"Daha kaç kimliğin var Mavi!"
Mavi, duyduklarının ağırlığı altında ezilerek çaresiz kalmıştı. Barış'ın son kurduğu cümle ona bir uğultu misali nüfuz ettiğinde ayakta durabilecek gücü kendisinde bulamamaya başladı. Barış, kendi öfkesiyle meşgul olup hak arayışını sürdürürken genç kadının bu halini fark edecek zamanı olmamıştı. Mavi, tüm ağırlığını arabanın kaputuna vermeye çalışıp dik durma gayretine devam etmek isterken hissettiği baskıya daha fazla dayanamayıp yenik düştü.
Yaslandığı eli bilinçsizce kaymaya başladığında gözleri kaymıştı. Çok geçmeden kendini yerde bulacağı sırada Barış son anda yetişmeseydi daha farklı bir senaryoyla karşılaşabilirdi. Mavi'nin bayılması üzerine Barış, bir anda her şeyi unutup tek eliyle kavradığı Mavi'nin yüzüne baktı. Endişeli gözlerle yanağına hafifçe vurduğunda onu ayıltmak istemişti.
"Mavi aç gözlerini." Kadının, kollarında cansız bir mankenmiş gibi yatıyor oluşu içindeki amansız öfkeyi yeni bir duyguya bıraktı.
Korku.
"Mavi aç gözlerini güzelim." Yanağına hafifçe bir kez daha vurduğunda çabasının yetersiz kaldığını anladı.
Mavi'yi kucağına alarak arabasına doğru ilerledi. Arka kapıyı açarak Mavi'nin arka koltuklara uzanmasını sağladı. Ardından hızla şoför koltuğuna dönerek arabayı çalıştırdı. Dikiz aynasından kadını kontrol ettiğinde gözlerini kapatarak derin bir nefes alıp tanrıya dua etti.
Ormanlık alandaki kafa dinlemek için tuttuğu dağ evine doğru sürmeye başladı. Şehir merkezine kadar vakit kaybetmek istememişti. Evinde gerekli tüm malzemelerin bulunduğunu biliyordu ve onunla bizzat kendisi ilgilenmek, uyandığında ilk onu görmesini istemişti.
Başını iki yana sallayarak bu düşüncelerden sıyrıldı. Kısa süren bir yolculuğun ardından evinin önüne geldiğinde arabadan indi. Mavi'yi tekrardan kucağına alarak arabasını kapattığında eve doğru adımladı.
Tek eliyle anahtarı saksının içinden almaya çalışırken kucağındaki Mavi işlerini zorlaştırsa da devam etti. Çok geçmeden kendisini evin içinde bulduğunda Mavi'yi salona doğru götürdü. Nazikçe üçlü koltuğa bıraktı. Kendisi de mutfağa dönüp buzdolabını kontrol etti. En son iki hafta önce geldiği için pek fazla bir şey yoktu. Bekçiyi arayıp birkaç bir şey sipariş etti. Ardından bir bardak soğuk su ile Mavi'nin yanına döndü.
Uzunca olan siyah sehpaya oturup Mavi'nin hayran kaldığı yüzünü incelemeye başladı. Ona bütün bunları yaşatan kadının hiçbir şey olmamışcasına melek misali yatıyor oluşu mantığına yatmıyordu.
Suyu sehpanın diğer köşesine bıraktıktan sonra içindeki dürtüye engel olamadı. Elini yavaşça Mavi'nin yüzüne yaklaştırdığında hafif hafif okşamaya başladı. Yüzüne düşen saç tutamını geriye doğru attı. Uzanarak kadının saçlarının açıkta bıraktığı alnında dudaklarıyla baskı uyguladı. Canını yakmak istemiyordu.
Ona hayatta en nefret ettiği şeyi yapıp yalan söylemiş olsa bile onun için deli olması iyi bir şey miydi, bilmiyordu. Saçlarının kokusunu ezberlemek adına içine çekti. Daha sonra uyuşmuşluk hissiyle geriye çekildi.
Mavi'nin yüzündeki endişe ve yorgunluk hisleri, Barış'ın öfkesini biraz olsun yatıştırmıştı. Mavi'nin yanında sessizce oturdu, bir süre uyandırmamaya karar verdi. O an düşündüğü tek şey Mavi'nin ona neden böyle bir yalan söylediği ve bu durumu nasıl çözecekleriydi.
Mavi, derin bir uykudan uyandığında, Barış'ın yanında olduğunu ve kendisine sakin bir şekilde baktığını gördü.
Barış, Mavi'nin gözlerine baktı ve derin bir nefes aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 dakika | barış alper yılmaz
Fanfiction4.7.24 "Hiç rol yapamıyorsun Mavi. Aptal mı var senin karşında?" Yüzüme düşen saç tutamımı tek eliyle omzumun arkasına aldı. Bunu yaparken o kadar yavaş davranmıştı ki bana bir asır gibi gelmişti. Ona bu kadar yakınken titrememek imkansızdı. "Anlay...