Ada korkuyla ormanda koşuyordu. Ayaklarının altındaki kuru yapraklar ve dallar çıtırdayarak kırılıyor, her adımında yankılanan sesler karanlık ormanın derinliklerine karışıyordu. Kalbi göğsünde çılgınca atıyor, nefesi düzensizleşiyordu. Gözleri, karanlıkta bir çıkış yolu ararken, zihni kaçmaya çalıştığı tehlikenin görüntüleriyle doluydu. Durmadan Emre Şebnem diye bağırıyordu. Fakat her defasında ormanın sessizliği ona cevap veriyordu. Nereye koştuğunu bilmiyordu.
Bir an için durdu, etrafını dinledi. Ormanın sessizliği, sadece kendi nefesinin ve kalp atışlarının sesini duyduğu bir boşluk gibiydi. Ancak, uzaktan gelen bir hışırtı, onu tekrar harekete geçirdi. Korku, damarlarında adrenalin olarak akarken, daha hızlı koşmaya başladı.
Ay ışığı, ağaçların arasından süzülerek yolunu aydınlatmaya çalışıyordu, ama yeterli değildi. Bir an için ayağı bir köke takıldı ve neredeyse düşüyordu. Dengesini yeniden bulduğunda, gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Bu, sadece fiziksel bir acının değil, aynı zamanda içinde büyüyen çaresizliğin de bir yansımasıydı. Çünkü artık o kaybolmuştu...
Cenazeden iki gün sonra. Yukarıdaki olaydan ise yedi saat önce.
Emir'le birlikte babasının evine doğru gidiyorduk. Cüneyt bey beni görmek istiyordu. Benimle konuşacakları varmış. Emir beni evlerine bıraktıktan sonra ofise geri dönecekti. Kaç gündür benim yüzümden çalışamıyordu. Ondan ayrılmak istemiyordum, hala bir süre daha yanımda olmasını istiyordum ama diğer taraftan da Emir'i düşünüyordum. Evde olduğu sürece canı sıkılıyordu. Ev ona hapis gibi gelmeye başlamıştı. Kendisi bunu dile getirmese de ben bunu görüyordum.
Evlerinin önüne vardığımızda Emir bana dönerek gözlerini gözlerime sabitledi. "Güzelim, istersen geri döne biliriz. Kendini iyi hissetmiyorsan eğer -"
Lafını keserek cümlesini bitirmesine izin vermedim. "Hayır, gerek yok. Artık insanlar içine çıkmam gerektiğini biliyorum. Sonsuza kadar o evde kalamam ki..." Sakin bir tonda cevap vermiştim. Çünkü oldukça sakindim. Birikmiş duygu ve düşüncelerimi ruhumun hapisinden azat etmiştim.
Gözlerime öyle bir anlamlı baktı ki... Her baktığında eriyordum resmen. O gözlerdi zaten beni yolumdan döndüren.
"Seni deliler gibi sevdiğimi biliyorsun değil mi?" Gülerek başımı çevirdim. "Deliler gibi sevmene gerek yok. Adam gibi sev yeterli."
"Ama beni delirtiyorsun, ne yapayım?" Gözleri arsızca üzerimde dolaştı. Kıkırdayarak "hmm, öyle mi?" aniden hiç beklenmedik şekilde üzerine doğru gidip çenesini tuttum. Kendime doğru çevirip yanağını önce öptüm, sonra ısırdım. Fakat öyle böyle ısırma değildi. Etini dişlerime geçirttim resmen.
"Ah, acıttı lan!"
"Lan mı?!" Geri çekilip anlamayan gözlerle ona baktım. Söylediği cümleyle gülerek "yanağım gidiyordu," dediğinde gülerek kaşlarımı havaya kaldırdım. "Ben lan mıyım?"
Sırıta sırıta "ne söyleceğimi şaşırdım, ismini unuttum panikden" diye ekledi. Gözlerini kapatıp gülmeye devam ettiği sırada "gerizekalı!" diyerek omzuna vurdum. Gülmesi bittikten sonra arabadan inip evlerinin kapısına doğru ilerlemeye başladık. Emir her zamanki gibi kolunu belime sarıp beni kendine çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hedef
Teen FictionBaşlama tarihi 28.10.2021 "Ada," sustu. "İyi misin?" Gözlerim dolmaya başlamıştı. Değildim hiç iyi değildim. "Evet, ne oldu ki?" "Sesin kötü çıkıyor, ağladın mı sen?" "Hayır," ses tonum yine aynıydı. Düzeltmek isterken daha kötüye gidiyordu. Boğaz...