3.2

595 55 9
                                    

"...Barış Bey'in sağ bacağında bir problem söz konusu olması olasılıklar arasında."

Son cümlesini duyduğumda başımdan aşağı kaynar su dökülmüş gibi olmuştum. Keza bu durum takım arkadaşları için de geçerli olmalıydı. Kerem kaşlarını çatarak durumu idrak edip hepimizden önce söze girdiğinde hepimiz ona kulak kesildik.

“Ne demek istiyorsunuz? Barış’ın futbolcu olduğu belli olmuyor mu? Bu durum onun hayatıyla oynar.”

Hayatıyla oynar.

Onun hayatıyla oynayan bendim ve sanırım bunun için kendimi asla affedemeyecektim.

“Kerem Bey endişenizi anlıyorum ancak Barış Bey’in hayatta kalması hepimizin önceliğidir diye düşünüyorum. Zaten kesin olan bir durum da yok. Kesin olarak Barış Bey uyandığında bu durum hakkında yorum yapabiliriz. Bazı tetiklere ihtiyacımız var.”

“Barış’ı görme şansımız var mı?”

Çaresizce kurduğum cümlenin ardından doktor derin bir nefes alıp doğrudan yüzüme baktı. Bunu belli etmemeye çalışsa da sanırım halime acıyor gibiydi. Yine de profesyonel düzeyde kaldı.

“Normalde şu an için önermem ancak bir kişi yalnızca beş dakika girebilir.”

Kerem ve Berkan ellerini bellerine yaslamış bir şekilde bana onaylarcasına bakarken Yunus konuştu.

“Yenge sen gir.”

Cümlesinin başındaki kelimeyi sonradan düşüneceğimi aklımın bir kenarına not ederken minnettar bir gülümseme sundum. Doktorun yanındaki hemşire bana gülümseyerek onu takip etmem gerektiğini söylediğinde yanlarından ayrıldım. Beni bir odaya sokup gerekli ekipmanları giydirdikten sonra nihayet Barış’ı görebilecektim.

Kafamdaki garip bone ve yüzümdeki maskeyle beni Barış’ın olduğu alana aldıklarında ürkek adımlarla yanına doğru adımladım. Gözleri kapalıydı, yüzünde oksijen maskesi ve eline takılan ne işe yaradığını bilmediğim serumlara baktım. Köşedeki sandalyeyi yanına çekip yavaşça yanına oturduğumda elini tuttum.

“Özür dilerim Barış. Her şey için özür dilerim. Bütün bunlara yol açtığım için senden özür dilerim. Aç gözlerini lütfen.” Elini hafifçe sıkıp yüzüne bakmaya devam ettim. Gözlerini bir daha göremem diye ödüm kopmuştu. Tanrı bana onu bağışlamıştı.

Bu kez hayatta olduğu için mutluluktan gözyaşlarım tekrar yüzüme hücum ettiğinde elimin tersiyle hafifçe sildim.

“Mavi Hanım, hastayı daha fazla yormayalım.”

Ne ara içeri girdiğini bilmediğim hemşire Barış’la ikimize baktığında onu başımla onaylamak zorunda kalmıştım. Barış’ın elini bırakıp ayağa kalktığımda hemşireyi koridor boyunca takip ettim.

“Şu an sırası mı bilmiyorum ama Barış Bey’le çok yakışıyorsunuz. Umarım mutlu olursunuz.” Kızaran gözlerimle benim yaşlarımdaki kadına baktım. Bu küçük an biraz olsun gülümsetmeyi başarmıştı.

“Teşekkür ederim.” Duru ve takımdakilerin yanına döndüğümde başlarında olan iki polisi gördüğümde duraksadım. Bakışlar anında beni bulduğunda polisler yanıma geldi.

“Mavi Hanım olay hakkında ifadenize ihtiyacımız var. Bizimle emniyete kadar gelmeniz gerekiyor.”

Yorgunluktan ve uykusuzluktan bayılmak üzere olsam da o şerefsizin bulunup cezasını en ağır şekilde çekmesi için elimden geleni yapacaktım.

***

Başımıza gelen her şeyi en başından başlayarak anlattığım yazılı ifademi, atladığım bir şey var mı, diye bir bir kez daha okuduğumda imzalayarak karakoldan ayrılmıştım.

7 dakika | barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin