Teoman - Güzel Bir Gün
"Güven bana." Elini tutmam için bana doğru uzattı. Sonradan aklına gelmişçesine dolabından çıkardığı ceketi bana verdi. Hızla üzerime geçirdiğimde tekrar bana döndü.
Başka çaremizin kalmadığını anladığımda içimden pişman olmamayı dileyerek uzattığı elini tuttum.
"Önce sen. Tutacağım çarşafı bir duruma karşı."
Başımı sallayıp bir bacağımı balkon demirinin diğer tarafına attığımda gerginlikle Barış'ın yüzüne baktım.
"Korkma, arkandan geleceğim." Diğer bacağımı da dış tarafa geçirdiğimde Barış'ın elini istemeyerek de olsa bırakmak zorunda kalmıştım. Acele etmeliydik.
Titreyen ellerimle bembeyaz nevresimi tuttuğumda çarşafa bulaşan kırmızı sıvıyla elimin ne ara kana karıştığı sonradan aklıma geldi. Barış'ın eli neredeyse parçalanmıştı o bardak kırma macerasından sonra ve ben yaralı olan elini tutmuştum.
Barış, elini bırakmamla birlikte iki eliyle nevresimi tutup benim işimi sağlamlaştırmışken hızlı olmaya çalıştım. Ona da vakit kazandırmam gerekiyordu.
Kollarımla çarşafa sarılıp aşağı kayarak kendimi yüksekçe bir duvarın tepesine bıraktığımda başımı kaldırıp Barış'a baktım. Vakit kaybetmeden Barış da balkon demirlerine tutunarak nevresimi es geçip yanıma atladığına dehşet dolu bakışlarla yüzüne baktım.
"Sen delirdin mi! Sakatlayacak mısın kendimi?"
"Bir şey olmaz Mavi, şekerden değilim." Duvarın kenarlarına tutunarak kendisini yan araziye bıraktığında yukardan ona baktım.
"Atla. Tutacağım seni." İki elini bana doğru açıp atlamamı beklerken gözlerimi kapatıp kendimi onun kollarına bıraktığımda nefesim kesilecek gibiydi.
Bana zarar gelmemesi için sımsıkı tuttuğu bedenimi bir an olsun gevşetmezken ona olan yakınlığım ve yaşadığımız aksiyondan dolayı kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Ela gözleri, batan güneşle buluşup bal rengine bürünmüşken içinde olduğumuz tüm bu karmaşayı unutmaya hazırdım.
Yavaşça belimdeki kollarını gevşetip beni serbest bıraktığında bütün bunları geride bırakmak için önce hayatta kalmamız gerektiğini iliklerime kadar hissettirmişti.
"Hadi." Elini bana uzattığında hiç düşünmeden tuttum. Birlikte tüm gücümüzle koşmaya başladığımızda onun hızına yetişmek mümkün değildi. Yine de onu yavaşlatmamak için elimden geleni yapıyordum. Ardımızda bıraktığımız ayaklarımızın altında çıtırdayan ağaç dalları ve koşmaktan dolaylı gürültülü aldığımız nefes sesleri dışında ormanlık alanda ölüm sessizliği hakimdi.
Nefes nefese kaldığımda vücudum alarma geçmişti. Soluklanmak adına durmak zorunda kaldığımda ellerimi çıplak bacaklarıma yaslayarak hızlı hızlı nefes alıp vermeye başlamıştım. Barış'ın aksine kondisyonum felaketti.
Barış, benim durmamla arkasını dönüp takip edilip edilmediğimizi kontrol ederken onunla birlikte çevreye bakındım. Yolumuzu kaybedecek kadar fütursuzca ve dakikalarca koşmuştuk.
Barış iki eliyle yüzümü avuçlarının arasına alıp ona bakmamı sağlayarak nefes nefese söze girdi.
"Biraz daha dayan."
Doğrulduğumda ellerini yavaşça yüzümden indirip gözlerimin içine baktı. 'İyiyim' dercesine başımı salladığımda bir kez daha koşmaya başladık ama bu iş sandığımdan çok daha zor bir hâl almaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 dakika | barış alper yılmaz
Fanfiction4.7.24 "Hiç rol yapamıyorsun Mavi. Aptal mı var senin karşında?" Yüzüme düşen saç tutamımı tek eliyle omzumun arkasına aldı. Bunu yaparken o kadar yavaş davranmıştı ki bana bir asır gibi gelmişti. Ona bu kadar yakınken titrememek imkansızdı. "Anlay...