• Bölüm şarkısını sahneyle birlikte dinlemenizi tavsiye ederim! :)
Yükseklerde uçan bir kuş hayal edin. Gökyüzünde oradan oraya özgürce uçtuğunuzu. Sonra bir silah sesi.
Tak!
Kanadı kırılan bir kuş var artık yerde boylu boyunca uzanan. Hissettiği acıyı anlamaya çalışın.
Şu an ben tam da o kuş gibiyim. Kalbim paramparça... Parçaların sahibi ise o gözler...
Yiğit'e acıyarak bakıyordum. Kendime acıyordum, bize acıyordum. Olmayan bir bize...
Kulağıma dolan sesler çok fazlaydı. Dükkanda çalan yavaş bir müzik, diğer müşterilerin istekleri, Yaprak'ın kahkahaları...
Çıkışa doğru koşmaya başladığımda gözümden akan yaşlara engel olamadım. Vücudumdaki tüm kan ayaklarıma gitmiş gibiydi. Döner kapıdan kendimi dışarı attığımda soğuk hava tenime işledi.
Peki umursuyor muydum? Hayır.
Biraz daha koştuktan sonra tenha bir yere geldiğime inanarak durdum. Bağıra çağıra ağlamak istiyordum. Bu da herkesin içinde yapamayacağım bir işti.
Omzuma değen bir el ile aniden arkamı döndüm. O mavileri görünce şaşırmıştım, gelmesini beklemiyordum.
"Neden bir anda kaçar gibi uzaklaştın? Ne oldu?" dedi soluk soluğa Yiğit.
En az benim kadar koşmuş olmalıydı. Arkamdan gelmiş olması içimde hala sevinç nidalarının yankılanmasına sebep oluyordu ama o görüntüyü hafızamdan silemiyordum.
"Ne mi oldu? Gerçekten mi Yiğit?" dedim bağırarak.
Bir şey söylemediğinde ne demek istediğimi anlamış olduğunu fark ettim.
"Yaprak'ı seviyorsun sen..." dedim o konuşmadan. Ne konuşacaksa...
"Hayır, Elif..."
Kollarını bana doğru uzattığında çılgına döndüm.
"Sakın bana dokunma! Duydun mu beni?"
Hızla kendimi geri çektiğimde Yiğit'i şaşkın bakışlarla bana bakarken buldum.
"Bunu benden isteme... Sen... Yanlış anladın."
"Evet, yanlış anladım. Seni, bana karşı olan hareketlerini, hepsini yanlış anladım."
Bağırmam daha da içini yakıyor gibiydi. Fakat bende alev alevdim ve sönmezsem ortalığı yangına verebilirdim.
"Bu kadar emin olma." dedi gözlerimin tam içine bakarken.
Şaşkınlığı yüzünden silinmişti. Yerini alan duyguları ise çözemiyordum.
"Emin olduğum tek şey ne biliyor musun? Senin Yaprak'ı kıskandığın. Hem de deliler gibi! Söylesene, Burak'a karşı şarkı söylediğimde ya da deniz kenarında o bikiniyle deve güreşi yaparken gerçekten kıskanmış mıydın beni? Yoksa Yaprak'ın bacaklarının elinin altında olması, kıyafetlerinin altında yatan güzelliği görmüş olmanın zevkini mi tadıyordun?"
Sinirden çılgına dönmüş bir bedenle karşısındaydım. Yiğit'in çenesindeki kasların kasıldığını görebiliyordum. O da sinirlenmişti.
"Her şeyi daha da mahvetmeden çeneni kapat ve beni dinle Elif."
Bunu yüzüme karşı tıslayarak söylemişti. Her şeyi mahvetmeden... Tehdide mi başladık şimdi?
"Çenesini kapatması gereken biri varsa sensin! Egoist, bencil herifin tekisin sen! Her şey senin olsun istiyorsun değil mi? Yaprak da senin olsun Elif de Canan da. Hatta dünyadaki tüm kadınlar. Annen de dahil."