Sinirli ve öfkeden gözleri parlayan Hoseok'la başbaşayım, diyemeyecektim. Benimle gel dediğinde sessiz bir yere geçmiştik elbet ama son konuşmalarımıza Taehyung'da dahil olmuştu. O ukala çocuğun bizi duyması canımı sıkmıştı, ama Hoseok'un bana bağırması daha çok canımı sıkmıştı.
"Benden şüpheleniyordun." Demişti, halbuki ondan hiç şüphelenmemiştim. Sadece Taehyung'un onun karşısına çıkıp aklını karıştırmaya çalıştığını düşünüyordum, o kadar. "Aslında benim şüphelenmem gerekiyor."
Haklı değildi aslında. Ona olan bağlılığımı en iyi kendisi biliyordu. Bana bunu diyemezdi fakat sesimi çıkarmamıştım. Çıkarırsam aramızın daha çok açılacağını biliyordum. Sadece şu yabancı şehirde diğer yarımı tamamlayan bu insanı kaybetmek istemiyordum.
"Jimin, sevgine güvenemiyorum." O konuşmaya devam ederken kalbim de yavaş yavaş kırılıyordu. Bakışlarım ise bizi izleyen Taehyung'daydı. Hoseok'a bakamıyordum ve Taehyung aramızı bozan kişi olduğundan ondan nefret ediyordum. O hayatımıza girdiğinden beri Hoseok garip davranmaya başlamıştı. Tamam Hoseok eskiden de garip davranırdı, ama çoğu zaman bana karşı iyiydi. Üstelik şimdi benim onu aldattığımı düşünüyordu. "Bir süre ayrı kalmamız gerekiyor bence."
Söylediklerinden sonra boğazıma değişik bir ağırlık çökmüştü, yutkunamıyordum. Öylece durmaktan başka hiçbir şey yapamamıştı ve ben hala Taehyung'un neden eserini izlediğini merak ediyordum. Bu olanlar onun eseriydi, en iyi kendisi bilmeliydi sonucu. Merak edip buralara kadar gelmemeliydi.
Hoseok harekete geçtiğinde bakışlarımı ona kaydırdım. Fakat o bana bakma gereği duymadan adım atmaya başlamıştı. Son cümlelerini ise yanımdan geçerken mırıldanarak beni yalnız bırakmıştı. "Hatta çok uzun bir süre.."
***
"Sence de fazla abartmadın mı?"
Sesi ciddi bakışları her zaman ki gibi dalga doluydu. Bu da sorusunda ciddi olup olmadığını anlamamızı zorlaştırıyordu. Fakat Taehyung'u tanıyan ciddilik kavramını unuturdu. O her zaman umursamaz ve dalga dolu olan biriydi. Hoseok'da bu yüzden dalga geçtiğini düşünmüştü.
"Abartmak mı?" Diye sormuştu. Aynı Taehyung gibi davranıyordu ve sanırsam bu kötü bir huydu. Konuları fazla ciddiydi çünkü. "Her şeyi anlayacak senin yüzünden."
Taehyung yüzüne yamuk bir gülüş yerleştirip başını iki yana sallamıştı. Bu onun dilinde karşısında ki kişiyi umursamadığını gösteriyordu ve o her zaman mimiklerinin anlamını karşısındakine açıklardı. "Sikimde bile değil."
"Taehyung anlamıyorsun onu sevmiyorum ve-"
Taehyung serice sözünü kesmişti Hoseok'un, daha çok tamamlamıştı desek daha doğru olurdu. "Ve aramızda geçen şeyleri onun anlamasını istemiyorsun."
"Evet." Hoseok alt dudağını dişledikten hemen sonra derin bir nefes vermişti. İşler Taehyung ve Jimin'in konuşmasıyla karmaşıklaşmaya başlamıştı. Aslında her şeyi başlatan Taehyung'du. O gece Jimin'le birlikte o partide karşılaştıkları gün Taehyung'un sarhoş olmadığını anlamıştı. Ve o son ilişki teklifini de bilerek yapmıştı. Çünkü Hoseok o gece Jimin'le yakalanmıştı. Oysa ki Taehyung'un bundan haberi yoktu ve Hoseok'a göre olmayacaktı da. Fakat Hoseok anlayamıyordu. Jimin'le karşılaştığında daha kendisiyle sevgili olduğunu bilmiyordu neden en başından beri sarhoş taklidi yapmıştı?
"Bak." Taehyung ciddiyetle başlamıştı bir cümleye ilk defa. Hoseok şaşkınca bakmıştı, ona. Böyle bir şeyi beklemiyordu. "Okulda kimisinin gözünde bir piçim, kimisinin gözünde ibne. Bazen dinlemekten sıkıldım ama bazılarının da gözünde orospu çocuğu veya pezevengim. Bir çoğu da bencil ve aynı zamanda sapık olduğumu söyler."