Bölüm 5.

396 44 33
                                    

Senelerdir hayatımda yoksun, fakat bu ayrılığı artık hayatın hakkında hiçbir şey bilmediğimi gördüğümde anladım.

_________

Son görüşümüzden sonra Mirlan beni hiç rahatsız etmemişti. Ya sonunda vazgeçmişti, ya da isteğime saygı duyuyordu. Bilmiyorum, galiba her ikisi de olabilirdi. Gerçi, umursamıyordum da. Sadece yalnız kalmak istiyordum. Onu her gördüğümde kalbime iğrenç bir acının saplanmasına katlanmak istemiyordum daha fazla.

Derin bir nefes alıp, aynada rujumu tazelerken alt kattan Çiğdem, "Tatlım, anahtarları nereye koymuştun?" diye bağırdı.

Dudaklarımı bir kez birbirine bastırıp, 'pak' sesi çıkardıktan sonra, "Orada salondaki sehpanın üzerinde." diye geri bağırdım.

İkimiz de hazırlanmış, üniversiteden arkadaşımız olan Hafsa'nın doğum gününe gidiyorduk. Üzerimde siyah, uzun bir elbise vardı. Aslında biz bize olacaktık, fakat yine de süslenip gitmek istemiştim. Biz bize olsak da, güzel bir kutlama olacaktı, çünkü Hafsa'nın 30.yaş günüydü.

Tamamen hazırlandığımda elbisemle uyumlu siyah bir çanta alıp, odadan çıktım. Ben merdivenleri inerken Çiğdem de kanepeye yaşlanmış beni bekliyordu. Üzerinde koyu mavi, neredeyse siyah sanılacak kısa bir elbise vardı. Dar değildi, ama çok da bol durmuyordu.

Beni gördüğünde gülümseyerek ayağa kalktı. Yanıma doğru gelirken baştan aşağı süzerek, küçük bir ıslık çalıp, "Bu gece kimi baştan çıkarmaya çalışıyorsunuz hanımefendi? Eğer hedef bensem çoktan tav oldum." demişti göz kırparak.

Ona gözlerimi devirirken, "Bilmem, öyle süslenmek istedim. Aynada baktığım kişi de beğensin istedim." diye cevap verdim ona.

Çiğdem yanıma gelip, koluma girerken, "Benim kocam gelse de, ben de ona süslensem." dedi dudaklarını büzerek.

Onun yanağından makas alırken, "Ne zaman geliyor bizim enişte bey?" diye sordum.

Bu soruyla biraz mutlu olmuştu. Mutlu bir şekilde, "Yarın öğlen gelecekmiş. O yüzden keyfim fazlasıyla yerinde." demişti.

Onun bu mutlu haline ben de gülümsedim. Ahmet ve Çiğdem uzun bir süre sevgili kaldıktan sonra evlendiler. Ahmet bizden 3 yaş büyüktü ve senelerce bekledi. Önce Çiğdem'in okulunu bitirmesini, sonra da üniversiteyi bitirmesini. Şimdi evliliklerinde 4.seneyi devirmek üzereler.

Evden çıkıp benim arabama bindiğimizde ben yine sürücü koltuğunda, o da yan koltukta oturmuştu. Çiğdem çoğu zaman kendisine yan koltuk prensesi diyordu ki, ben de bundan memnundum. O benim yan koltuk prensesim olabilirdi.

Evden uzaklaşmadan önce, "Hediyeleri aldın, değil mi?" diye sordum ona.

Çiğdem kafasını sallarken arka koltuğu göstererek, "Evet, hayatta unutmam." dedi.

Bununla birlikte arabayı çalıştırıp evden uzaklaşmaya başladık. Yaz ayları olmasına rağmen hava bu akşam biraz serindi. Tam sonbahar havası vardı. Sonbaharı seviyordum. Etrafın griye boyanmasını, yaprakların solup düşmesini, sık sık yağan yağmurları seviyordum. Bütün sene sadece sonbahar mevsiminden ibaret olsa, asla şikayet etmezdim.

Ben bunları düşünürken Çiğdem, "Mirlan iki gündür ortalıkta yok, hayırdır acaba?" diye mırıldandı.

Yan gözle ona bakarken omuz silkip, "Umrumda değil. Gelmemesi daha iyi." diye cevap verdim.

Çiğdem koltukta hareketlenip, kapıya yaslandı ve bana bakmaya başlarken, "Bana karşı dürüst ol. Gerçekten çabalamasını istemiyor musun yoksa mış gibi mi yapıyorsun?" diye sordu.

Beni hatırla | [G×G]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin