charlotte lawrence - why do you love me
Garip hissediyordum.
Taehyung'la farklı bir an yaşamıştım az önce. Fakat o benim hissettiğim gibi hissetmemişti anlaşılan. Ben sertleşmiştim, vücudum onunla geçirdiğim o farklı an karşısında bir tepki göstermişti. Lâkin Taehyung sertleşmemişti bile. Üstelik benim sertleşmemi fark ederek bir de benim rahatlamama yardımcı olmuştu. Bu yüzden biraz bozulmuş gibi hissediyordum. Çünkü devamı olacakmış gibi hissetmiştim, onu arzulamıştım o an. Kendisinin beni arzulamayışı kötü hissettirmişti.
Şimdi de sessizdim. Temizlenip, benim için verdiği kıyafetleri giyerken de sessizdim. Taehyung'da hala sinirli olmalıydı, bilmiyorum. Bu sessizliğimin farkında bile değildi. O da aksine dalgındı. Ve mutfakta otururken elindeki telefonunda gezinip duruyordu. Neden mutfakta olduğumuzu sorgulamamıştım bile. Hemen karşısında duran sandalyeye kurulmuş, sessizce onu izlemiştim.
"Bana kahve yapabilir misin?" Gözü hala telefonunun ekranındayken dalgınca mırıldanmış, ardından hala daha sessiz kalan bana göz ucuyla bakmıştı. Ben de başımla onaylamıştım onu. Sonra yerimden kalkıp mutfak tezgâhına doğru ilerlemiştim. Açıkçası kahveyi yaptıktan sonra yurda gitmeyi düşünmüştüm. Dediğim gibi o hala Hoseok'a sinirliydi ve ben de az önce yaşanan durumdan dolayı biraz kötü hissetmiştim. Taehyung'un da sessiz kalışları beni iyi hissettirmiyordu.
"Kahve neredeydi?" Kahvenin yerini bilmediğim aklıma hücum ettiğinde yerini sormuş, aniden arkamı dönmüştüm. Fakat Taehyung benim düşüncelere daldığım o an yerinden kalkarak çoktan dibime girmişti bile. Bu yüzden arkamı döner dönmez biraz irkilmiştim. O da kaşlarını çatıp beni süzerken üst dolaplardan birinin kapağını açıp, kahve olduğunu düşündüğüm paketi yavaşça arkamda kalan mutfak tezgâhının üzerine bırakmıştı. "Neden böylesin?" Sonunda beni fark edebilen Taehyung, beni merak ederek sorduğunda derin bir iç çekmiştim. Ardından kolunu yavaşça belime sarmış, beni kendisine çekerek alnıma dudaklarını bastırmıştı. "Devam etmemi mi istiyordun?"
"Hayır." Düz bir tonda konuşup ondan biraz uzaklaşarak yönümü yeniden mutfak tezgâhına çevirip Taehyung'u arkamda bırakmıştım. Aslında bir bakıma yalan söylüyordum. Tamam, erkendi ama o an onu arzulamıştım ve devamının gelmesini istemiştim. "Bana sütü verir misin?" Taehyung'un hala arkamda durduğunu bildiğimden onu kendimden uzaklaştırmak için süt istemiştim fakat beni umursadığı söylenemezdi. Benden uzaklaşıp sütü getirmek yerine kollarını karnıma dolayarak başını omzuma yaslamıştı usulca. "Hadi ama güzelim, benden çekinmene gerek yok."
"Senden çekinmiyorum." Direttim ve derin bir nefes aldım. "Kahve yapacağım sana, sütü getirir misin bana?"
"Vazgeçtim içmeyeceğim." Deyip dudaklarını yavaşça boynuma bastırdığında ister istemez yüzüme hafif bir tebessüm yayılmıştı. Taehyung'un üzerimde bu denli güzel bir etki bırakıyor olmasına şaşırmıyordum artık. Aksine huzurlu hissediyordum. O da bunu fark etmiş gibi ardı ardına öpücükler sıralamıştı boynuma. Sonrasında benden uzaklaşmış, beni kendisine doğru çevirmişti. "Ben de seni istiyorum ama henüz erken Jimin."
"Biliyorum." Fısıldamış, parmaklarının saç tellerimin arasında gezinişini hissetmiştim. Diğer eli ise belimde gezinip duruyordu yavaşça. Cidden mest oluyordum artık.
"Bak, amacım sadece seni öpmekti. Sertleşeceğini düşünmemiştim bile, bunu fark ettiğimde ise senin rahatlamana yardımcı olmak istedim. Onu bile tereddütle yaptım fark etmişsindir." Evet, farkındaydım. Dudaklarımı ondan uzaklaştırdığım an tereddütle elini benden uzaklaştırışı hala aklımdaydı. "Senden önce yaptıklarım da ortada zaten. Seni rahatsız hissettirmek istemedim. Özellikle de tam olarak birbirimizi tanıdıktan ve bana güvendikten sonra olsun istiyorum. Her şeyin bir zamanı olsun Jimin. Sen benim için özelsin."