“En iyi atışın bu mu Daron?” elindeki enerji topunu son hız üzerime fırlattı. Enerji topu yolu yarılamışken elimi uzattım ve yumruğumu sıkmamla top yok oldu. Ardından başka bir enerji topunu son hız Kat’e fırlattım. Kat hınzırca gülümsedi ve top ona yaklaşmışken elini uzattı. Enerji topunu kendi etrafında yarım tur döndürüp üzerime gönderdi. Bense enerjiyi havada durdurmuş, ardından odaklanarak onu şekilden şekle sokmuştum. Önce bir at, ardından güneş, kılıç ve çiçek. Kat çiçek şeklini görünce sevinmişti. Bu boşluğunu fırsat bilerek sırıttım ve az önce çiçek şeklinde olan enerjiyi bir anda topa çevirerek üzerine hızla gönderdim. Bunu beklemeyen Kat bir şey yapamadan enerji topu ona çarptı ve kalkan gücü emdi. “Kaybettin!” zafer naralarıyla bağırmıştım. O ise yarı kızgın yarı gülümser ifadesiyle yanıma geldi.
Gücümü geri almamın ve Kat ile beraber ormana gelerek güçlerimi kullanarak pratik yapmamın üzerinden neredeyse iki saat geçmişti. Sürekli birbirimize enerji topu fırlatmamızdan olsa gerek Kat yorulmuştu ve biraz ilerideki tepeye çıkmayı önerdi. Beş dakikalık yürüyüşün ardından ormana göre daha yüksekte olan tepeye vardık. Ağaçlarla kaplı bu yerden; okul dahil bir çok yer az da olsa görünüyordu. Bir süre karşıyı izledikten sonra Kat elimi tuttu ve gözlerini kapattı. Bir iki saniye içerisinde elimi tutan eli parladı ve boştaki elini ileriye uzattı. Önümüzdeki kozalak yığınını önce havaya kaldırdı ve ardından onları hareket ettirmeyi başladı. Kozalaklar tek sıra halinde dizilmiş, ardından çember oluşturmuşlardı. O sırada Kat’in suratına baktım. Kozalaklara ciddiyetle bakıyor ve konsantre olmaya çalışıyordu. Bir ara stresten midir bilmem dudağını ısırdığını fark ettim. Anlaşılan zor bir şeyin şeklini kozalaklar ile yapmaya çalışıyordu. Kat derin bir nefes alıp rahatlayınca yüzümü ondan ayırdım ve kozalaklara döndüm. Kozalakları görünce yüzümü buruşturdum. Çatık kaşları, gözünü tamamen kaplayan gözlükleri ve incecik bir çizgi gibi olan dudakları ile kozalaktan yapılmış tarih hocamız karşımdaydı. Onun yüzünü -kozalaklardan yapılmış bile olsa- görmek berbattı. Kat “Bay Felix.” dedi sevinçle. Bense ona ‘ciddi misin’ bakışı attım ve ardından sırıtmaya başladım. Kat ise bunun nedenini anlayamamıştı. Elimi uzatarak yandaki büyük taş parçasını hedef aldım, taş havalandı ve elimin hareketi ile kozalaklara çarpıp hepsini devirdi. Kat ise kızgın ifadeyle beni oturduğum yerden havaya kaldırmıştı. Havalandığımda ellerimiz ayrılmış, Kat artık gücümü ememez hale gelmişti. Bu yüzden de havadayken olduğum yere düştüm ve kalçamın fena halde acıdığını hissettim. Şuanda gülen ise Kat’di. Bense Bay Felix’in o ciddi duruşu ve sert ses tonunun taklit ederek “Genç Bayan, bu yaptığınız hiç doğru bir davranış değil.” dedim. İkimiz de gülmeye başlamıştık. “Arkana bak.” Duyduğum bu incecik ses ile başımı arkaya çevirdim. Benden yaklaşık yirmi metre ileride bembeyaz tüyleriyle sevimli bir tavşan duruyordu. Tavşanın yüzüne baktım. Ardından gelen hışırtı ile yüzümü tavşanın hemen arkasındaki çalılığa kenetledim. Çalılığın arasındaki bir çift göz bizi izliyordu. O an kim olduğunu bilmediğim bu kişi ile göz göze geldim ve o kişi kaçmaya başladı. Bende ayağa kalkarak çalılığa doğru koşmaya başladım. Fakat ben çalılığa vardığımda etrafta kimse yoktu. Kat ise sorgular bakışlarla bana bakıyordu. “Bir an çalılarda birisi var sandım, benim paranoyaklığım.” diyerek gülümsedim ve eve doğru yürümeye başladık. Evimin önüne geldiğimizde Kat ile ayrıldım ve evden içeri girdim. Evde kimse yoktu ve sessizce gidip koltuğa oturdum. Neredeyse bir saat boyunca çalılıktaki göz göze geldiğim kişiyi düşündüm. En sonunda pes ederek odama gittim ve kendimi yatağa bıraktım.
Alarmın kulak tırmalayan sesiyle uyandıktan hazırlanıp, aşağı indim. Ama iştahım yoktu ve kahvaltı yapmadan evden çıktım. Bugün Kat okula biraz geç gelecekti. Bende kulaklığımı takarak yürümeye başladım. Okulda pek de eğlenceli geçmeyen bir günün ardından son ders için sınıfa yöneldim. Biraz geç kalmıştım ve arkalardaki boş bir sıraya oturdum. Kat benden uzakta Amara ile birlikte oturuyordu. Tarih hocamız Profesör Felix tüm sevecenliği ile(!) sınıfa girdi ve derse başladı. Her ne kadar onu dinlemeye çalışsam da dediklerinden pek bir şey anlamıyordum. Zaten oldum olası tarihi sevememiştim. Dersin bitmesine yaklaşık on dakika kala kitabını kapattı ve konuşmaya başladı. “Evet, artık dönem ödevlerinizi alma vaktiniz geldi. Şimdi sizi ikişerli gruplara ayıracağım. Bana herhangi bir tarihi olayı rapor halinde hazırlamanızı istiyorum.” lafını bitirdiğinde sınıftan sesler yükselmişti. Profesör Felix kısa bir bağırışı ile tüm sınıfı susturdu ve ikili grupları açıklamaya başladı. Katherine Amara ile birlikte ödev hazırlayacaklardı. Profesör Felix Peter’ı ise sınıfta adını bilmediğim kendi halindeki bir erkek ile eşleştirmişti. Sınıfın neredeyse tamamı eşleştirilmiş ama hala adım okunmamıştı. En sonunda “Daron” kelimesini duyunca kafamı kaldırdım. Ardından ödev eşimin ismi okundu. “Aria” O an yutkundum. Aria…. Benim gibi gücünü geliştirmek için tesise gidiyordu ve onun gücü dokunduğu kişiyi felç edebilmesiydi. Bu gücünü Kat üzerinde denemesi sayesinde Kat ondan nefret ediyordu. Neredeyse tüm okulla yatmış olmasının yanı sıra beni de gözüne kestirmiş olması Kat’in nefret ve öfke saçan bakışlarını gayet iyi bir biçimde açıklıyordu. O sırada başımı Aria’ya çevirdim, sevinçle bana bakıyordu ve göz göze geldiğimizde bana göz kırptı. Ardından başımı Kat’e çevirdim. Aria’ya doğru dönmüş, her an üzerine atlayabilecekmiş gibi bir ifadesi vardı. Neyse ki tam zamanında zil çalmıştı ve nefesimi tuttuğumu fark etmemiş olarak tuttuğum nefesimi verdim. Sınıfın neredeyse tamamı çıktığında ayağa kalktım. Ayağa kalkmamla Aria yanıma geldi ve elini omzuma koyarak “Ne zaman buluşuyoruz? Şey… Ödev için.” dedi. Ne diyeceğimi bilemiyordum ki bir anda yanda beliren Kat son hızla Aria’nın omzuna çarpınca kız sendeledi ve sıraya tutunmasaydı az kalsın yere düşecekti. O sırada içimden her ne kadar gülme isteği gelse de gülmemek için dudağımı ısırdım. Kat “Nasılsın aşkım?” diyip, Aria’nın gözlerinin içine bakarak dudağımdan öptü. Bense tepkisiz halde Kat’e sarıldım ve sınıftan çıktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AÇIĞA ÇIKMIŞ
Viễn tưởngNormal bir hayat istediğinizde evren size tam tersini sunar. Tek istediğim sıradan bir hayattı. Fakat 17. yaş günümde namludan çıkan o kurşun ile işler değişti. En son hatırladığım bir grup gölge yaratıktı. Şuan ise karşımdaki gölge yaratık görünmey...