Burnuma dolan o güzel kokuyla gözlerimi açtım. En son ne zaman bu kadar güzel bir uyku çektiğimi hatırlamıyorum. Gece hangi ara olmuşsa Yiğit'le koltukta uyuya kalmıştık.
Çenesi omzumda, kolları belime sımsıkı sarılmış vaziyetteydi. Uyandırmamaya çalışarak ona doğru döndüm. Sakalları yeni yeni çıkmaya başlıyordu. Elimi yüzünde gezdirdiğimde bir an kıpırdandı ama gözlerini açmadı. Sevinmiştim. Biraz daha onu izlemek istiyordum.
Ne demişler yemek buldun ye, dayak buldun kaç, uyuyan Yiğit buldun izle. Tabi ki son kısmı benim eklememdi.
Yaşadıklarını düşünmeye başladım. Gerçekten annesini çok seviyordu.
Babasının o Canan denilen kadına âşık olmuş olabileceğini hiç düşünmemişti. Saçlarıyla oynarken yaptıklarından pişmanlık duyuyor mudur acaba diye düşündüm.
"Saçlarımı çok sevdin sanırım."
Hangi ara uyanmıştı bu ya?
"Güzeller, sevdim."
İkimizin de yüzüne gülümseme yayıldı.
Yiğit yaklaşıp alnıma nazik bir öpücük kondurduğunda kalbimin yerinden çıkacağını hissettim. Dudaklarını alnımda tutarken düşünüyordum.
Önceden sevgilim olmuş muydu? Evet.
Onlara karşı böyle hissetmiş miydim? Hayır.
Yiğit'ten hoşlanıyor muydum? Evet. KESİNLİKLE.
Peki, ona âşık mıydım? Bilmiyorum.
Aşk neydi, nasıl olunurdu, âşık olduğunu nasıl anlardın hiçbir fikrim yok.
Sophaces demiş ki: Hayatın ağırlığını ve acısını tek bir sözcük unutturur bize, Aşk.
Eğer gerçekten öyleyse bu adam benim aşkımdı. Onun yanındayken zihnim bomboş, kalbim ise tıka basa oydu.
Düşüncelerimden Yiğit'in sesi ile ayrıldım.
"Ne düşünüyorsun?"
"Karnımın acıktığını." dedim gülerek.
Koca bir yalandı. Ama doğruları ona söylemem için daha uzun bir süre gerekiyordu.
Yiğit koltuğun kenarındaki sehpadan saatini aldı. Gece uyumadan önce çıkarmış olmalı diye düşündüm.
"Bu saatte bulabileceğimiz tek şey kokoreç. Umarım seviyorsundur." dedi sırıtarak.
"Bayılırım. Ama önce benim üstümü değiştirmem lazım. Eve uğrayıp oradan gitsek?"
Onaylarcasına başını sallamıştı. İkimizde koltukta doğrulup üstümüzü düzelttikten sonra bardan çıktık.
Barın eve yakın olmasından dolayı hemen varmıştık. Yiğit aşağıda sigarasını içeceğini söylemiş, bende eve girip üstümü değiştirmeye başlamıştım.
Üstüme giydiğim yeşil keten gömleğim ve dar kotumla oldukça rahattım. Saçlarımı atkuyruğu yapıp kahve trençkotumu aldıktan sonra evden çıktım.
Kokoreçleri yedikten sonra bir yerlere gidip bir şeyler içmeyi teklif etti Yiğit. Asosyal hayatım bu kadar gezmeye müsait değildi ama Yiğitle olmak güzeldi. Bu yüzden hayır demedim.
Bara vardığımızda oturmadan önce lavaboya gitmem gerektiğini söyledim Yiğit'e. Tuvaletin kapısının önünde beklerken duyduğum sesle irkildim.
"Hayrola güzellik, kimi bekliyorsun burada?"
Benim boylarımda, sarışın, içmekten gözleri kızarmış biriydi bu. Tipinden olduğu kadar ses tonu ve bakışlarından da hoşlanmamıştım.
"Sanane, kendi işine baksana sen!"
"Ateşli kız. En sevdiğim. Bakıcam güzelim merak etme hemen işime bakıcam."
Ettiği lafla üzerime çullanması bir olmuştu. Boynumu ıslak ıslak öpmeye başladığında kusacak gibi oldum. Karşı koymaya çalışıyordum ama sarhoş haliyle bile güçlüydü şerefsiz.
Elleriyle gömleğimin düğmelerini koparırcasına açtığında karşısında sütyenimle kalmıştım.
Tam her şey bitti derken, duyduğum yumruk sesiyle çocuğu yerde görmem bir oldu. Bayılmıştı, tek bir yumrukla.
Şaşkınlığım Yiğit'i görmemle ikiye katlandı. Ben onun sinirden iyice belirgin hale gelen damarına bakarken o vücuduma bakıyordu.
Gömleğim... Unutmuştum. Yarı çıplak bir şekilde karşısında duruyordum. O ise vücuduma sanki iğne batırıyormuş gibiydi. Tek tek her dövmeme bakıyordu. Anlam vermeye çalışıyordu.
Dövmelerin yerleri çok düzensiz olduğu için dikkat çekiyordu. Ama Yiğit'in gözü tek bir tanesinde odaklandı. Bir dönme dolap deseni olanda. Yoksa anlamış mıydı? Gayet iyi kapattığımı düşünüyordum aslında.
Yiğit yavaşça bana yaklaştı. Parmakları vücudumda gezinirken yanıyordum.
"Bunların anlamı ne?" diye sordu.
Gözlerindeki duygu yoğunluğunu çözemiyordum.
Sanki birinden birine geçiyormuş gibi mavinin her tonunu barındırıyordu o gözler.
Ben ne diyeceğimi bilemeden o konuşmaya devam etti.
"Özellikle bunun."
Midemin üstünde olan dönme dolaplının üzerindeydi eli.
"Diğerlerinden daha farklı görünüyor. Sanki..."
Sözünü tamamlayamadan elimle onu ittim. Anlamasına izin veremezdim. Anlatabileceğimi sanmıyordum.
Kahretsin! Niye böyle olmuştu şimdi sanki?
"Gidelim mi artık?" dedim aceleyle düğmeleri kapatırken.
Yiğit'in merak dolu gözleri anlat der gibiydi. Öylece bekliyordu.
"Ben gidiyorum. İçkiye de gerek yok. Uykum geldi benim. Kimse kalmamış zaten burada baksana iyi bir yer değil herhalde. Görüşürüz." dedim aceleyle.
Ne kadar saçma sapan cümle varsa hepsini kurmuştum. Hızlı adımlarla çıkışa doğru ilerlerken güçlü bir el bileğimden tutup kendine doğru çevirdi. Ani hareketinden dolayı göğsüne çarpmıştım. O kadar yakındık ki içime çektiğim hava onun nefesiyle doluydu.
"Anlamadığımı sanıyorsanız yanılıyorsunuz Elif Yılmaz. Anlatacağın günün kısa bir süre içerisinde gelmesini umuyorum. Bu gecelik kaçabilirsin, fakat bundan sonra benimsin. Ve o... Bir bıçak yarası."
Son cümlelerini duymamla bayılmam bir olmuştu.
Doğruydu. O bir bıçak yarasıydı.
Öz babamdan kalma...Bölüm hakkında oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Desteklerinize ihtiyacım var. Yiğit ve Elif karakterleri için de daha resim bulabilmiş değilim, yardım ederseniz çok sevinirim. Instagram hesabımız: yoldaswattpad
Keyifli okumalar dilerim!