• Bölüm şarkısının alakası yok aslında ama dinlemenizi tavsiye ederim ben çok severim. TVD hayranları bilir zaten :) Keyifli okumalar!
" ... Yıllar yavaş yavaş akıp gitmiş. Bir gün sarayın oradan bir prens geçmiş ve uyuyan güzelin hikâyesini duymuş. Tarif edemediği bir duyguyla saraya gelmiş. Fakat kral, prensesin odasının önüne muhafızları yerleştirdiği için izin almadan girememiş. Çaresiz kral, prensin prensesi görme isteğini kabul etmiş. Prens odaya girmiş ve yatağın ucuna gelmiş. Karşısında gördüğü manzara ile prensese âşık olmuş prens. Yavaşça eğilip prensesin alnına bir öpücük kondurmuş ve sihir bir anda bozulmuş. Prenses gözlerini açmış ve uzun süreli uykusu son bulmuş."
Alnımda hissettiğim ıslaklıkla yavaş yavaş kendime geliyordum. Burnuma dolan keskin temizlik kokusunun yerini bildiğim bir başka koku almıştı. Sigara ve deniz kokusunun karışımı...
Gözlerimi yavaşça araladığımda Yiğit'in yeni çıkmaya başlayan sakallarıyla karşı karşıya geldim.
Oynamak için kolumu hareket ettirdiğim sırada kolumda bir serum takılı olduğunu gördüm.
Yiğit de hareket etmemden dolayı dudaklarını alnımda çekmiş, gözlerime şaşkınlıkla bakıyordu.
"Prensesin uzun süreli uykusu son buldu..." dedi tekrar bir öpücük yerleştirirken alnıma.
"Masallara inanmazdım ama..."
Dudaklarıma minik öpücükler bırakmaya devam ederken bu hareketi gülmeme sebep olmuştu.
"İnanma sebebim oldun... Masalım oldun..."
Olanlara mantıklı bir açıklama getiremiyordum. En son hatırladığım Yiğit'in bana şarkı söylemesi ve bileğimi kesiyor oluşumdu. Buraya nasıl geldim, ne zamandır buradayım bilmiyordum.
"Yiğit..." dedim yatakta doğrulmaya çalışırken.
"Güzelim... Yorma kendini." dedi arkamdaki yastığı düzeltmeme yardım ederken.
"Beni nasıl buldun?"
"Nerenin havası bu güzelim? Hint kumaşı mı kalmış şu devirde?" dedi melodik bir sesle Yiğit.
Yine şarkı söylüyor oluşu bile gülmeme yetmişti.
"Seni bir daha gülerken göremeyeceğim diye... O kadar korktum ki..." dedi bir eliyle elimi tutarak.
Elleri benimkilere nazaran daha sıcaktı. Bu yüzden temasıyla vücudumun yanmaya başladığını hissettim.
Birbirimize doyasıya baktığımız sırada kapının çalınma sesini işittik. İkimizde açılan kapıya baktığımızda tüm ekibin geldiğini gördüm.
Serkan, Yeliz, Burak, Derya, Çağatay hatta Yaprak bile.
Bana gülen yüzleriyle baktıklarında onları ne kadar özlediğimi fark ettim. İçeri gelmelerini işaret ettiğimde Yeliz koşarak gelmişti yanıma.
"Ah... Nasıl özledim! İyi misin tatlım?"
Sıktığı bedenimle zar zor nefes alırken aklıma Semih geldi bir anda.
Yeliz hakkında söyledikleri... Nasıl olduğumu sorması...
Yiğit bir şeyler anlamış olacaktı ki elimi tuttu aniden. Minnettar bir yüzle ona baktığımda ilk kez yüzündeki yorgunluğu görmüştüm. En az o da benim kadar bitikti.
"Ayrılsana kızım artık bizde bekliyoruz burada." dedi arkadan Burak.
Yeliz kollarını benden ayırdığında gözlerinin dolduğunu gördüm. Onu öyle görünce uzun zamandır hissetmediğim duygular doldu içime. Merak edilme... Önemsenme... Sevilme...