Hayatta ne yapıyorsak korkmadan yapmamız gerek aslında. Korkmadan sevmeliyiz mesela, korkmadan gülmeli, korkmadan ağlamalı, korkmadan yaşamalıyız.
Önümüze konulan engel her ne olursa olsun durmadan yolumuza devam etmeliyiz. Belki çok yaralanırız, belki çok gözyaşı dökeriz ama kazanırız elbet.
Geçen günler, saatler, dakikalar bana bunu öğretti.
Yiğit ile yaptığımız bize özel olan yeni yılın ilk dansı... Gerçekten yaşadığımız yılbaşı... Serkan'ın Yeliz'e ettiği evlenme teklifi... Semih'in ailesi ile birlikte çekinmiş olduğu bir fotoğrafın kartpostalı... Babamdan aldığım yılbaşı hediyem... Ve daha niceleri...
"Gülümsemenin benimle alakası var mı?" diye sordu Yiğit beni düşüncelerimden sıyırırken.
Hangi ara yüzüme yerleştiğini bilmediğim gülümsememle bakışlarımı Yiğit'e çevirdim.
Sahilde bir banka oturmuş soğuğun tenimize işlemesine izin veriyorduk. Isıtmasa da varlığının yettiği Güneş, Yiğit'in kumral saçlarına vuruyordu.
"Kesinlikle var." dedim gülümsemem yüzüme daha da yayılırken.
Yiğit başını bana eğip dudaklarıma bir öpücük kondurduğunda bunun bir memnuniyet göstergesi olduğunu anlamıştım.
"Çok şanslısın, biliyorsun değil mi?" dedi kolunu omzuma atıp beni kendine çekerek.
"Anlamadım, hangi konuda?" dedim yüzündeki muzip gülümsemesini görerek alayla.
"Yani... Benim gibi bir adama sahipsin sonuçta."
"Senin gibi adam... Nasıl oluyormuş?"
"İşte... Yakışıklı, karizmatik, komik, güldürebilen, sempatik falan işte." dedi sırıtarak.
"Ya canım... Bu sende ağırlık yapmıyor mu?"
"Ne?" dedi anlamamış bir şekilde yüzüme bakarken.
"Egon diyorum. Fazla da biraz."
"Sen bana egoist mi dedin az önce? Bana mı öyle geldi?"
"Yok, öyle gelmedi. Dedim." diyerek yanıtladım bende sırıtırken.
"Yanılıyorsun güzelim. Benim egom yoktur."
"Yok zaten biliyorum. Egoda sen varsın." dedim alayla gülerken.
"Senin dilin baya uzadı." dedi tek kaşını havaya kaldırarak.
Oturduğum yerden uzanıp Yiğit'in kaldırdığı kaşına minik bir öpücük kondurdum. Bu hareketim o mükemmel dudaklarının yukarı doğru kıvrılmasına sebep olmuştu. Onun yüzündeki tebessümün aynısı benim yüzümdeki yerini de aldığında ona daha da sarıldım.
O an tüm dünya dursun istedim. Burnumda kokusu, saçlarımda elleri varken sanki bizi hiçbir şey yıkamayacak gibiydi.
Bir duvar oluyorduk sanki tüm insanlığa karşı.
Trafik lambasındaki kırmızı oluyorduk sanki herkese dur dermişçesine.Ben bu düşünceler içerisindeyken Yiğit ne düşünüyor merak ediyordum. Hayatta altyazı falan olmalıydı bence. O mavilikler kendileri gibi başka bir maviliğe uzun uzun bakarken insanın merak etme gibi bir seçeneği olmuyordu zaten.
"Maviye olan bu ilgin neden?" dedim aklıma gelen ilk şeyi söylerken.
"Onun da egomdan dolayı olduğunu düşündün değil mi?" dedi boşta olan diğer eline bir dal sigara alırken.
"Evet, yani başlarda. Artık öyle düşünmüyorum."
"Odamdaki tabloyu hatırlıyor musun?" dedi Yiğit bu sefer başka bir konuya yönelerek.