Eve girdiğimde kimse yoktu. Annem ile babam işte olmalıydılar. Kardeşim muhtemelen odasındaydı. Hemen babamın çalışma odasına gittim. Orasını aynı zamanda kütüphane niyetine de kullanıyorduk. Babam kitap okumaya bayılırdı ve kitaplarına çok özen gösterirdi. Odaya girdiğimde hemen karşımda 3 tane dolap vardı. Dolaplar ahşaptan yapılma ve hepsi ağzına kadar kitap doluydu. İlk dolaba yaklaştım ve cam bölmeyi açtım. Bu bölüm bizim güçlerimiz ve neslimiz hakkındaki kitapların olduğu bölümdü. Kitabı elimi almam ile birlikte kırmızı koltuğa geçtim. Bu koltuğu babam özellikle kitap okumak için almıştı. Aslına bakarsan koltuk çok rahattı ve kitap okurken insanın bu rahatlıkta uyuyası geliyordu. Şuan da bunları düşünemezdim. Düşünmem gereken daha önemli bir konu vardı. Aynı anda nasıl iki güce sahip olduğum gibi. Durumdan şikayetçi değildim ama ya bu bir tersliğe işaret ise?
Aradığım şey bu kitapta yoktu. Oturduğum yerden elimi havaya kaldırdım. Güçlerimiz hakkında bir kitap vardı. Fazlasıyla eski ve kalın olan bu kırmızı kitabın aradığım soruya cevap vereceğini umdum. Birkaç saniye gelmeden kitap elimdeydi. Gülümsedim ve araştırmaya devam ettim. Sayfalar çok eski ve tozluydu. Bazı kısımları okumakta güçlük çekiyordum. Kapı kilidinin açılma sesiyle başımı kitaptan kaldırdım. Acaba bu olanları aileme söylemeli miydim? Ne olursa olsun bu denli önemli bir şeyi onlardan saklayamazdım.
İçerideki koltuğa geçip onların eve girişini izledim. Sonrasında olanları onlara anlatmaya başladım. Geleceği görme kısmını anlattığımda bir saniyeliğine de olsa babamın gözleri büyümüştü. En sonunda babamın suratı fazlasıyla ciddi iken, annemin gözlerinden tedirginlik akıyordu. Bu hiçte iyiye işaret değildi. Sonrasında babam tek kelime etmeden içeri gitti ve beş dakika önce incelemeye başladığım o kalın, kırmızı kitabı getirdi. Kısa bir süre sayfaları çevirdikten sonra da durdu. Babam genzini temizledi ve konuşmaya başladı.
"Daron, annenle ben yıllarca bunun olmamasını ümit ediyorduk. Ama sonunda gerçekleşti. Bundan yüzyıllar önce bir adam vardı. O da bizim gibi özel birisiydi ve onu daha da özel yapan şey o bir koruyucuydu. Onun da senin gibi birden fazla özel gücü vardı. Sonrasında gölge yaratıklar geldi ve o bizim halkımızı onlardan korudu. Biz gölge yaratıkların tamamıyla yok olduğunu sanıyorduk ama aslında yok olmamışlardı. Daron, gölge yaratıklar geldiğinde tıpkı o adamın yaptığı gibi sende bizi koruyacaksın. Sen bunun için seçilmiş kişisin. Ve o kurtardığın kız. Kehanete göre o da seni kurtaracak." Her şey kabulümdü ama o son kısım, Katherine'ın yardımcı olma kısmı, işte o gerçek olamazdı. Sırf kehanet yüzünden hiç bir suçu olmayan, masum birisini bu işe bulaştıramazdım.
Sinirlenmeye başlamıştım ve ayağa fırladım. "Hayır o bu işe bulaşmayacak." Sonrasında babam kitabı bir sayfa çevirdi ve bana doğru yöneltti. Kitabı elime alıp, baktığımda bunların kaçınılmaz olduğunu anladım. O sayfada ben yerde yatıyordum ve üstüm başım kan içindeydi. Katherine ise bana elini uzatmış, kalkmama yardım ediyordu. Şu bir gerçekti ki bu kitap yüzyıllar öncesinde yazılmıştı. Bu da demekti ki ne kadar istemesem de Katherine bu işe bulaşacaktı. Onu ne olursa olsun korumalıydım.
Daha da sinirlenmemek için kendimi sokağa attım. Önüme doğru bakmış, iki dakika önce evde olanları düşünüyordum. Daha yeni tanıştığım kız; bana bir savaşta yardım edecekti. Sıradan bir hayat için geldiğimiz bu yerde bir koruyucu olduğumu öğrendim. Ben bunları düşünmüş, önüme boş boş bakarken bir anda dengemi kaybettim. Karşımdan gelen kapüşonlü birisine çarpmıştım ve az kalsın o kişi düşecekti. Refleks olarak elimi uzattım ve o kişinin düşmemesi için kolunu yakaladım. Başı yere bakıyordu ve yüzünü kapüşonu yüzünden göremiyordum. Birkaç saniye bile geçmeden içimi bir his kapladı.Bu hissi tanıyordum; Katherine ile el sıkıştığım zaman. Ben bunları düşünürken etraf bembeyaz olmuştu.
Sonrasında bembeyaz olan boşluk şekillenmeye başladı ve artık evimin içindeydim. İlk önce neler olduğunu anlamak için etrafıma bakındım. Sonrasında kapı güçlü bir tekmeyle açıldı. Karşımda kapüşonlu birisi vardı. Evet bu kapüşonu hatırladım. Biraz önce çarptığım ve şuan da kolunu tuttuğum kişiydi bu. Başını hızla çevirerek etrafı tarıyordu ama bir sıkıntı vardı. Yüzü görünmüyordu. Başında yine kapüşon vardı ve yüzü kapkaranlıktı, sanki gölge gibi. İşte o an anladım. Bu onlardan biriydi. Gölgenin yaratıklarından biriydi. Bunu anlamamla şuan ki zamana dönmüştüm.
Kolumu tiksintiyle çektim ve o da hemen kaçmaya başladı. Ne yapacağımı bilmez halde peşinden koştum. Benden daha hızlı koşuyordu. Sokağı dönmüştü, birkaç saniye geçmeden ben de köşeye geldim ama hiçbir yerde yoktu. Sanki uçup, buharlaştı veya gölge... İçimden bir yığın küfür salladım ve eve doğru yürümeye başladım. Eve vardığımda hava kararmak üzereydi. Güneş kızıllığı ile etrafı son kez aydınlatıyor, yerini yıldızlara bırakıyordu. Eve girdiğimde evdeki herkes sofraya oturmuş,yemeklerini yiyorlardı. Sanırım onlara sinirli çıkışım boşunaydı. Yanlarına gidip onlardan özür dilemeye karar verdim. Sonrasında annem tebessüm ederek "Bu olanları hiç birimiz istemezdi. Lütfen kendini veya bir başkasını suçlama. Hadi yemeğini soğutma." diyerek oturmuş olmam gereken boş sandalyeyi işaret etti. Sanırım sokakta çarptığım o gölge yaratık ya da adı her neyse ondan şuanlık bahsetmesem daha iyi olacaktı. Bugün yeterince telaşlanmıştık.
Yemeğin sonlarına doğru babam "Bildiğin üzere ileride gölge yaratıklarla savaşman gerekecek. Bu yüzden güçlerini geliştirmeli ve hazırlıklı olmalısın. Haftanın üç günü okula gitmek yerine bir tesise gideceksin. Orada sana güçlerini keşfetmene yardımcı olabilecek öğretmenler ve gerekli tüm malzemeler var. Ayrıca orda senin gibi güçleri olan kişilerle de tanışabilirsin. Kardeşin Kevin da senin gibi oraya gidecek." diyerek gülümsedi ve yemeğinden bir lokma aldı. Ne düşünmem, ne söylemem gerektiğini bilmiyordum. Bir yanım sıradan bir hayat istiyor ve bunlardan uzaklaşmak istiyordu. Ama şunu iyi biliyordum ki bundan kaçış yoktu ve kendimi hazırlamalıydım. Sonrasında pes etmiş vaziyette odama çıktım ve kendimi yatağa attım. Gözlerimi tavana dikmiş babamın kırmızı,kalın kitaptan bana gösterdiği resmi düşünüyordum. O resimde neredeydim, neden kanlar içindeydim, Katherine beni nasıl bulmuştu, daha da önemlisi orada neler olmuştu ve neler olacaktı? Ben bunları düşünürken uykuya dalmıştım.
Kitaptaki Daron'ın kanlar içinde olduğu ve Katherine'ın ona yardım ettiği sahneyi medyada görebilirsiniz.
Lütfen oylarınız ve yorumlarınızı eksik etmeyin.
Çok teşekkürler :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AÇIĞA ÇIKMIŞ
FantasíaNormal bir hayat istediğinizde evren size tam tersini sunar. Tek istediğim sıradan bir hayattı. Fakat 17. yaş günümde namludan çıkan o kurşun ile işler değişti. En son hatırladığım bir grup gölge yaratıktı. Şuan ise karşımdaki gölge yaratık görünmey...