Derin bir nefes al Daron ve ona kadar say. Bir, iki, üç... Kendimi sakinleştirmeye çalıştıktan sonra içeri girip kapıyı kapattım. Kapı kapanınca herkes bana döndü. Annem, babam, kardeşim Kevin ve o. Annem söze girene kadar orada dikilmiştim. "Daron bak arkadaşın Daniel gelmiş." Daniel ayağa kalkmış kollarını bana doğru açarak gülümsüyordu. Tabi bu yapmacık tavırlarına gülümsemek denebilirse. Ben ise hiç oralı olmayarak boş bir koltuğa geçtim ve düşünmeye başladım. Bu Daniel adlı gölge yaratık neden evime gelmişti ve neden ailemle sohbet ediyordu? Sorularıma cevap bulamıyor, cevap bulamadıkça kendi içimde kuduruyordum. Gitgide artan öfkemi kontrol etmeye çalışırken ayağımı hızla yere vurmaya başladım. Annem ayağa kalktı ve yemeği hazırlamaya gideceğini söyleyerek mutfağa gitti. Ardından da babam peşinden mutfağa gitti. Onlar mutfağa girer girmez içimde biriktirdiğim öfkeyi serbest bıraktım ve Daniel elini garip sesler çıkararak elini boğazına götürdü. Nefes almaya çalışıyordu ama öfkemden kontrol edemediğim yeteneğim ile onun nefes almasını engelliyordum. İşin doğrusu içimdeki öfkeyle birlikte bu halinden zevk almıyor da değildim. O an bunu düşünmüş olmama şaşırmıştım. Ben, kim olursa olsun birisinin acı çekmesinden zevk almayan ben, biraz önce Daniel'ın nefes alamayışından gülümsemiştim. Şaşkınlığımla beraber öfkemi kontrol altına alarak onu serbest bıraktım ve Daniel derin nefesler aldıktan sonra ona sordum. "Neden buradasın?" Yüzünde alaycı bir ifade oluştu ve bu ifadesi beni çıldırtıyordu. "Bunu hemen söylersem, işin eğlencesi nerede olur Daron?" dediğinde biraz önceki düşüncelerimden sıyrılarak üstüne atıldım ve yumruğumu yüzüne yapıştırdım. O sırada ikimizde koltuktan yere düştük. Yere düşerken altta kalmanın şanssızlığı ile yumruğu yüzüme yediğimde irkildim ve Daniel'ı üstümden ittirdim. Ayağa kalktığımda Daniel üzerime atılmıştı. Mideme yumruğu yediğim sırada afallamıştım ve içimdeki karanlık enerjiyi serbest bıraktım. Enerji Daniel'in göğsüne çarptığı gibi içinden geçti. Karanlık enerjinin sırtından çıkması ile Daniel'in gözü kapandı ve olduğu yerde düştü. Baygın haldeki Daniel'ı ne yapacağımı bilemez halde düşünürken elimi oynattığım gibi onu havalandırdım ve üst kattaki odama taşıdım. Aşağıdan annemin sesi duyuldu. "Daron nerdesiniz?" Kapıyı hafif açarak o an aklıma gelen ilk yalanı uydurdum. "Ders çalışıyoruz anne, bir an önce bitirmeliyiz." Kapıyı kapatıp arkamı döndüğümde ise karşımdaki Daniel belirdi. Beni ittirdiği sırada sırtımı kapının koluna çarpınca inlemiştim. Elimi sırtıma götürürken havada yumruğu görünce diğer elimi uzattım ve Daniel'ı odanın diğer ucuna fırlattım. "Beni rahat bırak Daniel, benden ne istiyorsun?" bağırarak söylemiştim. Daniel yine o alaycı ifadesini takınmıştı. "Yeterince açık değil mi? Senin güçlerini istiyorum Daron." dediğinde afallamıştım. "Benim güçlerim mi, nasıl?" Evet sorum basit ama bir o kadar da karmaşıktı. "Bir arkadaşım var, o da bizim gibi. İki kişi arasında özel güçleri kalıcı olarak aktarabiliyor. Çok güzel değil mi? Aynı senin güçlerinin bana geçeceği gibi." Alaycı ifadesi ile birlikte gülmeye başlamıştı. İyice sinirlenmiştim ve karanlık bir enerji topu yaratmak için elimi havaya kaldırdım. O sırada Daniel bir kuşa dönüşüp pencereden uçarak kaçtı. Arkasından pencereye baktığımda çoktan gözden kaybolmuştu. Ben ise sırtımın acısıyla kendimi yatağa attım.
Uyandığımda daha geceydi. İşin tuhaf yanı ayakta dikilmiş olmamdı. Etrafıma baktığımda ise karşımda o vardı. Tüm güzelliği ile Kat uyuyordu. O an bunun gerçek değil bir rüya olduğunu anladım. Ama yine de yanılmıştım. Sesle birlikte başımı pencereye çevirdim. Kapkara bir karga pencereye konmuştu. Bu oydu, Daniel... Gözlerimi açtığım gibi ayağa fırladım. Fırlamamla beraber başıma çok keskin bir ağrı girdi ve kalktığım gibi yatağa tekrardan oturdum. O an aklıma yataktan bir anda fırlamamam gerektiğini not ettim. Baş ağrısının geçmeye başlamasıyla ayağa kalktım ve ses çıkarmamaya özen göstererek evden dışarı çıktım. Kat'in evine gelince odaklandım ve kilidin açılma sesiyle içeriye girdim. Oturma odasındaki loş ışıkta parmak uçlarımla Kat'in odasına doğru ilerliyordum. Kat'in odasına vardığımda sessizce kapıyı açtım. Daniel ellerini Kat'in saçına doğru uzatıyordu. Tereddüt etmeden enerjiyi Daniel'a gönderdim ve onu duvara çarptırdım. Onu elimle havaya kaldırdığım anda üzerine doğru koştum ve boğazına yapıştım. Koridordan gelen ayak seslerinin Kat'in annesine ait olduğunu düşünerek boştaki elimi kapıya uzattım ve kapının kapanmasıyla beraber kilit sesi duyuldu. O sırada uyanmış olan Kat şaşkın gözlerle bana bakıyordu. Aldırış etmeden Daniel'a döndüm. "Eğer bir daha benim veya Kat'in çevresinde olursa-" Lafım yarıda kalmıştı. Şuanda zihnimin ikiye bölündüğünü hissediyordum. Bir yanım karşımdaki Daniel'ı boğmak istiyor, diğer yanım ise... Çok garip bir şekilde kapıyı açmak istiyordu, evet dönüp kapıya doğru ilerleyerek kapıyı açmak. Gözlerimin parladığını hissettim ve arkamı dönüp kapıya doğru ilerlemeye başladım. Bileğimi kavramış olan el ile başımı yana çevirdim. O an bileğim ve elimi tutan el parlamış, aynı zamanda gözümün parlaklığının yok olmuştu. Kat hızlı olarak konuşmaya başladı. "Annem seni kontrolü altına alarak kapıyı açtırmaya çalışıyor, onunla birlikte buradan gidin." diyerek pencereyi gösterdi. Parmağını takip ettiğimde Daniel'ın çoktan kaçtığını fark ettim. Tereddüt etmeden koşarak ilerledim ve pencereden atladım. Zaten evleri yüksek değildi. Bu sayede bahçeye atlayarak evlerinden uzaklaştım. Yatağa aynı günde iki kez yorgun halde başını koyduğumda bir türlü uyku tutmamıştı. Her an o şeytanın rahatlıkla Kat'e ulaşabiliyor olması fikri beni yiyip bitiriyordu. Vücudumun yorgunluğunu üstüne kendi kendimi strese soktuktan sonra uyuyakaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AÇIĞA ÇIKMIŞ
FantasíaNormal bir hayat istediğinizde evren size tam tersini sunar. Tek istediğim sıradan bir hayattı. Fakat 17. yaş günümde namludan çıkan o kurşun ile işler değişti. En son hatırladığım bir grup gölge yaratıktı. Şuan ise karşımdaki gölge yaratık görünmey...