1.5

1.3K 74 53
                                    

Duru'yla ikimiz yan yana koltuklara dizilmiş bir halde heyecanla şampiyonluk maçını izliyorduk. Daha doğrusu Duru maçı bense Barış'ı izliyordum. Bundan 1.5 yıl önce her ne kadar takım tutsam da maçları aman aman takip ettiğim söylenemezdi. Ta ki Barış'ın transferi gerçekleşip de kendini gösterdiği döneme girene kadar... İlgimi çekmekte zorlanmamıştı.

Barış önceki maçlara göre daha da hırslıydı ve bu kez hırsı onun mantığının önüne geçtiği için rakip takımın oyuncularını tabiri caiz ise döverek oynuyordu. Bunu bilinçsiz yaptığının içten içe farkındaydım ama Barış'ı bu denli işine odaklı ve hırslı görmek de hoşuma gitmiyor değildi.

Kameralar oyun bir anlığına durduğunda Barış Alper'i yakın çekime aldığında kendini öylesine kaptırmıştı ki oyunundan başka bir şeyin aklından geçmediğine emindim. Bakışları alev gibiydi.

Kim bilir yatakta bana neler yapardı?

Aklıma hucüm eden arsızca düşünceler yüzünden yanaklarım yanmaya başlamıştı. Koltuğun önündeki sehpaya uzanıp bardaktaki soğuk suyu başıma diktim.

Uzatmalarla birlikte maçın bitmesine çok az kalmıştı. Öndeydik ve şampiyon olmamız an meseleseydi. Takım arkadaşlarının çoğu yavaştan şampiyonluk rehavetine kapılıp performans düşürürken Barış'ın doksanı geçik dakikadır asla tempo düşürmemesi bir yandan da korkutucuydu.

Hırsından neleri göze alıp neler yapabileceğini ve ne kadar ileri gidebileceğini kestirememek hem beni ona daha da bağlıyor hem de içimdeki ses ondan uzak durmam için bir işaret olarak algılamamı söylüyordu.

Hangi tarafın ağırlık bastığını söylemeye gerek yoktu. Yaptığı şeye rağmen ondan hâlâ bu kadar hoşlanıyor olmam kendime acımama sebep oluyordu.

Hakem maçı sonlandırdı. Şampiyonduk.

***

"Tamam Mert Bey. Mavi'ye söyleyeceğim şimdi. Geliriz tabii."

İki elimde kahve bardaklarıyla tekrar oturma odasına giriş yaptığımda Duru telefonla konuşuyordu. Anladığım kadarıyla telefondaki çalıştığım mekanın sahibiydi.

Maç biteli iki saat olacaktı nerdeyse ve Barış'tan yine tık yoktu. Bu kez benim de yazmak içimden gelmemişti. Ben çabalamasam bir halt da olacağı yoktu zaten. Kendimi kandırmaktan başka bir şey yapmıyordum.

Duru telefonu kapatıp bana döndü.

"Acil iş çıkmış Mavi. Galatasaray, şampiyonluğu bizim mekanda kutlayacakmış. Mert Bey özellikle bastırdı gelmen konusunda."

"Bir dakika bir dakika. Ben doğru mu anladım? Takım bizim çalıştığımız yeri mi seçmiş kutlama için?"

"Aynen öyle hayatım. Hadi şimdi sen de kovulmak istemiyorsan bir an önce çıksak iyi olur. Orada hazırlanırsın."

İdrak etmeme fırsat verilmeden Duru tarafından çekiştirilerek kapıya doğru getirilmiştim. Üzerimizde formalarımız altımızdaki kot şortlarımızı umursamadan telefonumla çantamı elime tutuşturdu.

"Ayakkabımı giyebilirim değil mi?" dedim alay edercesine.

Askılıktan deri ceketimi bana doğru uzatırken gözlerini devirdi.

"Ha ha ha. Eğer geç kalırsan yarın gideceğin bir işin olmayacak ama sen bana laf sokma peşindesin. Şiddetle kınıyorum seni."

Çok geçmeden aşağı indiğimizde bu saatte taksinin gelmesini beklemeyi göze almak istememiş olmalılar ki Mert Bey kendi aracını yollatmıştı.

7 dakika | barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin