Bölüm 4: Yiğit Derin

332 49 4
                                    

"... Bir arkadaşım şarkı çalmak yerine benim söylememi, böylece daha çok dinleyicim olabileceğini söylemişti. Bende haklı olup olmadığını görmek istiyorum. O yüzden bu gece saatlerimiz 02.18'i gösterirken kendi seçtiğim şarkımı söyleyeceğim. Dinliyor olmasını dilerim. Sıradaki şarkı ona gelsin.

Bu şarkıyı dinliyorsan,
Bunun bir anlamı olsun
Anlarım ki şu an beni düşünüyorsun
Mesela çok özledin ama söyleyemiyorsun ya da,
Benden bir mesaj bekliyorsun
Duyuyorum...
Kalbimiz bir olmuş anlaşılan
Tam da aklımdan geçerken şaşırdım bir an
Söyledim durdum yorulmadan, yorulmadan...

Yayını bitirmiştim. Koltuğuma kıvrılıp onu düşünmeye başladığımda yüzüme bir gülümseme yayıldığını hissettim.

İlk kez bir yayından sonra gülüyordum. Yiğit Derin. Hakkında bu iki kelimeden fazlasını bilmediğim Yunan Tanrı'm.

Onunla olamayacağımı belli ettiğim günün üstünden bir hafta geçmişti. Yiğit'ten ses seda yoktu.

Çocuğa git dedin Elif neredeyse, bir de geri dönüp yalvarmasını mı bekliyorsun.

İki gündür içimde olan bu pişmanlık hissi ile yaşıyordum. Yiğit kendine iyi bak demişti. Bakmamıştım. Yarım yamalak uyuyor, mutfak için alışverişe çıkmıyor, sadece yatıyordum.

Aklıma gözleri geliyordu.
Belki bu kadar yalnızlık yeter Elif? Neden bir şans vermiyorsun?
Her sabah bu soruları kendime soruyordum.

Yiğit'e ulaşmam gerekiyordu. Onunla konuşmalıydım. Birbirimizin yoldaşı olabileceğimizi söylemişti. O da karanlıktaydı. Onu tanıyacaktım. Buna kesinlikle izin vermeliydim. Bu çocukta beni çeken bir şey vardı.

Tek sorunum ona ait ne bir adres ne bir numara olmasıydı. Yaptığım tek şey dua etmek oldu.
Umarım bu akşam bara gelir ve karşılarız, söz veriyorum Allah'ım bu sefer geri çekilmeyeceğim. Âmin.

Hangi ara uykuya daldığımı bilmiyorum. Gözlerimi açıp saate baktığımda bara yetişmek için 1,5 saatimin olduğunu gördüm.

Kalkıp hızlı bir duş aldıktan sonra bordo, sırt kısmı tamamen fermuarlı, dar, mini elbisemi üzerime geçirdim. Yaptığım gece makyajım ve siyah rugan topuklularımla hazırdım.

İlkbahardaydık. Havanın güzel olmasından faydalanıp bugünlük motoru almamaya karar verdim.

Barın yakın olmasından dolayı topuklular beni çok zorlamamıştı. Bar her zamankinden daha kalabalıktı. Yiğit burada olsaydı bile ben onu göremezdim.

Vaktim olmadığı için direk sahneye doğru yola koyuldum. Sahneye çıkmamla herkesin yüzü bana dönmüştü. Hızlıca etrafı taradım ama o yoktu.

İlk şarkı bitmişti ama hissiz okumuştum. Tüm hevesim kaçmış gibiydi.

Garsonlardan biri bana peçete uzatmıştı. Kim bilir hangi ergenin doğum gününü kutlayacaktık. Peçetede istek parça yazıyordu.

Gözlerimi defalarca kırpıştırarak doğruluğunu teyit etmeye çalıştım. Bu o şarkıydı. Radyodan Yiğit'e gönderdiğim şarkı. Buradaydı. BURADAYDI!

Yüzüme yayılan gülümsemeyle mikrofonu elime aldım ve şarkıyı söylemeye başladım.

İnsanlar dans edenlere yer açmak için sahneden uzaklaştıkça görüş alanımdaki insan sayısı da azalmıştı.

Birden onu gördüm. Duvarın en köşesinde, ellerini kollarına bağlamış beni izliyordu. Tam gözlerimin içine bakıyordu. Gülümsedim.

Gerçekten özlemiştim. Şarkıya eşlik ediyordu.

"Bu şarkıyı dinliyorsan, bunun bir anlamı olsun. Anlarım ki şuan beni düşünüyorsun..."

Şarkı bittiğinde son kez Yiğit'e baktım. Eliyle bana gel işareti yapmıştı. Gidecek miydim? TABİKİ.

İnsanların arasından ilerleyerek Yiğit'i takip ediyordum.

En son siyah kapılı bir kapıdan içeri girmişti ve tabi arkasından bende. İçeriye girdiğimde koltuklardan birine yayılmış, sigarasını yakmış bir halde buldum onu.

"Sanırım anlatma sırası bende." dedi dumanı üflerken.

Bu gece çok fazla konuşmayacaktım sadece onu dinleyecektim. Koltukta bana açtığı yere doğru ilerledim. Ayakkabılarımı çıkarıp elbiseme dikkat ederek ayaklarımı altıma topladım. Hazırdım.

"Yiğit Derin. 24 yaşındayım. Derin Şirketler Grubu sahibi Mustafa Derin'in oğluyum. Daha doğrusu oğluydum. Mustafa Derin beni evlatlıktan reddedene kadar."

Tam neden diyecektim ki konuşmama izin vermeden devam etti.

"Bir kadın vardı. Adı Canan. Mustafa Bey'in metresi. Tahmin edeceğin üzere bu kadından annemin haberi yoktu. Kadınlık içgüdüsü falan var ama sanırım sizde. Mustafa Bey'in onu aldattığını düşünüyor ve her gün kahroluyordu. Anneme düşkün bir çocuktum ben Elif. Onun ağlamaması için her şeyi yapardım. Her şeyi."

Babam demiyordu Yiğit. Sanki babası onu değil de Yiğit babasını reddetmiş gibiydi. İçimdeki merak duygusu gittikçe artıyordu.

Ne yapmış olabilirdi ki? Babasını öldürmüş olamazdı herhalde?

"Canan'ı ayarttım, onunla yattım." dedi bir anda.

İrkildim. Babasından böyle mi intikam almıştı annesinin üzülmemesi adına?

"Mustafa Bey'in bunu anlaması uzun sürmemişti tabi. Metresi ona karşı isteksiz olunca hayatında biri olduğunu anlamış. Takip ettirmiş bizi öyle öğrenmiş. Yüzleştiğimizde bana ne dedi biliyor musun? Ben o kadına âşık oldum. Senin elimden aldığın kadına.
Âşık olduğu kadın ise bana âşık olduğunu söylüyordu. Ne yasak ilişki ama! Kaçmayı bile teklif etmişti. O kadın için beni evlatlıktan reddettiğini söyledi. Sadece güldüm. Evin kapısından çıkıp gidecekken vurmuştu son cümlelerini. Beni her zaman kıskandın. Hep benim gibi olmak istedin. Baban gibi değildim senin için. Rakibin gibiydim. Elimden her şeyi almak istedin. Anneni bile. Aciz, küçük bir şeytandan farkın yok. Bir daha bu eve asla geri dönme. Senden intikam almaya geleceğim günü bekle. Şimdi defol git!"

Sigarasından bir nefes daha çektikten sonra devam etti.

"İğrenç bir adam olduğumu düşünebilirsin. Öyle olduğumu biliyorum Elif fakat bu da benim karanlığım."

Susmuştu. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Bir baba ve bir oğul arasında intikam savaşı vardı. Bir taraf annesi için bir taraf çok sevdiği metresi için savaşıyordu. Filmleri aratmayacak olaylardı bunlar.

Yiğit'in sigarasını söndürdüğünü görünce ona olan sarılma isteğimi yerine getirmek istedim. Başımı göğsüne yaslayıp kollarımı beline doladığımda kalp atışını duyabiliyordum. Kısa bir süre sonra o da eliyle sırtımı okşamaya başlamıştı. Burnuma dolan erkeksi kokusu ile yıllarca böyle kalmak istiyordum.

"Senin yanındayım. Ne yaptığın, kim olduğun umurumda değil. Sen hala gözümde bin bir zorlukla koltuğa taşıyıp, saçları yastığıma dökülmüş o masum adamsın. Yiğit Derin'sin. Gözlerinde boğulmak istediğim en derin okyanusum."

Okuyalım, okutturalım yoldaş ailesiii! Sizleri çok seviyorum oy ve yorumlarınızı da merakla bekliyorum :)

YoldaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin