"Bir şey seçe bilseydim, UNUTMAYI seçerdim. Yanlış tercihleri, boşa harcanan emekleri ve acıdan başka bir şey vermeyenleri."
"Alo?!"
"Anne," dedi sustu. Yutkunarak "benim Ada,"diye açıkladı."Ada? Kızım? Bu kimin numarası? Beni neden bu numarayla arıyorsun?"
"Anne, çok kötü bir şey oldu-"
"He! Tamam geliyorum Ferit bey."Eda Ada'yı dinlemeden lafa atladı. "Kızım, sonra konuşuruz, şimdi beni çağırıyorlar. Hemen gitmeliyim. Yarın sabah ararım."
Telefonu suratına kapattığında sanki tüm kapılar yüzüne kapanmış gibi hissetti. Kendini ilk kez çaresiz hissetmişti. Hep yalnızdı, hep tek başına ilerlemişti. Ama bu kez gerçekten çaresizdi. Çaresizliğin ne demek olduğunu anladığında kalbinden bir parça yere düşüp kırıldı.
Yanağına devrilen bir damla yaşı kendine acımadan sertçe sildi. Ne yapacağını bilmiyordu. Babasını arayamazdı. Arasaydı zaten asla telefonu açmazdı. Peki şimdi ne yapacaktı? Kimi arayacaktı? Çaresizce ellerini yanaklarını koyup ağlamamak için gözlerini sıktı.
Düştüğü durum çok kötüydü. Biri Pınar'ı öldürmüş ve onu planının tam ortasına çekmişti. Ada kızın ölümünün şokunu atlatamadan ona katil diye iftira atılmıştı.Ada'nın tüm yolları kapalıydı. Geriye bir tek yol kalıyordu. Kendisi katili bulmalıydı. Fakat yalnızdı. Bu onun işini daha da zorlaştırıyordu. Ama yapmaktan başka bir yolu yoktu.
Bıkkınlıkla nefes alıp istemsizce arkasını döndüğünde onu görünce irkildi.Emir kollarını göğsünde birleştirip duvara yaslanmıştı. Kaşlarını çatarak onu izliyordu. Dudaklarını büzdü, hiçbir şey söylemedi. Uzun uzun Ada'nın gözlerine baktı. Gözlerindeki çaresizliği, yalnızlığı görüyordu. İlk defa gördüğü Ada, o güçlü kız sanki denizin içinde kaybolmuştu. Öfkeli deniz gitmiş yerine taşmak üzere olan deniz vardı.
Ada sessizce onu izleyen adamın siyah gözlerine baktı. Daha önce hiç fark etmemişti. Gözleri farklı bakıyordu, tanıdık bakıyordu sanki. Gözleri simsiyah geceni andırıyordu. Simsiyah gece sanki onu kendine çekiyordu. Ada o gecede kaybolmamak için gözlerini kaçırdı.
Emir ondan koparılan denizlerden gözlerini çekerek yaslandığı duvardan ayrılarak kollarını çözdü. "Neden?"
"Ne neden? " Ada hiçbir şey anlamadan sorduğu soruyla afalladı.
Emir Ada'ya yakınlaşarak mesafeni azalttı."Neden bu kadar üzgünsün, neden öfkelisin?" Sustu, "seni ilk kez gördüğümde gözlerin böyle öfkeliydi."
Diliyle dudağını ıslattı. Kendine şaşkınlıkla bakan iki çift mavi gözleri hayranlıkla izliyordu, dudağının üst kısmını kıvırarak "ve bu öfke beni çok etkiliyor," dediğinde Ada siyah gözlere karşı dudaklarını araladı. "Sen hiç çaresiz kaldın mı?" dudaklarını bir birine bastırarak "hayatta tek başına savaşman gerektiğinde herkese her şeye karşı öfkeli olursun," diye yanıtladı.
Bu cümlenin karşısında Emir yutkunarak geri çekildi. O kadar ağır bir cümleydi ki...
Derin nefes alıp kaşlarını tekrar çattı. Çaresizliğin ne demek olduğunu biliyordu, fakat ona hiçbir cevap vermek istemedi.
Emir gözlerini Ada'dan çekip hiçbir şey söylemeden orayı terk etti. Odada yalnız kalan Ada söylediği cümle karşısında bu zamana kadar hep yalnız olduğunu bir kere daha hatırladı.
***
"Efendim, önemli bir şey var. Adli tıptan arkadaşlar birkaç araştırma yaptılar." Ahmet dosyayı başkomisere uzattı. Altay dosyayı açıp birkaç sayfa çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hedef
Genç KurguBaşlama tarihi 28.10.2021 "Ada," sustu. "İyi misin?" Gözlerim dolmaya başlamıştı. Değildim hiç iyi değildim. "Evet, ne oldu ki?" "Sesin kötü çıkıyor, ağladın mı sen?" "Hayır," ses tonum yine aynıydı. Düzeltmek isterken daha kötüye gidiyordu. Boğaz...