Bölüm 11: Yağmur

264 38 10
                                    

Bölüm Şarkısı:
Cem Adrian/Sen Yağmurları Sevdiğinde

O evden çıktığımdan beri yürüyordum. Bacaklarım da kalbim gibi yorulmuştu artık. Evimin yakınlarına geldiğimi hissettiğimde bir kaldırıma oturma kararı almıştım.

Eve girsem ne olacaktı sanki? Eve geç geldiğimde başıma bir şey gelmiş olabilir mi diye düşünen ne bir annem ne bir babam vardı. Yolumu gözleyen çocuklarım, eşim yoktu. Olmayacaktı da.

Dakikalar sonra başlayan yağmurla halime gülmüştüm. Gökyüzü bile bana ağlıyordu, acıyordu. Sırılsıklam olmuş bir şekilde kaldırıma uzandım. Ölmek istiyordum. Yağmur damlaları yüzümden taşa doğru akarken ağlıyordum. Şurada ölsem arkamdan ağlayacak, yasımı tutacak kimsem yoktu. Reşit olduğum gün ondan kaçmıştım. 3 koca yıl boyunca çıkmamıştı karşıma. Vazgeçti dedim kendi kendime. Tam kurtulduğumu düşünüp, Yiğit ile birlikte bir yola çıktığımda yine belirmişti karşıma. Daha nefret dolu, daha şeytani planlarıyla...

"Elif! Elif, kendine gel!" tanıdık bir ses yüzüme vurup beni yerden kaldırmaya çalışıyordu.
Gözlerimi açıp kim olduğuna baktığımda Yiğit'i gördüm. Endişe dolu gözleri ve onun da sırılsıklam olmuş saçlarıyla bana bakıyordu.

Bedenimi yerden kaldırıp taşımaya başladığında kollarım iki yanımda sarkıyordu.

"Hadi güzelim, bir şeyler söyle. Lütfen."

Yiğit konuşmaya devam ediyordu.

"Git dediğinde gitmemeliydim! Kahretsin! Ben sadece... Zamana ihtiyacın olduğunu düşünmüştüm. Hepsi benim suçum. Hepsi!"

Tüm gücümü kollarımda toplayarak elimi yüzüne uzattım. Dışarıdan nasıl göründüğümüz konusunda bir fikrim yoktu. İkimizde ıpıslaktık. Elimi yüzüne değdirmemle durdu Yiğit. O okyanus mavisi gözler bana dönüktü.

"Senin... Hiçbir suçun yok." dedim zorlanarak.

"Hepsi benim suçum. Ona binmekte ısrar etmeseydim... Belki de..."

Kollarım yine iki yanıma düşmüş bu sefer tam anlamıyla bayılmıştım.

...

Belimde hissettiğim ağırlıkla gözlerimi açtığımda kendimi ısınmış hissettim. Yatağımdaydım. Üstümde uzun kollu bir kazak vardı ve saçlarım tamamıyla kurumuştu. Arkamı döndüğümde Yiğit'in bana sarılmış bir halde uyuduğunu gördüm. Vücudumda bir ağırlık hissetmem gayet normaldi. O kadar sıkı sarılmıştı ki bir an nefesimin kesileceğini hissettim. Kıpırdanmamdan dolayı o da gözlerini açmıştı.

"Beni nasıl buldun?" dedim.

Yüzlerimiz birbirine çok yakındı. Bu yakınlık vücut sıcaklığımı daha da artırıyordu.

"Evin önüne gelmiştim. Hastaneden çıkınca gelirsin diye. Gelmeyince merak ettim yol boyu yürümeye başlamıştım ki yerde yatan bir aptal gördüm. Bil bakalım kimmiş?" dedi gözlerimin içine baka baka.

Aptal demesi üzerine yüzümü buruşturmuştum. Başımı boynunun girintisine sakladığımda sorduğu soruyla gözlerim dolmuştu.

"Neden geç geldin?" dedi saçlarımı okşarken.

"Babam... Beni yanına götürmesi için birisini yollamış. Onun yanındaydım."

Yiğit ani bir hareketle çenemi kavrayıp yüzüne bakmamı sağladı. Gözlerinde her şey vardı. Acıma, endişe, korku...

"Sana bir şey yapmadı değil mi? Elif doğruyu söyle." dedi ciddi bir sesle.

Bir şey yapmadı canım alt tarafı bundan sonra cehennemi tadacağımı belirtti o kadar. Önemli bir şey değil yani.

YoldaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin