"Kim miyim?" Alay eder gibi güldü. "Kral Arthur'un yeğeni, Morgan Le Faye'nin oğluyum." Korkuluklardan inip yanıma yaklaştı. Jetonun düşmesiyle beraber gözlerim dehşetle açıldı...elinde bir yüzük...hayır, zaman tılsımı vardı. "Seni tılsımının aurası sayesinde buldum. Merlin'i tanıyor olman lazım diye umut ettim, haklı mıyım?" Bana bakarak sordu, yutkundum.
"Haklısın, burada ne işin var?!" Sordum.
"Birde sana hesap mı vereceğim? Tılsımı buldum, geldim işte. Gezdir biraz beni."
"Bu saatte mi?"
"Ne farkeder ki? Kimse görmez en azından." Kaşlarını kaldırdı.
"Amacın ne?"
"Bu ne rahatlık, bu ne cüret... Pearl...bana karşı bu kadar küstah olmana gerek yok, tetikte olmana hiç gerek yok. Senin gibi güçlerim yok."
"Tetikteyim çünkü elindeki tılsım bir oyuncak değil ve kullanılması halinde sandığından çok daha büyük sorunlara yol açacak!"
"Mesela ne gibi?"
"Zaman iki tarafta da aynı akışta! Senin kaybolduğunu düşünüp bir masuma suç atabilirler! Acilen geri dönmelisin, kaç saattir buradasın?!"
"Sence bu umrumda mı? Biraz eğlenmeye geldim işte."
"Bana bak seni varya-" İç çektim. "Geri dön ve tılsımı sahibine ver."
"Yoksa n'aparsın?" Sordu.
"Geçmişte de bir hiç uğruna aptal kararların sayesinde ölmüştün zaten, bu sefer seni ben öldürürüm. O elindeki tılsım herşeye bedel! Hemen aldığın kişiye geri vermelisin!"
"Belki ben yaşadığım kraliyet hayatına dönmek istemiyorum?"
"Umrumda değil! Hemen dönüyorsun."
"Buna sen karar veremezsin, ayrıca zaten döneceğim. Biraz gezmek istiyorum, mesela yarın saat 14.00 civarları. Ulan veya sizin bu icat ettiğiniz saatleri gördüm, muazzam birşey ya! Bir iki tane alıp saraya götürmek lazım." Göz devridim.
"Şaka gibisin! Cidden randevu mu ayarlıyorsun?"
"Ooof! Sadece bir gün daha! Ertesi gün gezdikten sonra döneceğim, söz."
"Senin sözüne nasıl güvenebilirim ki!"
"Başka çaren mi var?" Lafı üzerine irkildim. İçimden; 'Ulan piç kurusu!' diye küfürler ettim. "O halde yarın görüşürüz fıstık." Kaşlarımı çatarak baktım. Ne geveliyordu bu manyak?
"Sen...hemen dönüyorsun o zaman?" Görmezden gelerek sordum.
"Yoo~"
"Bir dakika, o zaman nerede kalacaksın?" Sordum.
"Bunu söylemeyeceğim, bana süikast girişiminde bulunmanı istemem." Güldü.
"Bunu yapmayacağımı biliyorsun."
"Neyi kastettiğimi biliyorsun." Yanıma yaklaştı, ellerini omuzlarıma koyup gözlerimle aunı hizaya geldi. "Hadi ama...tılsım benimle güvende, endişelenmene gerek yok." Gülümsedi, elleriyle beraber onu ittim.
"Herneyse! Ona sahip çıksan iyi edersin!"
"Çünkü peşinde olanlar var, biliyorum." Sen iflah olmazsın der gibi baktım ona. "Güven bana!" Göz devirdim. "Yarın saat 14.00 civarları, yakın bir kulübenin çevreainde seni bekleyeceğim." Dedi, bende ardından astronomi kulesinden ortak salona kadar indim. Alphard'ı görmeyi beklemiyordum. Oturduğu deri koltukta ne bana baktı ne konuştu. Ona doğru yaklaştım, göz ucuyla bakmak için...kan görmeyi beklemiyordum. Yaklaştığımda daha vahşet bir görüntüyle karşılaştım... ağzım açık bakakaldım ve ellerinle ağzımı kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tılsım •Tom Marvolo Riddle•
Hayran KurguPearl Briella Bagshot, Grindelwald'ın küçük kuzeni. Uzun, hafif dalgalı, platin sarısı saçları, soluk teni ve buna rağmen pembe burnu, dudakları, yanakları, buz mavisi gözleri olan güzel, çekici, zeki ayrıca güçlü bir kız. Ailesine, akrabalarına, k...