"Daron durduğun yerde dur artık. Sürekli volta atıp duruyorsun. Seni izlemekten başım döndü." Amara'nın sesi biraz hüzünlü biraz da kızgın çıkmıştı. Son yarım saattir çaresiz halde beklemekten başka yapabileceğim bir şey yoktu. Kat'in yarasını ilk yardım malzemeleri ile bir nebze olsun iyileştirmiştik ama hepimiz biliyorduk ki bu yeterli değildi. Defalarca döndükten sonra volta atmayı bıraktım ve ellerimi başımın arasına alarak oturdum. Kat'i kurtarmak için düşünüyor, düşündükçe ise kendimi delirecek gibi hissediyordum. Peter söze girdi. "Neden onu hastaneye götürmüyoruz?" Benden önce Bay Elton söze girdi. Okuldan buraya gelmemiz beş saatimizi aldı. Hastane daha da uzakta. Oraya varana kadar kan kaybından dolayı her şey çok geç olabilir. Peter anlamış bir ifade ile başını hala uyumakta olan öğrencilere çevirdi ve gözlerini oraya kenetledi. Tekrar önüme döndüm ve gözlerimi kapatarak bir deli gibi sallanmaya başladım. Sallandıkça sallanasım geliyordu ve o an kendimi gerçekten delirmiş gibi hissettim. Bu his beni korkutmaya yetmişti. Bu histen kurtulmak için gözlerimi açtım. Fakat etraf bomboştu. Daha doğrusu etraf ağaçlarla kaplıydı ama Amara, Peter ya da Kat hiç birisi ortalıkta yoktu. Aslında ben öyle sanmıştım. Yan tarafa baktığımda uzaktan bir kız gördüm ve onu görür görmez tanıdım. Bu Katherine idi. Koşarak ona yaklaştım. Fakat yanına vardığımda kaybolmuştu. Onu bulmak umuduyla hızlıca etrafımda bir tur attım. Fakat ortalıkta yoktu. O an yanımdaki göl gözüme çarptı. Eğilip göle baktım. Sudaki yansıma benim değil Kat'in yüzüydü. Yansımadaki yüz ile göz göze geldiğim anda ürpererek arkaya sıçradım ve sıçramamla sırtımı banka çarptım. Karşımda Peter, Amara, Bay Elton hepsi bana boş gözlerle bakıyorlardı. Yan tarafıma baktım. Kat hala yaralı bir halde yatıyordu. O an anladım. Biraz önce gördüğüm görüştü. Fakat görüşün bana bir anlam ifadesi etmesi, bir yol göstermesi gerekirdi. Düşündüm. Karşımdakiler hala benden bir açıklama beklerken düşünmeye devam ettim. Yansımamdaki Kat'in yüzünü düşündüm. Suda gerçek olamayacak derecede güzel görünüyordu. Gerçek olamayacak derecede.
"Buldum!" diye bağırdım. Hepsi birden bana baktılar. Ağzımdan çıkacak tek bir kelimeye bakıyorlardı. "Bunu bu kadar süredir fark edemememiz resmen aptallık. Halisünasyon. Hatırlasanıza Kat biz halisünasyondayken kalkan gücünü kullanamıyordu. Yani korumasızdı. O yüzden eğer onun yarattığı halisünasyona girersek orada kalkanı olmadan onun üstünde Bay Elton gücünü kullanabilir." Uzun bir sürenin ardından ilk defa yüzüm gülüyordu. Amara söze girdi. "İyi de Kat halisünasyon yaratalı saatler oldu. Hala halisünasyonda olup olmadığını nasıl bileceğiz." dedi. Bay Elton Amara'ya dönerek konuştu. "Kilit noktaya vardığında ne kadar gücünü kullanmaya devam edersen o kadar kilit noktada kalmaya devam edersin. Kat hala iyileşmedi. Yani demek ki hala kilit noktada. Dolayısı ile hala halisünasyonun içinde." Başımı sevinçle onayladım. "Bay Elton, hadi yapalım şunu." dedim. Bay Elton başıyla onayladı. Kat'in yanına giderek elini omzuna koydu. Ardından bize baktı ve gözlerini kapattı. Bİr kaç saniye içerisinde etraf dönmeye başladı ve hemen ardından kendimizi tekrardan ormanın içinde bulduk. Amara, Peter, Bay Elton hepsi yanımdaydı. Ama O etrafta yoktu.Etrafımda tur attım. Evet yoktu. "Nerede Kat?" diye sordum. "Gücünden dolayı hala bilinci açık olabilir. Dolayısı ile burada istediği gibi davranabilir. Unutma Daron, Kat şuanda kilit noktada. Bu yüzden her şey mümkün." dedi Bay Elton. Ne demek istediğini tam olarak anlamamış olsam da başımla onayladım. Ardından dağılma kararı aldık. Amara ile Peter ormanın derinliklerine doğru gittiler. Bay Elton ise tepedeki açıklık bir alana doğru yürümeye başladı. Tepeden Kat'i görmeyi umuyordu. Her ne kadar düşmanım da olsa şuanda yaptıklarını hiçe sayamazdım. Bende ağaçların git gide azaldığı yöne doğru ilerlemeye başladım.
Ağaçlar artık yok denecek kadar azalmıştı. Karşımda ise bir göli vardı. Gölün yanında ise küçük bir ev. Eve doğru ilerledim ve kapıyı açtım. Ev iki odadan oluşuyordu. Eve girdiğimde ilk odanın duvarını inceledim. Duvarda çok fazla sayıda çerçevelenmiş fotoğraflar duruyordu. Fotoğraflara biraz dikkatli baktığımda bunun Kat'in anıları olduğunu anladım. Çünkü şuanda tam karşımda duran fotoğraf daha önce Kat'in evinde gördüğüm Kat'in küçüklük fotoğrafıydı. Fakat başka bir şey dikkatimi çekti. Birlikte olduğumuza emin olduğum fotoğraflarda ben yoktum. Okul şenliğinde Peter ikimizi yan yana çekmişti. Arkadaki yürüyen çocuğu bile hatırlamıştım. Fakat fotoğrafta Kat'in yanındaki yer yani benim oturduğum yer boştu. Hızla diğer odaya yönelme kararı aldım. ŞU an için aklımdan geçenler beni korkutuyordu. Diğer odanın kapısına geldiğimde içimde bir heyecanla kapıyı açtım. Kat yatakta uyuyordu ve karnında kana dair hiç bir iz yoktu. Yüzümde bir mutlulukla yanına gittim ve eğilerek saçını okşadım. Fakat saçına dokunur dokanmaz gözlerini açtı ve şunu söylemeliyim ki daha önce Kat'i böyle korkutucu bakışlarla görmemiştim. Göz göze geldiğimiz anda elini uzattı ve beni duvara fırlattı. O an için birkaç kemiğimin kırıldığına yemin edebilirdim. "Sen kimsin?" ağzından çıkan bu iki sözcük hayretler içinde kalmama sebep olmuştu. "Kat benim Daron." dedim hüzünlü bir ses tonuyla. Anlamamış bakışlarla bir süre bana baktı. Yanına gidip olanları anlatmak istiyordum ki elini havaya kaldırınca yanına gitmekten vazgeçtim. Kısa bir süre yatışmasını bekledim. Ardından ona olanları anlattım. Sevgili olduğumuzu, daha önce başımıza gelen olayları, halisünasyonu, bıçaklandığını. Bana pek inanmayan bakışlarla bakıyordu ama bir yandan da dinlemeden edemiyordu. Konuşmam bittiğinde gözlerimin içine baktı. "Pekala bu dediklerini kanıtla." dedi. Kanıtlamak mı? Cebimi yokladım. Telefonumdan onunla olan fotoğraflarımı gösterebilirdim. Ardından telefonumu çadırda bıraktığımı farkederek kendime bir yığın küfür ettim. Kapının sert bir biçimde açılmasıyla içeriye Amara ile Peter girdi. Amara sevinçle Kat'e sarılmak için ilerlerken ben onu uyaramadan duvara savruldu. Bir kaç saniye içinde Bay Elton içeriye girdi. Kat Bay Elton'ı görünce yüzü renkten renge girdi ve ağzını açması ile herkesin yere diz çökmesine sebep olacak derece bağırdı. Ama bu normal şartlarda yapılabilecek bir bağırma değildi. Özel bir güçle yapıldığı belliydi. Bunun nasıl yapabileceğini düşünürken halisünasyonu o yarattığı için burada istediğini yapabileceğini fark ettim. Bağırışı git gide artıyordu ve duvarın çatlamaya başladığını fark ettim. Az daha devam ederse evi bile yıkabilirdi. O an aklıma dank etti. "Buldum!" diye bağırdım. Bağırmamla Kat sustu ve hepimiz derin bir nefes aldık. Kat'e baktım ve "Dışarı gel." diyerek dışarı çıktım. Önce Kat ardından da diğerleri dışarı çıktı. Bense gölün yanına varmış ve yere diz çökmüştüm. Yanıma oturmasını belirten bir işaret yaptım ve gelmesini bekledim. Ardından ona suyu işaret ettim. İkimiz de aynı anda suya baktık. Daha doğrusu sudaki yansımamıza baktık. Tıpkı görüşümde gördüğüm gibiydi. Benim yansımamda Kat'in yüzü, Kat'in yansımasında ise benim yüzüm vardı. Gülümseyerek Kat'e baktım. O da bana gülümsüyordu. İkna olmuştu. "Pekala buradan kurtulmam için ne yapmam gerekiyor." dedi. Bay Elton'a baktım. Başıyla onayladı ve Kat'in yanına diz çöktü. "Pekala Kat. Üzerinde fazla güç uygulamam gerekiyor. Bu biraz canını yakabilir." dedi. Kat başıyla onayladı ve son kez bana baktı. Ona gülümseyerek desteklemek için elini tuttum ve bırakmadım. O da elimi gülümseyerek sıktı ve gözlerini kapattı. Bay Elton'da onunla birlikte gözlerini kapattı ve ellerini Kat'in omuzlarına koydu. Elini koyması ile parlaması bir oldu. Parlama önce sarıyken sürekli renk değiştiriyordu. Sarı, kırmızı, turuncu ve siyah. Siyah daha önce olmadığı kadar parlıyordu. Havaya baktım. Kara bulutlar tepemizde dolaşıyordu ve şimşekler çakmaya başladı. Fakat şimşekler çok şiddetli çakıyordu. Kat'e baktım. Gözlerini sıkmış ve alnı kırışmış halde dayanmaya çalışıyordu. Bay Elton ise daha fazla güç uyguluyordu.. Nedenini bilmesem de içime bir huzursuzluk dolmuştu. Başımı arkaya çevirdim. Peter'ın ellerinden ateş çıkıyordu. Amara ise gözle görülür derece saydamlaşıp eski haline dönüyordu. Peter söze girdi. "Güçlerimizi kontrol edemiyoruz Daron." İçimdeki huzursuzluk git gide artıyordu. Sonra tanıdık bir his vücudumu sarmaya başladı. Kurda dönüştüğüm zamanki his. Ama hayır şuanda kurda dönüşemezdim. Kendimi kontrol edemeyeceğimi biliyordum. İçimdeki hissi bastırmaya çalıştım. Fakat bu sefer etrafa karanlık enerjiler fırlatmaya başladım. Kontrol edemiyordum. "Kaçın!" diye bağırdım. Fakat onlar kaçamadan enerji topunun biri Peter'ı vurmuş ve onu yere savurmuştu. Daha kötüsü olamayacağını düşünürken karşımda gölün havaya yükseldiğini gördüm. "Aman Tanrım!" Göl şuanda metrelerce yüksekliğe ulaşmıştı. Belkide üzerimize gelecekti. "Bay Elton. Daha ne kadar sürecek bu. Yoksa bu hepimizin ölümüne sebep olacak." dedim. "Az kaldı Daron. Dayanın!" dedi. Göl iyice yükselmişken etraf beyazlaştı ve şekillenmeye başladı. Yeniden şekillendiğinde kendimi ürkütücü evde buldum. Hemen ardından etraf yeniden şekillendi ve bu sefer parkta yanımda Tracy vardı. Etraf sürekli değişiyordu. Bu sefer evdeydim ama kardeşim Kevin'la savaşıyordum. Gerçek anlamda savaşıyordum. Tekrar etraf değişti ve tam yeniden şekillendiğinde Kat'in elinden bana doğru karanlık bir şey fırlattığını gördüm. Refleks olarak gözlerimi kapattım. Kısa bir süre sonra bende gözlerimi açtım. Artık kamptaydık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AÇIĞA ÇIKMIŞ
FantasiNormal bir hayat istediğinizde evren size tam tersini sunar. Tek istediğim sıradan bir hayattı. Fakat 17. yaş günümde namludan çıkan o kurşun ile işler değişti. En son hatırladığım bir grup gölge yaratıktı. Şuan ise karşımdaki gölge yaratık görünmey...