1.9

1K 65 30
                                    

"Sen istesen de istemesen de beni daha çok göreceksin Barış Alper Yılmaz. Dünya senin etrafında dönmüyor. Bu duruma ve bana alışsan iyi edersin."

Kendimden beklenmeyecek mantıkta ve sertlikte acımadan sarf ettiğim sözlerin ardından Barış'ın yakasını bırakıp kendimden uzaklaştırdım. Cevap vermesine dahi fırsat tanımadan soyunma odasına girip kapıyı ardımdan kapattığımda kendimle gurur duyuyordum.

Etkisi altına girmeden yanından ayrılmayı başarabilmiştim ki bu normalde benim için imkansız bir olaydı. Kapının arkasına yaslandığımda ayak seslerini duymamla gittiğini anlamıştım.

***

Eve gittiğimde Duru'ya bugün yaşananları anlattığımda bir kulağından girip öbüründen çıkmıştı. Ağzı kulaklarında mesajlaşmakla meşguldü hanımefendi.

"Ben de kafama mı sıksam diyorum?"

"Hı hı. İyi fikir bence de." Bana bakmadan başını sallayıp ağzında bir şeyler gevelediğinde onu denemek için kurduğum tuzağa düşmüştü.

Bugün benimle gelmemişti çünkü dersleri akşama kadardı. Şimdi de sohbet etmeyi bırakın dinlemiyordu bile beni.

Oturduğum koltuktan kalkıp yanına gittiğimde yaşlı teyzelerin otobüste telefonumuzu kestiği gibi Duru'nun telefonuna baktım göz ucuyla.

"Kerem Aktürkoğlu mu?" Resmen evi inleterek Duru'nun kolundan tutarak sarstığımda nihayet kendine gelebilmişti.

"Nasıl anlatmazsın?!" Sitemle kurduğum cümlenin ardından elimden kurtulmak için koltukta aramızdaki mesafeyi açmıştı.

"Ay Mavi bi' dur! Arkadaşız sadece."

"Hı hı. O gün mekanda da 'arkadaş' gibiydiniz. Sen bunu benim külahıma anlat kızım. Mavi'den kaçar mı?" Ona doğru yaklaşıp pis pis sırıttım.

"Çok kötüsün Mavi." Gözlerini kısarak bana baktı.

"Öyle derler, Duru-" İyice yaklaşıp gözlerinin içine bakarak tekrarladım.

"Duru Aktürkoğlu."

"Ha ha ha. Çok komiksin Mavi. Komedyen olmayı denedin mi?" Telefonunu kilitleyip arkasına yerleştirmişti.

"Kariyerimi müzisyenlikten yana kullandım diyelim." Onu rahat bırakmayacağımı anladığında ben sormadan dökülmeye başladı.

"İki haftadır konuşuyoruz arada. Yarın akşam için yemeğe davet etti beni." Son cümleyi kurarken gözlerinden geçen ışıltıyı görmeniz lazımdı. Onu mutlu görmek beni de fazlasıyla mutlu etmişti.

"Ee sen ne dedin?" Kolumun tekini koltuğun yaslanma kısmına dayayıp başımı da elime yaslamıştım.

"Henüz hiçbir şey. Baş başa buluşmak için hazır hissetmiyorum kendimi."

"Saçmalama Duru. Kerem bence çok iyi biri, seni üzecek ya da rahatsız edecek bir şey yapmaz eminim."

"Biliyorum ama yine de biraz erken baş başa buluşmak için ama reddetmek de istemiyorum."

Ne diyeceğimi bilemediğim için akıl verme seansımın sonuna gelmiştim. O ise bir anda bana dönüp heyecanla lafa atladı.

"Sen de gelsene benimle!" Ciddi olup olmadığını kontrol edercesine yüzüne baktım. Ciddiydi. İstemsizce güldüm.

"Ben ne yapacağım Duru sizin yanınızda? Olmaz öyle şey."

"Ya niye olmasın? Hem Kerem de yanında bir arkadaşıyla gelir. Ben de daha rahat ederim. Hadi lütfen, benim için." Dudaklarını yalandan büzüp gözlerini belerte belerte bana baktığında ona bu iyiliği borçlu olduğumu biliyordum.

7 dakika | barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin