Siyah.
Görüş açıma giren beden siyah renginin karşılığı gibiydi. Karanlığa aşık olan bir tarafı vardı ve bu durum garip bir şekilde beni cezbetmeye başlamıştı.
Baştan aşağı onu süzdüğüm sırada bakışlarının bana kaydığını hissedebiliyordum. Yutkundum, gözlerimi onun gözlerine değdirdim. Fakat ne bir duygu, ne de başka bir şeye rastladım gözlerinde.
Bir anda dudakları kıvrıldı, fakat bu belli belirsiz gülümsemeden ne anlam çıkarmalıyım, bilemiyordum.
Sonrasında asi saçlarına biraz daha asilik katarak rüzgârı tam karşısına almış, sert ve kendinden emin adımları beni bulmuştu. Yüzündeki gülümseme ise her bir adımında halisünasyon gördüğümü iddia edercesine yok oluyordu.
Fakat ben mutluydum. Onu yanımda isteyen bir kalbim, gelmemesini ve beni yalnız bırakmasını dileyen bir vicdanım vardı.
"Uzun zaman oldu." Dudakları benim kalp ritimlerimin dengesini bozmak istercesine mükemmel bir uyumla aralandığında bakışlarım alt dudağının sol kenarındaki piercinge kaymıştı. Yanıma geldiğini ise henüz anlıyordum.
Derin bir nefesi dudaklarımın arasından saldım ve bakışlarımı gözlerine çıkardım. Fakat yine de konuşmamaya yemin etmişçesine ona bir şeyler söylememiştim.
"Gelmeyeceğini düşünüyordum." Cümlesinin hemen ardından bana doğru bir kaç küçük adım atmış, iyice küçülmesini dilediğim bedenime bedeni temas etmişti. "Yoksa bir şeyler mi değişti?"
Sertçe yutkundum, bakışlarım yüzünün her bir noktasını tekrar tekrar turladı. Ve uzun zamandır şüphelendiğim ve istemediğim o duyguların tüm benliğimi ele geçirdiğini yeni anlıyordum.
Tanrım, bir günah işliyor olabilirdim. Fakat karşımdaki bedenin dudaklarının tadına vardıktan sonra cezamı da çekmeye razıydım. Tek istediğim karşımda ki siyahlara bürünmüş, karanlık dostu olan çocuktu.
"Bir şey değişmedi." Dedim, melekler yanıma uğramış olmalıydı. Zorlansamda iyi tarafımdan güç alarak bir adım attım, geriye doğru. "Buraya boşa ümitlenmemeni söylemek için geldim."
"Yazık olmuş." Söylediklerimden keyif almışçasına güzel bir kıkırtı kaçtı dudaklarından. Bu sefer dikkatimi dudaklarına vermek istemediğimden gözlerinden çekmiyordum bakışlarımı. Siyah göz makyajını fazla iyi kaldırıyor ve feci çekici geliyordu. "Yorulmasaydın keşke."
Lanet olsun, neresine bakarsam bakayım etkileniyordum. Bir de o boğuk ses tonu ekleniyor, tüm mantığımı yerle bir ediyordu. Ama yapmamalı ve kendime hakim olmalıydım.
"Birazdan sevgilim burada olacak." Fısıldadım, sonrasında yüksek bir müzik ele geçirdi ortamı. Sanırsam tam zamanında konuşmuştum. Aksi takdirde beni duyamayacaktı ve benim de tekrarlamaya dilim varmayacaktı. "Gitsen iyi olur."
Son cümleyi ortamdaki müziğe ayak uydurarak söyledim ve gitmesini dileyerek bıkkın bir bakış atmaya çalıştım.
"Sevgilin.." Dedi inanamazca. Kaşları çatıldı sonra, dili alt dudağını turladı. Terlemeye başladığımı ise yeni yeni hissetmeye başlamıştım. Bakışlarımı yüzünden, yani tehlike çanlarını çalan bòlgeden çektim. Fakat bu sefer de kollarında ki dövmeler bakış açîma girdi.
Sikeyim dedim kendi kendime, çocuğun dövmesi bile çekici geliyordu.
"Sana sevgilinle bol şanslar dilerim." Yeniden o aşık olduğum tonu duyunca kafamı kaldırdım ve yüzüne baktım. Dayanamıyordum, bakmadan duramıyordum.
Baktığımda ise o gergin mimiklerinden kurtulmuş olduğunu fark ettim. Her zaman ki gibi olmuştu yeniden, dalga dolu ve umursamaz.
"Fakat ne kadar şans dilersem dileyeyim şanslı değilsin." Göz kırptı, gitmeden önce ise son kelimelerini sıraladı. "O zaman ağlaman için omzumu sana vereceğim, gelecekteki sevgilim."