Bölüm sonundaki nota bakmanız dileğiyle, keyifli okumalar!
Ekim aylarına yeni girdiğimiz şu günlerde hayatım normale dönüyor gibiydi. Ne Yiğit'in dövmekten beter ettiği babamdan, ne de az kalsın saçları elimde kalacak olan Canan'dan haber vardı.
Her gün Yiğit'in ekibiyle bir yerlere gidiyorduk. İçkiler içiyor, danslar ediyor, birbirimizin evlerinde sinema geceleri yapıp sabahlıyorduk. Arkadaş ortamına sahip olmak harika bir şeydi.
Sevdiğiniz adamın ve sevdiğiniz arkadaşlarınızın aynı anda aynı yerde olması nasıl güzel olmasın ki?
Elimde kahvemle evin içinde gezerken telefonumun sesi odanın içini doldurdu. Orta sehpanın üzerine bıraktığım telefonu elime alırken arayanın Yaprak olduğunu gördüm.
Evet, artık aramız Yaprak ile de düzelmişti.
Nedenini bilmiyorum ama bir anda bana sıcak davranmaya başlamış, laf sokmayı kesmişti. Açıkçası bu işime geliyordu. Çünkü biz bir gruptuk ve benim yüzümden huzursuzluk olmasını istemezdim.
"Efendim?" dedim telefonu cevaplarken.
"Selam Elif. Bugün Yeliz ile alışverişe çıkalım diyoruz ne dersin? Kız kıza takılırız."
Alışveriş olayları benlik değildi normalde ama bu aralar giyecek yeni şeyler almaya ihtiyacım vardı. Bu yüzden Yeliz'in de yanımızda olacağını bilerek kabul etmiştim.
"Olur, kaçta ve nerede?" dedim kahvemden son yudumu da alıp mutfak tezgâhının üstüne bırakırken.
"Bir saate hazırlan biz seni almaya geliyoruz." diyip telefonu kapattı Yaprak.
Telefonu yerine bıraktığım gibi saçlarımı yıkamaya koyulmuştum.
Lavabo mu saçlarımı yıkıyordu yoksa saçlarım mı lavaboyu yıkıyordu o ayrı mesele tabi.
Saçlarımı yıkamayı bitirip havluyla iyice suyunu sıktım. Başıma doladığım havluyla evin içinde adeta bir padişah gibi dolanıyordum.
Odama geldiğimde üstümdeki pijamalardan kurtulup dolabımın karşısına geçtim. Yiğit evde yoktu bu yüzden rahatça hareket edebiliyordum.
Gözüme çarpan beyaz kazağı hızlıca üzerime geçirdim, altıma da koyu renk, dar paça, vücudumu saran bir kot pantolon giymiştim.
Saçlarıma uzun zaman sonra ilk kez maşa uygulamış ve dağınık bırakmıştım. Yaptığım hafif makyaj ve üzerime aldığım kahverengi kabanımla hazırdım.
Aşağıdan gelen korna sesi ile Yelizlerin geldiğini anladım.
Hızlı hareket ederek arka kapıyı açıp hemen içeri süzüldüm. Arabanın içi sıcacıktı. Playlistte çalan şarkı ise Model'den Pembe Mezarlık'tı. Ah, en sevdiklerimden.
"Bekleyin bizi ayakkabılar, çantalar. Biz geliyoruz!" dedi Yeliz neşeli bir şekilde.
Bu kızı gerçekten seviyordum. Deli doluydu ve insanı güldürmesini biliyordu. Serkan gerçekten şanslı biriydi.
Yol boyunca adlarını daha önce hiç duymadığım birçok kişi hakkında dedikodu yapmıştı Yeliz ve Yaprak. Ben ise sohbetlerine sadece hadi ya, bak sen tarzı cevaplar vererek katılmıştım.
Klasik bir İstanbul trafiği sorunu ile gecikmeli de olsa alışveriş merkezine varmıştık. Yeliz her zamanki ustalığıyla arabayı park etmiş anahtarları da valeye vermişti.
Dönen kapıdan içeriye girdiğimizde karşımızdaki manzaraya bakmak için bir an durmuştuk. Fethedilmeyi bekleyen 3 katlı bir yapıydı burası. Bizde burayı fethetmeye gelmiş şövalyelerdik. En azından kendimizi öyle hissediyorduk.
