duncan laurence - arcade
Bir türlü sonu gelmeyen, zincirleme kötü olayların haberleri verilen biriymişim gibi hissediyordum. Aslında hissetmekten ziyade, tamamen kötü haberlerin verildiği kişi ilan edilmiştim. Hiç anlamadığım bir şekilde hayatıma dahil olan Kim Taehyung, bu zamana kadar Hoseok hakkında kötü şeyler söylerdi. Fakat şu an bana söylediği şeyi bir türlü algılayamamıştım.
Ne boklar dönmüştü öyle? Ne demekti bu? Hoseok'la yatan kişi nasıl Taehyung olabilirdi?
Bilinçsizce kaşlarım çatılmıştı. Bunu sinirlendiğimden mi yoksa şaşırdığımdan dolayı mı yapmıştım, emin değildim. Fakat şok olmuştum bunu kabul ediyordum. Konuşma yetim elimden alınmış gibiydi. Aradan geçen dakikaların ardından hala daha bir şey diyememiştim. Üstelik nasıl hissettiğim konusunda da emin değildim. Ne yapmalıydım şimdi? Ona sormaya korkuyordum, kötü şeyler duymak istemiyordum. Ama mantıklı bir açıklamaya da ihtiyacım vardı.
Kendimi toparlamaya çalıştım. Benim tepki vermememden dolayı temkinli bakışlarıyla beni süzen Taehyung'a son bir kez dikkatlice baktım. Sonrasında korksam bile bilmek istediğim için sorumu sordum, titrek bir ses tonuyla beraber. "Nasıl oldu bu?"
Sertçe yutkundu. Onu dinlemeliydim ve anlattıklarına da güvenmeliydim öyle değil mi? Sonuçta bana geldiğin gün sana her şeyi tüm gerçekliğiyle anlatırım demişti. Ve benden de ona güvenmem gerektiğini istemişti. Bir kez olsun yerine getirmeliydim. Belki şu an kötü hissediyordum, belki duyasım yoktu bazı şeyleri ama dinlemeliydim yine de. Bana bunu açık bir şekilde söyleyebildiyse bir bildiği vardır umuduna kapılmayı tercih etmiştim.
Bir nevi hislerimi yeni yeni anlarken yeni bir hayal kırıklığı yaşamak istemiyordum.
"Bana geldi, diğerleri gibi. Fakat sevgili olduğunuzu bilmiyordum. Tamam uzun bir zamandır sana karşı hislerim var ama birlikteliğiniz hiç belli olmuyordu. Açıkçası Hoseok'la sizi yan yana da görmedim ben." Bu yalan değildi, biliyordum. Çünkü Hoseok'la ilişkimizi bir sır gibi yaşamıştık. Üstelik fazla kişinin olmadığı yerlerde buluşurduk. Ve genelde ev favori alanımızdı, doğrusu alanıydı. Yani dışarıdan hiçbir şey belli olmazdı. "Sonrası malum zaten. Onun ardından seni partide gördüm, Hoseok'la sevgili olduğunuzu o an anladım. Ve işte o an karar verdim. Sana zarar veren, seni kandıran, seni aldatan birinden seni korumam gerekiyordu. Başta söylemek istedim her şeyi sana. Ama öncelikli işim Hoseok'la konuşmak olmuştu. Onu yanıma çağırdım o yüzden. Konuştum, sordum. Bana seni sevmediğini söyledi. Ben de neden ayrılmadığını merak ettim ve o an intihar edebileceğinden bahsetti."
Daha dakikalar önce bahsettiği konuları daha açık bir şekilde vurguladığında gergince yutkunmuştum. İnanın devamını dinlemekten korkuyordum. Çünkü boynundaki morlukların sahibinin de karşımdaki kişi olduğunu biliyordum. Ona benimle sevgili olduğunu öğrendikten sonra da dokunmamıştı değil mi? Ayrıca ikimizin de aynı kişiyle bir geçmişi olması garipti.
"Korkma Jimin." Taehyung korktuğumu anlayarak yatıştırıcı bir ses tonuyla konuştu. Ardından usulca elini masanın üzerinde öylece duran elime uzatmıştı. Lâkin parmakları tam parmaklarıma temas edecekken duraksamıştı. Sanırsam söylediklerinin ardından tepkimden çekiniyordu. Yanlış yapmadığımı ümit ederek parmaklarıma temas etmek üzere duran elini yavaşça ben kavramıştım. Taehyung bu tavrımdan sonra rahatlamış gibi gözüküyordu. "Jimin tamam boynundaki morlukların sahibi bendim ama inan bana ilerisine gitmedim. Belki saçma düşündüm, belki onu bile yapmamam gerekiyordu. Fakat o an aklıma o gelmişti. Fark edeceğinden emindim, sorgularsın diye düşünmüştüm. Açıkçası ben olduğum ortaya çıkacağı zaman ne olur diye düşünememiştim bile."