11.Bölüm: "Özgürlük Muhafızları"

48 7 2
                                    

11.BÖLÜM: "Özgürlük Muhafızları"

"GERÇEK AİLE"

Bölüm müziği: Duncan Laurence-Arcade

Her çocuk özeldir. Her çocuk güzeldir. Her çocuk mutlu olmak için yaşıyordur. Daha küçükken hep böyle rengarenk hayatımız olacak zannederiz. Korkularımız, sevinçlerimiz o kadar masum ki... Anlamayız, düşünmeyiz, koşmayız, sadece güleriz... Keşke hep güle bilsek...

Kızgın deniz öfkeli dalgalarını kayalıklara doğru iterken, çıkartığı sesler insana huzur veriyordu. Kıpkırmızı olmuş gözlerim, dağınık saçlarım... Üşümüş ellerimi bu soğukta beni üşütmesine neden olan giydiğim bej trençkotun cebine sokmuştum. Hava buz gibiydi. Ama içimdeki ateş canımı daha çok yakıyordu, havanın buz gibi olması bile beni etkilemiyordu.

Denize döndüm. Öfkesini sert poyrazlarla belli ediyordu. Kendimi gördüm bir anlık. O deniz gibi öfkeliydim, ama zarara veremiyordum. Öylece durup başıma gelenleri sessizce ya da ağlayarak izliyordum. Derin nefes alıp ağlamaktan acıyan gözlerimle telefonuma baktım. Ara sıra gözyaşlarımın gelmesiyle etraf bulanıklaşıyordu. Birazdan hava kararacaktı. Eve gitmek istemiyordum, artık oraya dönmek istemiyordum. Kendime başka bir ev tutmam gerekiyordu. Artık onlardan para almak bile istemiyorum. Onlarla iletişimimi tamamen kesmek istiyordum. Fakat hala lanet olası üniversitede öğrenciydim. Çalışmam gerekiyordu, para kazanmam gerekiyordu. Kendime yeni bir hayat kurmam gerekiyordu. Ama yalnızdım, tekbaşınaydım. Bu benim çok zor olacaktı.

Yürümeye devam ederek etrafa bakındım. Bu zamana ne kadar çok yürüdüğümü fark ettim. Tabii zihnim doluyken yürümek insana iyi geliyor.
Bir an fark ettim ki Alper'in evine çok yakınım. İçimde ufak da olsa bir mutluluk hissi oluşmuştu. Yorulmuştum, bacaklarım yürümekten ağrıyordu. Fakat umursamadım. Bu gece o eve gidemezdim. Geri dönemezdim...

***
Alper'in evine ulaştığımda tam yedinci kata kadar asansör kullanmadan çıktım. Zihnim yorgundu, durmak istemiyordum. Kendime eziyet vermek için her şey yapıyorum. Kata ulaştığımda kapını halsizlikle çaldım. Boğazım kurumuştu, konuşacak halim yoktu. Birkaç saniye sonra Alper kapıyı açtı. Beni görür görmez korkuyla gözleri açıldı. Beni bu halde görmesini hiç istemezdim, ama elimde değildi.

Dudaklarım büzüldü, "bu gece beni misafir ede bilir misin?" kıpırdayacak halim yoktu. Alper bana acıyarak baktı. Kollarını açtığında onun kollarına serbest bıraktım kendimi. Hiçbir şey demedi, sarıldı. Kollarını belime sararak içeri girmemi sağladı. Ardından kapıyı kapadı. Ondan destek alarak yürüyordum, başımı omzuna koymuştum. İçeri girdiğimde Emir'le karşılacağımı hesaba katmamıştım. Beni gördüğünde şaşırdı. Gözlerini kısıp beni inceledi. Yüzümü inceledi. Ardından gözlerinde bana acıdığını gördüm. Hiçbir şey demedi, ağzını açıp tek kelime bile etmedi. Alper'e yardım edip beni koltuğa yatırdılar.

Meraklı gözlerle Alper'e döndüğünde Alper omuz silkti. Başıma ne geldiğini merak ediyordular. Hiçbir şey. Sadece geçmişim üzerimden geçti.

Emir yanıma oturup saçlarımı arkaya attı. Belimden tutarak beni doğrulttu. Alper hızla mutfağa geçti, elinde bir bardak suyla geri döndü. Emir Alper'den suyu alıp dudaklarıma koydu. İkisi de oldukça telaşlı görünüyordular. Tabii Alper ben iyi tanıyordu. Ben konuşmak istemediğimde halim olmadığında asla konuşmazdım...

Ben suyu içerken saçlarımı arkaya attı. Yüzüme dokunup yorgun gözlerimi bakışlarıyla inceledi.
"Lavaboya gitmek ister misin?" diye sordu nazikçe. Başımla onay verdim. Yüzümü yıkamam gerekiyordu, kendime gelmem gerekiyordu.

HedefHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin