•Bölüm şarkısını kesinlikle dinleyin. Tavsiyedir dinlemeyenler için :)
Katil olmak...
Yiğit'in sözleri üzerine bu iki kelime bende daha anlamlı olmuştu. Daha birkaç gün öncesine kadar beni terk ettiğini düşündüğüm adam şimdi yarı ayık bir halde alnı alnıma yaslı bir şekilde karşımda duruyordu.
Yiğit'in yanağına elimi uzattığımda kollarını belime dolamıştı. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp burunlarımızı birbirine sürttüğünde huylanmış, kendimi bir an gülerek bulmuştum.
"İşte bundan hoşlanıyorum." dedi Yiğit aramızda santimler bile olmayan dudaklarının arasından.
"Neyden?" dedim bende hala gülerken.
"Bundan." dedi Yiğit bu sefer gülerken dudaklarımın ucunda oluşan kıvrımları öperken.
Hava, üzerimdeki elbise düşünürsek buz gibiydi ama şuanda resmen yanıyordum.
"Yaprak ile aranda ne var?" dedim ortamın güzelliğini bozarak. Ama merak ediyordum işte.
"Sen varsın." dedi bu sefer Yiğit.
"Ne demek ben varım?"
Tanrı'm bu çocuk edebiyat yapmayı cidden çok seviyordu. Ne olurdu sanki anlayabileceğim bir dil üzerinden konuşsaydık?
"Sen varsın işte. Her yerde her şeyde sen varsın. Başkası yok."
Utançla başımı eğdiğim sırada Yiğit yüzüne bakmam için çenemi tuttu.
"Kıs-kan-ma." dedi bu sefer her hecede dudağıma öpücükler kondurarak.
Gülmüştüm. Kollarımı beline doğru doladığım sırada barın kapısında Serkan belirdi.
"Abi nerdesiniz siz? Her yerde sizi aradık." dedi.
"Serkan, içerinden Yiğit'in arabasının anahtarlarını getirir misin? Sarhoş da biraz." dedim Yiğit'i biraz daha üstümde tutmaya çalışarak.
"Ben sarhoş değilim." dedi Yiğit.
Klasik sarhoş kafası işte.
"Neyse tamam dur hallediyorum." deyip içeri girdi Serkan Yiğit'e aldırış etmeden.
Her ne kadar inkar etse de ayakta duramıyordu işte belliydi. Serkan çok bekletmeden anahtarları alıp yanımıza geldi. Arabanın yerini biliyordu, bu yüzden Yiğit'i kollarımın arasından kendi yanına çekip yürümeye koyuldu. Bende hemen içerinden çantamı alıp yanlarına gitmiştim.
Serkan, Yiğit'i yavaşça sürücü koltuğunun yanına bırakırken bende direksiyonun başına geçtim.
Bu zamana kadar böylesine pahalı bir araba kullanmamıştım. Kahve, deri koltuğa daha da gömülürken arabayı çalıştırdım. Yiğit koca bir bebek gibiydi. Kumral saçları biraz uzamış, alnına düşmüştü. Kafasını cama yaslamış bir şeyler sayıklıyordu. Ama anlayamıyordum.
O uyuklarken bende şarkı mırıldanmaya başlamıştım. Aklıma gelen ilk şarkı nedense Yüksek Sadakat - Döneceksin Diye Söz Ver olmuştu. Şarkının nakaratını bitirdiğim sırada boğazımı biraz ıslatmak için yan tarafımdaki suya doğru uzandım.
"Devam etsene." dedi Yiğit gözleri kapalı bir şekilde.
Beni mi dinliyordu bunca zamandır?
"Sen uyumamış mıydın?" dedim suyu tekrar yerine koyarken.
"I-ı. Sensiz uyuyamıyorum." dedi yine gözleri kapalıyken.
Bu cümlesi beni her ne kadar mutlu etmiş olsa da beni öylece bırakıp gittiği zamanı unutturmuyordu işte. Bu sözü üzerine sessiz kalmayı tercih ettiğimde konuşan yine Yiğit olmuştu.