Hikayenin ilerleyen dakikalarında bölüm ismini anlayacaksınız :D Keyifli okumalar :D
Daron'ın ağzından
Kendime geldiğimde gözümün karanlığa alışması için bir süre bekledim. Son hatırladığım şey Peter'ın duvara savrulması ve tüm vücudumu dolduran o acı. Acıyı düşününce elimi başıma götürdüğümü fark etmemiştim bile. Acının sonunda yere düşerken kafamı çarpmış olmalıydım ki elim kana bulanmıştı. Ama bedenim bunu hissedemeyecek kadar hissizleşmişti. Şuan da bedenimden bağımsız olan bacaklarımı saymıyorum bile. Başımı hafiften kaldırıp etrafımı taradım. Bu ufak tefek odada bir yatak, kenarda komidin üstünde avize ve karşımda gardırop vardı. Aman ne düşünceliler... Gelen ayak sesleri ile başımı kapıya çevirdim. Kilit sesi ve ardından açılan kapı ile gözüme ilişen ışık bir kaç saniye görmemi engellediyse de şuan da karşımda elinde ufak bir çanta ile gülümseyen bir kız duruyordu. Arkasından görebildiğim kadarı ile evin gerisi bu odanın aksine genişti ve koridorda iki gölge yaratık ayakta bekliyorlardı. Ne sanıyorlardı ki kaçacak mıydım? Şuan da yürüyemeyecek kadar yorgundum. Kızın arkasından bir gölge yaratık kapıyı kapattı ve kız odanın ışığını açtı. Sarı saçları ve anladığım kadarı ile koyu kahverengi gözleri ile onu görünce aklıma Katherine geldi. Acaba ne yapmıştı? Benim kaçırıldığımı anlamış mıydı? Umarım deliye dönmemiştir diye düşünürken hala adını bilmediğim bu kız yatakta karşıma oturdu ve çantayı açtı. Çantada sargı bezi, tentürdiyot, yarı bandı gibi bir çok ilk yardım malzemesi vardı. İlaçladığı bezi başımın acıyan kısmına koyarken bana gülümsedi. Başta ilaç yaksa da zamanla alıştım. Merakıma yenik düşüp "Neden bana yardım ediyorsun? Amaçları beni yok etmek sanıyordum." dedim. Gözlerini bana dikip "Anlaşılan seni canlı istiyorlar." dedi. Ne yani gölge yaratıklara yardım eden bir insan mı? İnsan onların işini görmez. Bu kız bir Origan olmalıydı.
Merakımdan sordum "Peki adın ne?"
"Tracy." diyerek cevapladı
"Sen de bir Origansın öyle değil mi?"
"Evet öyleyim." diyerek konuyu kapatmak istedi. Ama bunun peşine bırakmayacaktım
"O zaman neden türünün yanına değil de bu pisliklerin yanındasın."
"Çünkü ben kazanan tarafta bulunurum." diyerek hınzır bir gülümseyiş sergiledi. O zaman gözümdeki tatlılığını yitirmişti. Bu kız da onlar gibiydi. Tek fark o bir gölge yaratık değil bir Origandı. Ama içi onların ki kadar karanlıktı. Elini elimle ittirdim. Bu pisliğin yardımını istemiyordum. Zorla elini başıma bastırınca ufak bir inlemeye engel olamadım. Sonrasındaki yaklaşık beş dakika boyunca tek kelime etmedim. Bezi başımdan çekip çantayı toplayınca kapıya yöneldi. Kilit sesinin ardından odayı sessizlik doldurdu. Ben de gözümü tavana diktim ve gözlerim ağır ağır kapanmaya başladı.
Katherine'ın ağzından
Garip bir şekilde vücudumda kalkan çıkmasından ve Amara'nın gücünü başta engelleyip sonrasında tek başıma onun gücünü kullanalı daha bir kaç saat olmuştu. Başta ne Amara ne Peter şaşkınlıktan bir şey diyememişlerdi. Peter'ı zorla kanepeye yatırmamızdan sonra sessizliği bozan yine Peter oldu ve yeteneğimi test etmek istediğini söyledi. Önce itiraz etsem de eğer elimde böyle bir güç varsa bunu Daron'ı kurtarmak için sonuna kadar kullanmalıydım. Peter yerinden doğrularak temkinlice bana doğru ilerledi ve elinde ufak bir ateş çıkararak elini elime yaklaştırdı. Eli iyice yaklaştıkça bu kalkan mıdır nedir bu gücün işe yaramasını umuyordum. Eğer işe yaramazsa elim feci yanacaktı. Eli elimi tutacağı sırada ışık tekrardan vücudumu sardı. Ben ışığı incelerken Peter'ın şaşkınlığını gizleyemediği sesinden ellerimize baktım. Şuan da Peter elimi tutuyordu, onun eli ateş içindeydi ve ben hiç bir şey hissetmiyordum. Şimdi ise Peter elimi bıraktı. Elimi havaya kaldırdım ve elimden ateş çıktı. Evet biraz önce Peter'ın yaptığı gibi benim de elimden ateş çıkıyordu ve elim yanmıyordu. Amara'nın nefesini tuttuğunu hissettim. Ne yani benim bir kalkanım vardı ve kalkanım bana uygulanan güçleri emip, benim kullanmamı mı sağlıyordu? Kendi kendime güldüm. İnanılacak gibi değildi. Yaklaşık iki hafta içerisinde olanlar gözümün önüne geldi. Sevgilim iki kere hayatımı kurtardıktan kısa bir süre sonra kaçırılmış, çocukluk arkadaşımın benden sakladığı bir gücü ortaya çıkmış, bende hem duvardan geçmiş hem de elimde ateş çıkarmıştım. Sonrasında aklıma şimdiye kadar gelmeyen bir şey dank etti. Daron'ın ailesi geldiğinde ne yapacaktık. Olanları öğrendiklerinde şok geçirebilirlerdi. Hızlıca etrafı toplamaya başladık. Peter yerdeki suları buharlaştırırken Amara ve ben eşyaları topladık. Bir ara Amara gözümün içine bakarak gülümsedi. Elinde vazoyu tutuyordu ve vazo bir anda sanki tutulmuyormuş gibi elinin içinden geçerek düşüşe geçti. Sonra da diğer eliyle yakaladı. Ben de gülerek ona eşlik etmiştim. Bir anlığına da olsa Daron'ın kaçırılmış olması aklımdan uzaklaşmıştı. Bir kaç saniye geçmeden hüzünlü halim tekrardan bedenimi ele geçirdi. Temizlememiz bittiğinde Peter'in zoruyla çalışmaya yani arka bahçeden uzanan ormana gittik. Kimsenin bizi göremeyeceği kadar derine gittikten sonra Peter ellerini birbirini sürtüp bana sırıttı. "Bakalım Daron'ın dediği kadar güçlü müsün Katherine." diyerek bana büyük bir ateş topu fırlattı. Aman Tanrım! Bu çocuğun nesi vardı böyle beni yakmak mı istiyordu. Korkudan gözümü kapattım. İçimde bir enerji akışı hissettiğimde ise vücudumu saran ışık tekrardan parlıyordu. Şuan da Peter'in bana attığı ateş topunu içimde hissedebiliyordum. Nasıl olduğunu sormayın. Cidden bunun nasıl olduğuna dair tek bir fikrim bile yoktu. Ama şuan da önemli olan bu değildi. İçimdeki öfke seli ile bağırdım "Sen ne yaptığını sanıyorsun! Ya o ateş topu beni yakıp kül etseydi!" Avazım çıktığı kadar bağırıyordum. "Ama yakma-" Lafını tamamlayamadan içimdeki öfke patladı ve elimi birden ileriye uzattım. Bir az önce Peter'ın bana attığı boyuttaki bir ateş topu şuan da son hız Peter'a ilerliyordu. Peter daha ne olduğunu anlamadan metrelerce havada sürüklenerek yere düştü. "Oh aman Tanrım! Peter iyi misin? İsteyerek olmadı." diyerek ona doğru koştum. Peter ise sırıtarak ayağa kalktı ve "İşte böyle kızım. Daron'ın dediği kadar varmışsın." İşte o an anladım. Daron'ı kurtarabilirdim. Daha sıkı çalışmaya karar verdim. Gidip Amara'nın elini tuttum. Amara sorgular gözüyle bana bakıyordu. Fakat sorun şuydu ki kalkan ortaya çıkmıyordu. "Amara insanların duvardan geçmesi için her ne yapıyorsun onu yap." dedim yarı bağırır bir ses tonuyla. Onaylarcasına başını salladı ve kalkan parladı. Hemen elini bırakmadım. Belki de bekledikçe daha çok güç emebilirdim. Elini bırakınca ağaçlara yöneldim, tam beş ağacın içinden geçtim. Beşinci ağaçtan sonra içimdeki enerjinin söndüğünü hissettim. Amara'ya dönüp gülümsedim, evet tezim doğru çıktı. Ne kadar süre güç uygulanırsa o kadar güç emiliyordu. Bir ara Peter ile ateş topu savaşına girmiştik. Birbirimize sırası ile ateş topları atıyorduk. O bana atınca ben emiyor, ona atınca da ya kaçıyor ya da topu kontrol ediyordu. O sırada aklıma bir şey geldi. "Hey Peter! Bana en güçlü ateş topunu yolla." Mümkün olan en ciddi yüz ifademi takındım. Amara bu dediklerim karşısında şaşkınlığını gizleyemedi. Peter ise alaylı biçimde gülerek "Emin misin? Sandığın kadar güçlü olmayabilirsin." Bu ukala ve alaylı gülüşü karşısında sinirlenmiştim. "Göndeeer!" diye bağırınca gözlerini ellerine dikip odaklandı. Sanırım gerçekten en büyük ateş topunu yapıyordu. Ateş topunu bana yollayınca hafif bağırdığını duymuştum. Başta panik olsam da sonrasında aklım başıma geldi. Şuan da kalkanım deli gibi parlıyordu. Onun sınırlarını zorladığımı biliyordum. Tek elimi ileriye uzattım ve ateş topunun sıcaklığını iyice hissettikten sonra ateş topunu gösteren elimi arkamdan dolaşarak yarım tur döndürdüm. Ateş topu da bana itaat ederek etrafımda yarım tur döndürdü ve şuan da Peter'ı gösteren elimi takip ederek Peter'a doğru ilerledi. Alaycı gülüşü silinen Peter son anda kendini sağa atarak kurtulmayı başardı ise de şuan da daha önemli bir sorun vardı. Ateş ağaca çarpmış ve etrafındaki ağaçlara da sekmişti. Ben yutkunurken orada olduğunu unuttuğum Amara tiz bir çığlık attı. Peter ise ağaçlara yaklaştı ve iki elini ağaçlara doğru uzattı. Gözlerini kapatmış bir şekilde konsantre olurken alevler dalgalanmaya başladı. Alevlar sanki sıvıymış gibi Peter'ın ellerine doğru akmaya başladı. Tüm alevler bittiğinde Peter önce bize doğru dönüp gülümsedi. Sonrasında yavaş adımlarla ormanın dışına doğru yürüdük.
Yürürken bir anda sendeleyecek gibi oldum. Gözlerim kararmaya başladı, daha doğrusu etraf bulanıklaşıyordu. En sonunda gözlerimi kapatıp kısa bir süre bulanıklığın geçmesini bekledim. Gözlerimi açtığımda ise şuan da olduğum yerde yani ormanda değildim. Bir evin içindeydim ve koşuyordum. Ama koşanın kendim gibi değil de sanki Daron gibi hissediyordum. Kulağa garip gelebilir ama bunu hissedebiliyordum. Şuan da Daron'ın gözünden görüyor olmalıydım. Daron koridorda koşarken odaların birinden gelen üç gölge varlığı görünce duraksadı. Elimi -yoksa Daron'ın eli mi demeliyim- ileriye uzanmasıyla koridorun sonundaki odadan gelen üç kişi havada asılı kaldı. Koşmaya devam eden Daron sağa dönünce evin giriş kapısını buldu. Kapıyı görünce ben de heyecanlanmış ve nefesimi tutmuştum.Tam kapıyı açtığında ve özgürlüğe kavuşacağında karşısında sarışın bir kız vardı. Ona tatlı tatlı gülümsedi ve elini uzatmasıyla elektrik akımı Daron'ın vücudunu buldu. Daron'ın yere yığılmasıyla görüş yok oldu ve olduğum yere döndüm. Amara'nın şaşkın bakışları altında yere düşüp bayıldım .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AÇIĞA ÇIKMIŞ
FantasyNormal bir hayat istediğinizde evren size tam tersini sunar. Tek istediğim sıradan bir hayattı. Fakat 17. yaş günümde namludan çıkan o kurşun ile işler değişti. En son hatırladığım bir grup gölge yaratıktı. Şuan ise karşımdaki gölge yaratık görünmey...