Kader seni tekrar karşıma çıkardığında ona yalvardım. Fakat bu sefer seni bana vermesi için değil, alması için.
_________
Bütün yaşananlar aslında o gece hızlıca oldu bitti. Mirlan düğünden ayrıldığı andan itibaren benim de aklımı, fikrimi alıp götürmüş gibiydi. Çünkü o andan sonra hiçbir şeye odaklanıp, doğru dürüst eğlenememiştim. Hatta öyleydim ki, normalde düğünden önce geceyi orada geçirecekken akşam üzeri düğün bittiği anda gitmek istemiştim.
Orada kalmak istemedim daha fazla. Orada durmaya devam ettikçe boğulmaya başladım. Sanki bütün dünyadaki oksijen bitmiş de, ölmek üzereymişim gibi.
Bu yüzden hazırlanıp, arabalara binmeden önce Merve ve Hakan ile vedalaşıyorduk. Yani, geçici bir süreliğine elbette. Merve bana sarılırken, "Bugün olanlar için gerçekten çok üzgünüm. Hakan'ın onu davet ettiğini gerçekten bilmiyordum." diye mırıldandı.
Onun sırtını okşarken gülümseyerek, "Sorun değil, ikinizin de bir suçu yok. Olan oldu artık, canını sıkma. Ben de umursamıyorum." diyerek onu rahatlatmaya çalıştım.
Fakat kimi kandırıyordum? O buraya gelmişti diye bu gece vakti buradan ayrılmıyor muydum? Merve benden ayrılırken gözlerimin içine baktı. Gözlerindeki bakıştan onun buna inanmadığını görebiliyordum, fakat bana aksi bir şey söylemedi. İyi ki de söylemedi. Çünkü itiraf etmek istemesem de, bir cevabım yoktu.
Benden sonra Çiğdem ve Merve sarılırken Hakan ile vedalaşmak için onun önüne geçtim. İlk önce elini uzattı. Fakat ben gülerek onun elinden tutup, sarıldım. Hakan bana hafifçe sarılırken, "Gerçekten özür dilerim. Mirlan hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Bilseydim, sizi yan yana getirecek bu hareketi yapmazdım." dedi. Ses tonunda hafif bir suçluluk vardı.
Geri çekilirken onu rahatlatmak için gülümseyerek, "Dediğim gibi, sorun yok." dedim.
Hakan da gülümseyerek karşılık verdiğinde ikisine de son kez bakarak arabaya bindik. Sürücü koltuğuna tekrar ben otururken Çiğdem yan koltuğa oturmuştu. İkimiz arasında garip bir şekilde sessizlik vardı. Muhtemelen Çiğdem de seneler sonra onu görmeyi benim kadar beklemiyordu. Birbirimize o kadar bağlıyız ki, Çiğdem bendi, ben de Çiğdem. O yüzden ikimizin de şok ve şaşkınlığı aynıydı.
Çiğdem sonunda sessizliği bozarak, "Şimdilik şarkı açacağım. Sen de durma mola yerlerinde. Eve sür hızlıca. Konuşmamız gerek." dedi.
Arabada muhabbet etmeyi pek sevmiyordu. Muhtemelen evde şarap eşliğinde muhabbet etmek istiyordu ki, bu da benim işime gelirdi. Araba kullanırken onun hakkında konuşup, moralimi bozmak istemiyordum. Gerçi, bozacak moral de kalmamıştı ya.
Rastgele müzik seçtiğinde, seçtiği müziğin 'Yaralı' şarkısı olmasıyla yan gözle ona baktım. Çiğdem omuz silkip arkasına yaslandığında derin bir nefes aldım.
Onu karşımda görmenin beni bu kadar etkiliyor olması normal miydi? Belki de içten içe beni aldatmasını hiç kabul edemedim. Hem de öyle bir günde. Beni aldatmasından çok aldattığı gün canımı yakmıştı. Ona en çok ihtiyacım olduğu anda. Ben belki de bunu sindiremiyordum.
Kimse aşkından kahrolmuyordu mesela. Ben birisi beni nasıl bu kadar anlayamaz ona yanıyordum. Bana bunları nasıl yapar ona yanıyordum. Belki de ona olan kızgınlığım beklenmedik bir şekilde yarım kalmamdan dolayıydı. Hayatıma öyle nüfus etmişti ki, o zamanlarda. Yani, küçük benin her anısında vardı o. Belki 4 sene sevgili olmuş olabiliriz, fakat biz 8 senedir birbirimizi tanıyorduk.
Sessiz ve şarkı eşliğinde geçen yolculuktan sonra benim evime gelmiştik. Arabayı bahçeye park ettiğimde Çiğdem ilk inen oldu. Arka koltuktan paketlediğimiz elbiseleri alarak kapıyı kapattı. Ben de arabayı kilitleyerek ön taraftan dolaşıp onun yanına ilerledim. Birlikte eve girdiğimizde salona giden yolun üzerindeki merdivenlerde Çiğdem, "Al bunları yukarı bırak, ben de bize şarap çıkarayım." demişti.