Merhaba ben Batuhan Vural :D
Umarım hikayemi beğenirsiniz...
Güneşin ilk ışıkları gözüme iliştiğinde, ben hala ellerim başımın arkasında birleşmiş halde gözümü tavana dikmiştim. Buraya taşınalı sadece iki ay olmuştu. Burası sessiz ve sakin bir yerdi ve buraya gelişimizin bir amacı vardı. Sıradan bir hayat... Evet sıradan bir hayat istiyordum. Çünkü ne ben ne de ailem sıradan değildik. Biz özel varlıklardık. Hemen kendimi beğenmiş sanmayın, biz kendimizi böyle adlandırıyoruz. Türümüzün ismi aslında Origan.
Yüzyıllardır süren bu tür aslında insandan farklı değildir. Sadece kanımızda dolaşan bir madde bizi bir yetenek üzerinde etki sahibi yapıyor. Böylece herhangi bir yeteneğe sahip oluyoruz. Bu yetenek hızlı koşmadan tutun hayvanlarla anlaşabilmeye kadar birbiriyle alakasız şeyler olabiliyor. Ben de bir yeteneğe sahibim. Nesneleri hareket ettirmek. Daha yeteneğimi mükemmelleştirmiş değilim. Çünkü yeteneğimi kazanalı sadece iki ay oldu. Biz Origanlar genellikle 16-17 yaş civarlarında yeteneğimizi elde ederiz. Benim yeteneğimi elde edişimin hikayesi ise pek de hoş değil.
Her şey bundan iki ay önce olan 17. doğum günü partimde başlamıştı. Havuz başında verilmiş olan bu partide okulun yarısı çağrılmıştı. İnsanlarla ilişkim o kadar iyi değildi. Partiye dair her şeyi kardeşim organize etmişti. Tabi kolilerce içkiye alabilmek için babama bir hafta yalvarması gerekmişti. Sonunda annem onaylayınca babam da isteksizce kabul etmişti.
Parti oldukça güzel ilerliyordu. Herkes keyfince dans ediyor ve içkilerinden yudumluyorlardı. Gecenin ilerleyen saatlerinde herkes dağılmış, geriye sadece 4 kişi kalmıştık. Bir masanın etrafında toplanmış, havadan sudan konuşuyorduk. Konuşuyorduk diyorum ama kimse kimseyi dinlemiyordu. Hepimiz kör kütük sarhoş bir haldeydik. Ben ise masada sızıp kalmamak için kendi içimde mücadele ediyordum.
Matt masadan ayağa kalktığında kafamı kaldıramayacak kadar yorgundum. Duyduğum klik sesi ile meraklanıp zorla da olsa kafamı kaldırdım. Matt elinde on sekizine basar basmaz aldığı silahı tutuyordu. Sonrasında silahı incelemeye başladı. Şuan da elinde silah tutmasını dert etmiyorduk. Çünkü Matt iyi birisiydi ve gösterişi az çok severdi. Fakat sonrasında silahını sallamaya başladı. Aslında sallanan silahı değil kendisiydi. İçkinin etkisiyle dengesini sağlayamıyordu. Ona silahını bırakmasını defalarca söylememize rağmen silahını bırakmaya hiç de niyeti yoktu. Bir kaza çıkmadan önce onu durdurmam gerektiğini düşünerek ayağa kalktım. Ona doğru bir adım atıp tam durmasını söyleyecekken geriye doğru adım attı ve bana bağırdı. Sanırım ona bir şey yapacağımı sanıp korkmuştu. İleriye doğru sendelemesi ile korkulan oldu. Silah ateş almıştı ve gözlerim dehşet içinde kocaman oldu. Ona doğru elimi uzatıp "Hayır!" diye bağırdım. Gözümü kapatıp kendimi ölümün kollarına bıraktım. Fakat bir terslik vardı. Hala bir şey olmamıştı. Tamam sonuçta hayatta defalarca kez ölmüyorduk. Ama en azından bir acı bekliyordum. Gözlerimi açtığımda bana şaşkınlıkla bakan üç çift göz ve havada asılı kalmış bir mermi vardı. Evet havada asılı kalmış bir mermi...
Gördükleri karşısında dehşete düşmüş olan Isabel çoktan bayılmıştı. Ne yapacağımı bilememiştim. Bu nasıl olmuştu veya bunu ben mi yapmıştım? Yaptıysam nasıl yapmıştım? Aklımdan binlerce soru geçiyordu ama şuan da düşünmem gereken ne yapacağımdı. O sırada Matt Isabel'in koluna girdi. Hepsi bana tiksinti dolu bakışlar atarak oradan uzaklaştılar.
Bunları aileme anlattığımda ilk yaptıkları iş taşınmak oldu. Hem de bana hiç bir şey anlatmadan...Eğer bir Origan iseniz gücünüzü insanlardan saklamak en iyisidir. İnsanlar bilinmeyenden korkarlar. Eğer varlığınızı öğrenirlerse ya korkup sizden kaçarlar ya da güç sahibi olmak isteyip sizi bir şekilde ele geçirir ve sizi deney faresi gibi kullanırlar.
Bu sebeple biz de iki ay önce buraya taşındık. İki aydır her şey güzel gidiyordu. Fakat şuan da benim için önemli bir sorun vardı. Okul... Okulla aramda bir sıkıntı yoktu. Problem yeni arkadaşlar edinmekti. Yeni birileriyle tanışmak ve onlarla arkadaş olmak konusunda berbattım. Sanırım bu konuda garip bir şekilde utangacım.
Ben bunları düşünürken annemin boğazını temizlemesiyle kendime geldim. Ne kadar süredir orada bana bakıyordu bilmiyorum. Sonrasında "Dalıp gitmişsin. İlk günden okula geç kalmak istemezsin." diyerek güldü ve bana gel işareti yaparak aşağıya gitti. Bende yüzümü yıkamak için banyoya gittim. Yüzümü yıkarken gözüm aynaya ilişti. Kahverengi saçlı, yeşil gözlü, kumral ve hafif uzun boyluydum. Başımı yana eğmiş karşımdaki bir çift yeşil göze gözlerimi diktim. Gözler bana tedirginlikle bakıyordu. Sıradan bir yaşam için geldiğimiz bu yerde gerçekten de sıradan bir hayat yaşayabilecek miydim?
YENİ OKUYUCULARIMA NOT!!!
Zamanla yazım şeklimin, hikâyeyi anlatma biçimimin ve bölüm uzunluğunun geliştiğini düşünüyorum. Bu yüzden ilk bölümleri beğenmeyen okuyucularımın kitabıma 8-10 bölümlük şans tanımasını istiyorum. Pişman olmayacaksınız :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AÇIĞA ÇIKMIŞ
FantasyNormal bir hayat istediğinizde evren size tam tersini sunar. Tek istediğim sıradan bir hayattı. Fakat 17. yaş günümde namludan çıkan o kurşun ile işler değişti. En son hatırladığım bir grup gölge yaratıktı. Şuan ise karşımdaki gölge yaratık görünmey...