İşler geçen görüşümdeki gibi olmayacaktı, olmamalıydı. O kötü son, Kat'in çığlıkları, çaresizliğim.. Hayır bunlar olmayacaktı. Elimden geleni yapacaktım. Kendimi azda olsa motive ettikten sonra yavaşça yatağıma uzandım, sıktığımı fark etmediğim elimi serbest bıraktım ve derin bir nefes aldım. İşe kendimi sakinleştirmekle başlamalıydım. Gerçi bundan kolay ne vardı ki? Kat'in gülüşünü düşünmek bile beni mutlu ediyorken, bir bakmışım otuz iki diş sırıtıyorum. Artık görüşe başlamalıydım. Gözlerimi kapattım ve kendimi düşüncelerden mümkün olduğunca uzaklaştırdım. Tek düşündüğüm Katherine idi. Etraf beyazlaşmaya başlarken geçen sefer görüşte olan olayları içimden tekrar ettim. Böylece aynı hatalara düşmeyecektim. Kat'e dışarı çıkmayı teklif ettim, sahile gittik, baloya davet edildik, çarşıya gidip kolye ve kitap aldık, gölge yaratıklarla karşılaştık, kaçtık, bir evi yıktık ve hatırlamak istemediğim kötü son yaşandı. Ama bu sefer elimden geldiğince bu olaylardan uzaklaşacaktım.
Telefona gelen mesajın titremesi ile görüş başladı. 'Leziz omleti kaçırmak istemiyorsan acele et'. Tanıdık bir koku burnuma gelmişti bile, omlet.. Hızla yatağımdan kalktım. Ne giyeceğimi zaten biliyordum. Yeşil tişörtü ve mavi şortu giydikten sonra aşağıya indim. Ortalıkta kimse görünmüyordu. Bende dışarı çıktım ve bir dakika sonra Kat'in evine varmıştım. Zile iki kez bastım. Önlüğüyle Kat beni karşıladığında içeriye girmeden Katy Perry'nin şarkısını mırıldanmaya başlamıştım bile. Onun da bana eşlik etmesiyle içeriye geçtik. Fakat Kat televizyonda çalan şarkının bizim söylediğimiz şarkı olduğunu görünce gözleri fal taşı gibi açıldı. Bir yandan nakaratı söylerken diğer yandan onun bu haline gülüyordum. "Bugün altıncı hissim oldukça kuvvetli." dedim. Ardından gözlerimi kapattım ve ellerimi sanki bir kürenin etrafında gezdiriyormuşum gibi oynatmaya başladım. "Görüyorum, görüyorum. " gözlerimi hafiften araladığımda Kat bana deliymişim gibi bakıyordu. Gülmemek için kendimi zorladım ve gözlerimi kapattım. "Görüyorum, mutfakta yarattığın savaş ortamını görüyorum, ocakta siyaha dönmeye yüz tutmuş olan omleti görüyorum." dedim. Kat bana bir saniye anlamsız bakışlarla baktıktan sonra jeton düştü ve mutfağa koştu. Ben mutfağa doğru ilerlerken o çoktan çığlığı atmıştı. Omleti yaktığını geçte olsa fark etmesi güzeldi tabiki. Yanmış omleti çöpe dökerken "Nasıl bildin söyle bakalım." dedi ve meraklı gözlerle bana baktı. Gözleri; omleti döktüğü çöpe doğru kayarken ukala bir surat ifadesi takındım. "Dediğim gibi, bugün altıncı hissim oldukça kuvvetli." dedim ve ona doğru yaklaştım. Başımı omzuna yasladım ve ellerimi beline koydum. Yanağına yaklaştığımda gözlerini kapattı. Onu öpeceğimi sandığı anda önlüğünü hızla çıkarttım. Gözlerindeki hayal kırıklığı ve kızgınlığı görebiliyordum. Başımla yanmış omletin olduğu çöpü göstererek "Sanırım bugünlük omleti ben yapayım, sende savaş meydanına çevirdiğin bu mutfağı temizle. Güzel fikir değil mi?" diyerek ona göz kırptım. Göz devirerek etrafı temizleyeme başladı. Omletin pişmesi ve yenmesi için beş dakika yetmişti. Hatta artmıştı bile. İçeriye geçerken film izlemek isteyip istemediğini sordum. Zaten vereceği yanıtı biliyordum. Başıyla onayladığında onu uyardım. "Kesinlikle Ölümcül Takip'i izlememeliyiz." dedim. Durdu ve bana baktı. "Hani şu Resident Evil'da oynayan kadının filmi mi? Neydi o kadının ismi?" O düşünürken tekrar ukala bir ifade takındım. "Milla Jovovich, Kat o kadının ismini bilmemene şaşırdım doğrusu." dedim ve kendi kendime güldüm. Gerçekte olanı bilseydi..
Filmlere bakarken aynı anda bir filmi tuttuk. 'Kingsman: Gizli Servis' "Güzele benziyor." dedim. O da aynı görüşteydi. Gerçi önceki filmden beri film kapaklarına pek aldanmamam gerektiğini biliyordum. Film pozisyonunda; koltukta arkasına yaslanan yine ben olmuştum. Ama gözüme kestirmiştim; bir sonraki filmde uzanan ben olacaktım. Film; serseri tipli bir çocuğun bir ajan tarafından yetiştirilmesi ve dünyayı kurtarma yolundaki maceralarını anlatıyordu. Filmin konusu klasik gibi olsada film oldukça güzeldi. Ayrıca sonundaki ölüm sahneleri oldukça komikti. Eğer ölürken havai fişeği andıracak şekilde rengârenk patlarsanız bu göze oldukça hoş gelebiliyor. Benim psikopat olduğumu falan sanmayın yani. (İzlerseniz bana hak vereceksiniz.) Sonuç olarak ikimizde filmi beğenmiştik. Özellikle odanın suyla dolması ve sondaki komik ölüm sahnesi -evet bir ölüm sahnesi ancak bu kadar komik görünebilirdi- en güzel sahnelerdendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AÇIĞA ÇIKMIŞ
FantasyNormal bir hayat istediğinizde evren size tam tersini sunar. Tek istediğim sıradan bir hayattı. Fakat 17. yaş günümde namludan çıkan o kurşun ile işler değişti. En son hatırladığım bir grup gölge yaratıktı. Şuan ise karşımdaki gölge yaratık görünmey...