"Dudaklarındaki o kırmızılığı yok etsen iyi olur. Berkan'a bir açıklama borcun daha olmasın."
Barış peçetelikten bir parça koparıp dudaklarını silerken ben de ayna karşısına geçip kendime çekidüzen verdim. Berkan kapıya bir kez daha tıklattığında kapıyı açtım. Eli havada kalmış bakışları benim ve Barış'ın arasında gidip gelirken aklından geçenleri okumak zor değildi. Yine de bu konuda çenesini kapalı tutması şaşırtmıştı.
"Şükür ya!" İkimizi de pek de nazik olmayan bir şekilde ittirerek pantolonunun ön kısmını tutarak içeri girdi. Kapı üzerimize kapandığında Barış'la birbirimize baktık.
"Konuşmamız lazım." Barış'ın öne sürdüğü fikre katılarak başımı salladım.
"Daha sakin bir yere geçelim mi?" Nazikçe sunduğu önerisiyle gülümsedim. Birbirimizden daha fazla kaçamazdık sonuçta.
Salona dönüp çantamı yanıma aldıktan sonra tekrar çıktık. Barış önümde ben arkasında onu takip ederken telefonumun titremesiyle durup çantamın fermuarını açtım. Kayıtlı olmayan bir numaradan gelen birkaç mesaj vardı.
Bilinmeyen Numara: Bir tatsızlık çıkmasını istemiyorsan o sevgilini bırakıp restoranın yan tarafına gel.
Bilinmeyen Numara: Yoksa o tatlı çocuğa kaçmak için her şeyi yaptığın geçmişini anlatmaktan zevk duyarım.
Bilinmeyen Numara: Bekliyorum.
Yutkundum. Ellerim titreyerek telefonumun ekranını kilitledikten sonra durup Barış'a baktım. Tam bir şeyler düzene oturuyor derken bir başka belayla uğraşacak gücüm yoktu. Arkasındaki adım seslerinin kesilmesiyle birlikte durup Barış da bana baktı.
"Benim gitmem lazım."
Kaşlarını çatıp bana doğru döndü tamamen.
"Ciddi misin sen?"
"Özür dilerim. Sonra konuşalım."
"Şu anki meseleden daha mı önemli?" Ellerini cebine yerleştirip dikkatlice yüzüme baktı. İçimdeki korkuyu dışarıya yansıtmamak için elimden geleni yapıyordum.
"Evet. Gitmeliyim."
Sabır dilercesine başını yukarıya doğru kaldırıp derin bir nefes aldı.
"Git Mavi. Tamam."
"Geleceğim, söz veriyorum."
Nereye gittiğimi sormasına müsaade bile etmeden yanından koşar adım uzaklaştım. Restorandan çıktığım gibi tanıdık bir yüz görme umuduyla etrafıma bakındım. Saat epey ilerlemişti ve basın, güvenliklerin yardımıyla çoktan dağılmıştı. Elbiseme takılmamak için tek elimle hafifçe toparladım. Mesajda bahsettiği konuma girdiğimde sokak lambalarının olmadığı çıkmaz bir sokağa girince daha da çok korkmaya başlamıştım. Tepedeki dolunayın zemine yansıması dışında karanlıktı.
"Leyla!"
3 yıl önce
"Leyla naptın sen!" Soluduğum duman yüzünden nefessiz kalmak üzereydim. Odamdan telefonumu kaptığım gibi abimin yanına gittim. Yangından ötürü yüzünde, ellerinde hep simsiyah lekeler oluşmuştu. Yüzünü zor seçiyordum. Dumanlar görüş alanımı bulanıklaştırmıştı.
"Gitmemiz lazım!" Elini tuttuğum gibi onu evimizin çıkışına doğru sürüklemek istedim. Bana engel oldu. Elini benim ellerimden kurtarıp odasına girdiğinde peşinden gitmekten başka çarem yoktu. Onu bırakamazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 dakika | barış alper yılmaz
Fanfiction4.7.24 "Hiç rol yapamıyorsun Mavi. Aptal mı var senin karşında?" Yüzüme düşen saç tutamımı tek eliyle omzumun arkasına aldı. Bunu yaparken o kadar yavaş davranmıştı ki bana bir asır gibi gelmişti. Ona bu kadar yakınken titrememek imkansızdı. "Anlay...