"Söylediklerim için özür dilerim Barış. İleri gittim."
Cevap vermediğinde başımı eğip pansumana devam ettim. Bir anda elini bacağımdan çekip iki eliyle yüzümü kavradığında beni kendisine çekip dudaklarıma yapıştı. Uğradığım şoku atlatıp karşılık vermeye başladığımda elimden kayıp düşen tentürdiyot şişesini umursamamıştım. Cam kırılma sesine bile kulak asmadan büyük bir açlıkla dudaklarımı öpmeye devam ediyordu.
Yavaşça üzerime doğru uzandığında sırtım koltukta buluşmuştu. Ona uyum sağlamakta zorlanmadım. Tutkuyla öpüşürken nefessiz kalışımız umrumuzda değildi. Ellerimi saçlarına çıkardım. Barış, bacaklarımın arasındaki yerini alırken kaçmasına izin vermeyeceğim şekilde beline sarmıştım bacaklarımı. Pantolonunun önündeki şişkinlik bacak arama baskı uygularken zevkle mırıldandım. Tek elini koltuğa yaslamışken dudaklarımdan kısa bir an ayrıldı. Diğer eliyle çenemi nazikçe kavrayıp gözlerinin içine bakmamı sağladı. Daha sonra kendisinden beklenmeyecek naziklikte dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktı.
"Seni istiyorum." diye fısıldadım. Ellerim saçlarından ayrılıp gömleğinin düğmelerine gittiğinde her şey için emindim. En üst düğmeden başlayarak yavaş yavaş çözerken Barış gözlerimin içine bakarak bu anın tadını çıkarıyordu. Gömleğini tamamen çözdüğümde omuzlarından aşağı sıyırırken bana yardım etmişti. Gömleği odanın bir ucunu boylarken üzerime doğru eğilip kasıklarıma yaptığı baskıyı arttırdı. Dudaklarımız birbirine sürtüşürken inlemeden edemedim.
"Benim için inle Mavi." Fısıldayarak söylediği cümleden sonra dudaklarımı tekrar yakaladı. Öpüşmeye devam ederken bir yandan bana sürtünüyordu. Tırnaklarımı hafifçe sırtına sürtmeye başladım. Daha fazlasını istercesine kalçamı ona doğru kaldırdığımda bunu hissedip dudaklarımızı bir kez daha ayırdı.
Ela gözleri arzuyla kararmıştı. Dudakları bu kez boynumda kendine yer bulurken önce kokumu içine çektiğini hissetmiştim. Öpücükler yerini yavaş ve oldukça hafif ısırıklara bırakırken istemsizce ağzımdan kaçan ikinci iniltiye engel olamadım.
"Barış..."
Başını kaldırıp yüzüme baktığında eli elbisemin askısına gittiğinde izin alırcasına bana baktı. Başımla onayladığımda nazikçe askımı omuzlarımdan kaydırırken içim ürpermişti.
"Sakin ol. İstemediğin hiçbir şey olmayacak."
Elbisemi kaydırarak kalça hizama kadar getirdiğinde ellerimi tutarak başımın üst kısmında birleştirdi ve tek eliyle sabitledi. Dudakları boynumdan ızdırap veren bir yavaşlıkta sütyenimin açıkta bıraktığı kısımlara kaydığında kendimi ona teslim etmeye hazırdım. Eli sol göğsümün hemen altında durduğunda başımı kaldırıp ona baktım. İşaret parmağı dövmemin etrafında daireler çizerken bakışları gözlerimi buldu.
Bir dakika öncesi gibi bakmıyordu bana. Hayal kırıklığı barındırıyordu daha çok.
Bileklerimdeki eli gevşediğinde başıma geleceği anlamıştım. Belindeki bacaklarımı serbest bıraktım. Bir şey söylemeden üzerimden kalktığında az önce yere attığımız gömleğine doğru eğildi. Alıp üzerine geçirdiğinde bana bakmadan gömleğinin düğmelerini iliklemeye başladığındaysa ben de doğrulup elbisemle önümü kapatarak ona bakıyordum.
"Barış?" diyebildim sadece.
Yüzüme bile bakmadı. Gözlerimin dolduğunu görüşümün bulanıklaşmasından anlamıştım. Ne olduğunu bilmeye hakkım vardı. İşini bitirip dış kapıya doğru adımlamaya başladığında gözlerimi silip önünü kestim.
"Beni böyle bırakıp nereye gidiyorsun?" Hâlâ yüzüme bakmamakta inat ediyordu.
"Ne oldu Barış? Söylesene!" Sesim sonlara doğru yükseldiğinde üzüntünün etkisiyle çatallaşmıştı.
Kendini zorlayarak nefretle yüzüme baktığında sakin kalmak için kendisiyle büyük bir savaş veriyordu.
"Mavi çık önümden."
"Çıkmıyorum! Bana bir açıklama yapmak zorundasın!" Sinirlerim iyice bozulduğunda gözlerimin kızardığını tahmin edebiliyordum. Diğer insanların beni duyma ihtimalini sallamadan bağırırcasına konuştum. Sertçe ittirdim göğsünden. Ağlamamak için kendimi öyle zor tutuyordum ki.
"Bir şey söyle Barış! Susma öyle!" Elimi hırsla havaya kaldırıp tokadı basacağım sırada elim yanağına ulaşman havada yakalamıştı. Bileğimi sıkıca kavrayıp bana engel oldu.
"Mavi. Git." Sertçe bileğimi elinden kurtardığımda ondan uzaklaştım. Pes ettiğimi anladığında odadan çıktı.
Kapının çarpma sesiyle irkildiğimde dizlerimin üzerine çökerek hıçkırıklarımı serbest bıraktım.
***
"Erden Bey, durumu anlatamıyorum sanırım. Gerçekten buna ayıracak vaktim yok. Yol yakınken profesyonel bir mankenle çalışmanız sizin için çok daha iyi olur."
"Birkaç gün öncesine kadar sorun yoktu. Bilmediğim bir durum mu var Mavi?"
"Hayır, sadece bu yoğunlukta bitkin düşüyorum."
Erden Bey'in nedense pes etmeye niyeti yokken boşa kürek çekmekten başka bir şey yapmıyordum. Barış'ın beni bırakıp gitmesinin üzerinden iki gün geçmişti ve onu artık tamamen hayatımdan çıkarmayı kafaya koymuştum. Bunu da onunla yüz yüze gelebileceğim en ufak iletişim yollarını kesmekle kolaylaştıracaktım.
Kapının tıklatılmasıyla konuşmamız duraksamaya uğradığında ikimiz de kapıya doğru döndük. Erden Bey'in 'gel' komutuyla içeriye giren Mauro'ya baktım. Kapıyı aralık bırakmıştı.
"Müsait miydiniz?" Mauro'nun bakışları Erden Bey ve benim aramda gidip gelirken Erden Bey başını salladı.
"Biz de Mavi'nin işi bırakmak istemesini konuşuyorduk." Mauro, şaşkınlıkla gözlerini açarak bana baktı. İşaret parmağını onaylamazcasına salladı.
"Hadi ama Mavi! Daha yeni başlamıştık. Neden yarı yolda bırakıyorsun beni şimdi?" Söyledikleri karşısında buruk bir gülümseme sundum. Yarı yolda bırakılmıştım, evet. Ama bir başkasını bırakmaya hakkım var mıydı?
Elbet, yapabilirdim.
"Yorucu oluyor. Daha profesyonel biriyle çalışman senin için de daha iyi olur." dedim.
"Ben seninle çalışmak istiyorum. Diğer kasıntı mankenlerle değil. Seninle anlaşmak kolay. Rahat hissettiriyorsun beni."
"Teşekkür ederim, çok naziksin."
Gülümsedim. Yapabilirdim ama yapamadım. Mauro ve Erden Bey bana bu kadar güveniyorken bırakamadım.
"Tamam. Yapalım. Seni kırmayacağım Mauro."
Mauro, sevinçle beni oturduğum koltuktan elimden tutarak çekip sarıldığında Erden Bey de işini kolaylaştırdığı için bizi gülerek izliyordu. Mauro'nun bana bu kadar kısa sürede alışmış olmasına anlam veremesem de umursamadım. Niyetinden şüphem yoktu.
Yavaşça birbirimizden ayrıldığımızda elektriklenen saçlarımı düzeltip elimi uzattım. Elimi tutup sıkarak karşılık verdi.
"Anlaştık o zaman."
"Anlaştık."
Tanıdık kokuyla başımı sağa doğru çevirdiğimde asla yüz yüze gelmek istemeyeceğim o insanla karşılaştım. Kapının kolunu sıkıca kavrayıp doğrudan Mauro ve bana bakarken ne zamandır orada olduğu hakkında bir fikrim yoktu.
Bölüm sonu
Umarım bölüm hoşunuza gitmiştirr beğendiyseniz lütfen oy verip yorum yapmayı unutmayınn <3

ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 dakika | barış alper yılmaz
Fanfiction4.7.24 "Hiç rol yapamıyorsun Mavi. Aptal mı var senin karşında?" Yüzüme düşen saç tutamımı tek eliyle omzumun arkasına aldı. Bunu yaparken o kadar yavaş davranmıştı ki bana bir asır gibi gelmişti. Ona bu kadar yakınken titrememek imkansızdı. "Anlay...