava içimi titretse bile, Taehyung'un donuk bakışları esen rüzgarlara bir yenilerini daha ekliyordu sadece. Yanına geldiğim sırada bana bir şey dememesinden dolayı o an ki gerginlikle ben de bir şey diyememiştim. Birkaç saniye bakışmıştık sadece. Sonrasında Taehyung bana sarılma gereksinimi bile duymadan "Hadi gidelim." Deyip yönünü benden çekince ona ayak uydurmak yerine elimle koluna tutunmuştum. Bu hareketim sayesinde yeniden bana dönünce sıkıntıyla, tuttuğum nefesimi dışarı vermiştim.
"Sen bana böyle soğuk davranırken, bir şeyler yapmak istemiyorum." Demiştim. Haklıydı biliyorum ama yine de bu konu aramızda bir an önce çözüme kavuşsun istiyordum. Aksi takdirde o böyle donuk bakışlar atarken gideceğimiz yerde mutlu olamayacaktım. Çünkü benim asıl amacım onun da mutlu olmasıydı. "Beni affedemez misin?"
"Empati kurmanı istiyorum." Sorduğum soruya yönelik bu cümleyi kurduğunda bakışlarımı o yakışıklı yüzünden çekmiş, kaldırım taşlarına çevirmiştim. "Diyelim ki sen bensin, ben de senim. Ve bugün senin yaptığını ben yaptım. Ne tepki verirdin?"
Gayet mantıklı bir soruydu. Onun gibi yapıp, sürekli böyle bir konuda uyarıp, eğer konuşmaya kalkarsa haber vermesini istesem ve onun bana sinirli olduğum bahanesini sunarak yalan söylediğini öğrensem ben de sinirlenirdim. Belki de onun şu an ki yaptığını bile yapmazdım. En azından Taehyung sırf bana söz verdiği ve hevesimi kırmak istemediği için, sinirli de olsa benimle beraber dışarı çıkıyordu.
"Özür dilerim." Ne diyeceğimi bilemediğimden özür dilemiştim sadece. Ses tonum fazlasıyla kısık çıkıyordu ve caddeden geçen birkaç arabanın gürültüsünde silinip gidiyordu. "Gerçekten tek diyebileceğim şey bu. Özür dilerim ve söz veriyorum, bir daha sana yalan söylemeyeceğim."
Oflayıp ellerini boşlukta duran ellerini kabanının ceplerine soktuğunda yeniden ona bakabilmiştim. Ama o hala donuk bakışlarıyla beni izleyip duruyordu. Ve o böyle davranırken aklıma sadece 'acaba benden ayrılmayı mı düşünüyor?' sorusu geliyordu. Bu da beni inanılmaz bir derecede korkutmuştu. "Beni affetmeyeceksin değil mi?" Diye sormuştum ben de bilinçsizce.
Böyle düşünmemem lazımdı ama benim sadece bir ilişkim olmuştu ve yaşadığım durumlar üzerimde büyük bir etki bırakmış olmalıydı. Sorduğum sorunun ardından Taehyung kaşlarını çattığında gergince yutkunmuştum.
"Ne demek istiyorsun?" Taehyung anlam veremediğini belli eden bir ifadeyle beni izlerken onu ve tepkilerini ölçmeye çalışıyordum sadece. "Senden ayrılacağımı falan mı düşünüyorsun?"
Sessiz kalmıştım sorduğu sorusunun ardından. Tamam, bana telefonla konuştuğumuz sırada beni sevdiğini söylemişti ama ne bileyim, hiç mantık çerçevesi içerisinde oturup konuşarak bir problem çözmüşlüğüm yoktu. Yabancıydım yani ben bunlara. Ne kadar karşımdaki kişinin Hoseok olmadığının bilincinde olsam bile, ister istemez aynı şeyleri yaşayacağımı düşünmüştüm.
"Jimin, bir şeyi aklına iyi kazımanı istiyorum." Taehyung sessizliğimi bir onay olarak kabul etmiş olmalı ki sinirlendiğini belli eder nitelikte sert konuşmuştu. Ardından tane tane "Ben Hoseok değilim!" cümlesini kurmuştu. "Ve ilişkimiz içerisinde Hoseok'la kıyaslanmak istemiyorum, Hoseok hakkında konuşmak istemiyorum, Hoseok'u düşünmeni bile istemiyorum. Güzel bir ilişkin olmamış, bu yüzden bazı durumlardan korkuyor olabilirsin. Buna da anlayış gösteriyorum ve sana güven verebilmek amacıyla ilişkimizi ağırdan almaya çalışıyorum. Yani Jimin, benim Taehyung olduğumu asla unutma."
"Üzgünüm." Diye mırıldanmıştım. Ama o böyle karşımda dururken, üzerine bir de böyle bir konuşma yapmışken ona sarılmak istemiştim. Lâkin yapamamıştım.