13.Bölüm "Kalbi Kırıkların Eşsiz Dansı"
Müzik: Trampoline- Zayn
Onu gördüğüm anda heyecanım tüm bedenime yayırlırken zihnim sadece ona ait oluyordu.
Yağmurdan dolayı ıslanmış kırmızı elbisem gitgide ağırlaşıyordu. Ayağımdaki stilettolarla daha fazla yürüyemeceğimi anlayıp eğilip onları çıkarttım ve elime alıp çıplak ayakla gitmeye başladım. Çıplak ayaklarım soğuk su birikintilerinin üzerine bastığında daha çok üşüyordum. Üşüdüğümü umursamayıp yürümeye devam ediyordum.
Biraz ilerdedikten sonra karanlık sokaklar sokak lambalarının ışıklarıyla aydınlanarken aniden kulağıma müzik kırıntıları dolmaya başladı. Biraz daha ilerledikçe müzik sesi yükselmeye başlamıştı.Başımı ses gelen tarafa çevirdiğimde gördüğüm manzarayla dudağımın kenarı kıvrılmıştı...
Telefonda yüksek sesle şarkı koymuş iki kız delicesine dans ediyordular. Yağmuru umursamadan dans eden kızların farklı tarzları vardı. Biri bileğine kadar siyah askılı uzun elbise giyerken, diğer mavi bol paçalı siyah pantolon giyinmiş üzerinde beyaz askılı kropla kombin etmişti.
Farklı tarzları olan bu kızların arkadaş olmadıkları her halinden belliydi. Belki de bir birlerini tanımayan fakat ruhları aynı olan kızlardı...
Onlara doğru yaklaştıkça pantolon giyinen kız beni fark edip bana doğru oraya gelmem için el salladı.
Nedenini bilmeden oraya koşarak gittim.
Dans eden kızlar beni görünce ellerimi tuttular. Önce şaşkınlıkla ne yapacağımı bilmesem de biraz sonra onlara ben de katıldım. Dans ettikleri şarkı İnna - up.İçimde garip bir duygu vardı... Hem mutlu hem üzgün hem öfkeli hem de kıpır kıpır...
Bağıra çağıra sokağın ortasında şarkı söyleyerek dans ediyorduk...
"Artık üzüntü yok! Artık keder yok! Mutlu olma sırası bizde" diye bağırdı siyah elbise giyinen kız.
Kızların öyle bir enerjisi vardı ki insanı kendine hayran bırakıyordu... Gözlerinde üzüntünün hiçbir işareti yoktu. Fakat içlerindeki fırtınadan dolayı böyle bağıra bağıra şarkı söylüyordular. Aynı benim gibi. Sanki bağırırsak dünya artık bizi duyar, görür diye. İçimizdeki fırtınaya bağırarak cevap veriyorduk. Sanki ondan daha güçlüymüşüz gibi...
"Bundan sonra kaderimizi kendimiz yazacağız," dedi siyah pantolon giyinen kız. Sıra bana geldiğinde ise hiçbir şey söylemedim. Sustum, her zamanki gibi...
Kahkahalar içinde ettiğimiz tam bir saatlik dansımız mahallelinin şikayeti ile sona ermişti. Kızlarla birlikte zar zor yürüyerek karanlık sokağı arkada bırakıp şehrin merkezine doğru gelmiştik. Üçümüz de sırılsıklam olmuş, giysilerimiz vücudumuza yapışmıştı. Yağmuru, şimşeği, karanlığı umursamayıp kafamızı dağıtıyorduk.
"Kızlar tanışmadık, ben Defne." Siyah pantolon giyinen kız yağmurdan dolayı ıslanmış kahverengi saçlarını arkaya doğru atarak koyu kahverengi gözlerini üzerimde gezdirdi. Ardından siyah elbise giyinen kız elbisesinin iki yanlarını çekiştirip prenses edasıyla "Cansu" dedi. Cansu çok enerjik bir kıza benziyordu. "Peki, ya senin?"
"Ada" diye cevap verdiğimde tokalaşıp tanıştık.
"Ben dançıyım, ama aynı zamanda bir mesleğim var. Diş hekimiyim. 25 yaşındayım. Çocukluğumdan beri dans ediyorum. Yakında evlenmem gereken birisi var fakat onu hiç sevmiyorum o da aynı şekilde beni. En kötüsü de adam polis." Defne bir solukta kendini tanıttığında Cansu keyifli kahkaha attı.
"Tamam o zaman sıra bende," boğazını temizledi.
"Ben Cansu, 23 yaşındayım. Gazeteciyim. En büyük hayalim olan mesleği yapıyorum. Fakat amcamın zoruyla polislerin gerçekleştireceği özel operasyona yakından tanık olmam ve araştırma yapmam için görevlendirildim. Ne tesadüfse polislerin içerisinde daha doğrusu başında benim eski sevgilim var. İşimi oldukça zorlaştırıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hedef
Dla nastolatkówBaşlama tarihi 28.10.2021 "Ada," sustu. "İyi misin?" Gözlerim dolmaya başlamıştı. Değildim hiç iyi değildim. "Evet, ne oldu ki?" "Sesin kötü çıkıyor, ağladın mı sen?" "Hayır," ses tonum yine aynıydı. Düzeltmek isterken daha kötüye gidiyordu. Boğaz...